Milli formayı giymek müthiş bir motivasyon ama aynı zamanda, başarısız olduğunda daha fazla üzülmek anlamına gelmiyor mu? O formayı giyerken ne tür duygular yaşadın?
Milli formayı giymek sanırım herkesin hayalidir. Ben hep gerçekçi davranırım. Yapabileceklerimi ve yapamayacaklarımı iyi analiz ederim. İlk milli formayı 21 Kasım 2014’te Katar Doha’da 100K dünya şampiyonasında giymiştim. Kendime 07 saat 30 dakika hedef koymuştum. Bir sağlık sorunu yüzünden hedefimden yaklaşık bir saat sapma oldu ve 8 saat 28 dakika 1 saniye koştum. Ama bitirdiğim için ve gelecekte daha iyisini yapabileceğimi gördüğüm için mutlu olmuştum. 12 Eylül 2015’te Hollanda Winschoten’de ikinci defa 100K dünya şampiyonasına katıldım. Gitmeden önce Erzurum’da 20 günlük bir kamp yapmıştım. Hedef olarak ilk beş arasına girmek istiyordum. Bir taraftan da neden ilk üç olmasın diyordum. Bu kez hiç alışık olmadığım bir yemek kültürü problemi ile karşılaştım. Özellikle sabah kahvaltısında, çayın yanında kuru ekmek yemiştim. İlk 50 km her şey istediğim gibiydi. Sonrasında problemler başladı, açlık ve doğal olarak yorgunluk. Ama milli forma üstünüzdeyken her türlü zorluğa göğüs germek zorundasınız. 7 saat 56 dakika 15 saniye olarak Mehmet Ali Arslan’a ait olan 100K Türkiye rekorunu, 7 saat 15 dakika 47 saniye koşarak kırdım ve dünya 38’incisi oldum. 27 Kasım 2016’da İspanya’nın Los Alcazeres kentinde tekrar 100K dünya şampiyonasına katıldım. Yarışa bir hafta kala ancak öğrenmiştim gideceğimi ve nasıl bir performans ortaya koyacağım belli değildi. Ama hep şunu savunurum, ya bir işi layıkıyla yapacaksın ya da hiç yapmayacaksın. Hep daha iyisini isteyeceksin. İspanya’ya gittiğimde daha sağlıklı düşünmeye zamanım oldu ve yine yapabilirim dedim. 7 saat 7 dakika 26 saniye koşarak bana ait olan yeni Türkiye rekorunu tekrar kırdım ve dünya 30’uncusu oldum. Tabii antrenörüme bir parantez açmadan geçemeyeceğim. 2010 yılından bu yana beraber çalıştığımız ve aynı zamanda eşim de olan Svetlana’ya teşekkür etmek istiyorum. Her zaman arkamda durdu ve her zaman “Murat sen yaparsın” dedi. Bu arada başarı bir ekip işi ve maddi manevi destek lazım. Bütün bunları tek başıma başardım. Sadece eşimin bana inanması, benim kendime olan inancım ve birkaç dostumun bana desteği oldu bütün bu süreçte.
Katıldığın 100 km yarışları genelde trail koşuları mıdır?
100 km dünya şampiyonaları yolda koşuluyor. Bunun dışında ülkemizde birçok 50 km-140 km arası trail yarışı koştum.
100 km yarışına nasıl bir antrenman programıyla hazırlanıyorsun?
Aslında 100 km’ye yönelik antrenmanı sadece 2015’te Hollanda öncesi biraz yapmıştım. Çok ağır interval antrenmanları, (20×1000 metreler, 5×5000 metreler gibi) çok uzun km’ler (günlük 40-60 km) ve 20 günlük Erzurum kampı. Bunun dışında özel bir antrenman yapmıyorum. Maddi bir destek olmadığı için maalesef hedef yarış antrenmanını kesip, kısa yol yarışları koşmak zorunda kalıyorum. Bu da sakatlıklara yol açabiliyor (50 km antrenmanlardan çıkıp 5 km ya da 10 km yarış koşmak gibi).
Sakatlık yaşamamak için aldığın önlemler neler?
Sakatlık aslında yaptığımız sporun doğasında var. Antrenörümle bunu minimize etmeye çalışıyoruz. Masajla, kinesio bantları ile ve bilinçli antrenman programlarıyla çok hafif atlatabiliyorum.
En zorlandığın/unutamadığın yarışın hangisiydi?
En zorlandığım yarışım 2014’te Katar’da koştuğum 100 km dünya şampiyonası diyebilirim. Bitirmeye mecbur olduğum bir yarıştı. Antrenörüm ne olursa olsun yarışı bitirmelisin demişti. Zaten 16 yıllık spor hayatımda tek bir yarış terk etmiştim, Avrasya Maratonu. Kahramanmaraş’ta koştuğum 140 km bir ultra maratondan iki hafta sonra, maratonu 33’üncü km’de bırakmıştım.
Antrenör olmak için çalışıyorsun sanırım, bu işi neden seçtin?
2015 yılında birinci kademe antrenörlük belgem vardı zaten. Bu yıl ikinci kademe belgemi de aldım. Atletizmi çok seviyorum. Bu yüzden bundan sonra sevdiğim işi yapmak istiyorum. Ama iyi bir antrenör olmak için de, tıpkı yaptığımız antrenmanlar gibi çok çalışmak lazım. Belge almakla antrenör olunmuyor. Bu konuda da şanslıyım, eşim çok iyi bir antrenör ve ondan sürekli bir şeyler öğreniyorum. Buna hem geçim kaynağı olarak bakıyorum hem de iyi sporcular yetiştirmek itiyorum. Bu konuda da kararlı olacağım.