100K Ondan Sorulur

100K’lık bir parkurda seni en çok zorlayan kısım hangi km’ler oluyor?

İlk önce 42’nci km’de zorlanırım. Genelde maraton koştuğum için mental olarak bir yorgunluk ve bırakma isteği gelir. Çünkü bir maratonu bitirdim, ikinci bir maraton daha koşacağım ve üstüne bir yarı maraton daha! Maratonun ne kadar zor olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. İkinci kısım ise 80-90 km’ler arası çok zorlanıyorum. Ama bir şekilde üstesinden gelebiliyorum.

Ben 42K’yı kafamda duruma göre 10 ya da 5 km’lik kısımlara bölerek koşuyorum. Sen 100K koşarken motivasyon için nasıl taktikler uyguluyorsun?

Yarışın başında herkes gibi ben de çok rahat oluyorum. Km’ler gittikçe haliyle yorgunluk başlıyor. Kafamda yarışı ikiye bölerim. İlk 50 km’yi iyi koşarsam, ikinci 50 km’den geriye sayım başlayacak derim. Tabii 70’inci km’den sonra tekrar yorgunluk başlayınca, başka türlü kendimi motive edip yarışta kalmaya çalışırım. Ülkemdeki 80 milyon insanı temsil etme düşüncesi var hep kafamda, bir de hep daha iyisini yapma isteği ve iyi bir sponsor bulma hayali.

Peki, 100K senin için kolay, hayatın bu senin. Peki ya 100 mil? Ona nasıl hazırlanıyorsun?

Aslında 100 mil için özel bir antrenman yapmadım. Tamamen tesadüf oldu. Eşim ile Karaköy’de bulunan Garmin satış mağazasındaydık. Satış müdürü Hasan Güder ile sohbet ediyorduk. “Önünde hangi yarış var?” diye sordu. Ben de “Haftaya (15 Temmuz) Uludağ Ultra Maratonu 77 km var” dedim. Bunun üzerine “28 Temmuz’da Garmin ana sponsorluğunda Tuz Gölü üstünde 100 mil yarışı düzenleyeceğiz, koşmak ister misin?” diye sordu. Antrenörüme dönüp, Uludağ Ultra’dan sonra 100 mil koşup koşamayacağımı sordum. Yapabileceğimi söyledi. Tamamen böyle gelişti. Zaten çok etraflıca düşünürsek koşamayız sanırım.

En uzun kaç km koştun?

Şu ana kadar koştuğum en uzun yarışım, Garmin Runfire Salt Lake Ultra Trail oldu. 28 Temmuz 2017’de Tuz Gölü üstünde koştum. Cuma akşamı saat 18.00’da başladı, cumartesi öğlen gibi bitti. Aslında kendime 14-15 saat aralığında hedef koymuştum. Ama işler istediğim gibi gelişmedi. Parkurun ilk 4-5 km’si sert, derin çatlaklar ve bitki örtüsü olduğu için sıkıntı yarattı. 5 km’den sonra Tuz Gölü’ne vardığımda muhteşem bir manzara ile karşılaştım, yer beyaz gök maviydi. O kadar etkilendim ki, telefonumu sırt çantamdan çıkarıp, sosyal medya üzerinden canlı yayın yaptım. Birkaç km gittikten sonra, bu defa ıslak zemin başladı, koşmak zorlaşıyordu. 100 milin her km’sini 5 dk pace ile geçmeyi düşünmüştüm ama gidişat iyi değildi. 30 km koşmuştum ki güneş batmaya başladı ve muhteşem bir manzara oluştu. Sonrasında sert bir rüzgâr ve tuz fırtınası başladı. Artık göz gözü görmüyordu. İşler iyice zorlaşmıştı. Ben artık sadece yarışı tamamlama stratejisi belirledim. Gecenin ilerleyen saatlerinde biraz uykusuzluk baş göstermeye başladı. Tekrar telefonumu çıkardım, gece geç saatlerde uyuyan kardeşimi aradım, konuşmak ve biraz olsun uyku problemini çözmek için. Ama esen sert rüzgârdan dolayı bir şey anlaşılmıyordu, kısa kesmek zorunda kaldım. Gökyüzünde sadece ay bana eşlik ediyordu. Birkaç saat sonra ay da battı ve tek başıma kaldım. Artık sabah olsun istiyordum. Saat 05.00 gibi gün aydınlanmaya başladı, mental olarak rahatladım biraz. Ama sıcağı hesaba katmamıştım. Saatler geçtikçe sıcaklık zorlamaya başladı. Ama bir şekilde bitecekti. Nihayet 19 saat 10 dakika 43 saniye sonunda yarışı tamamladım. Evet zorlanmıştım ama hayatımın en güzel yarışlarından birini bitirmiştim. Türkiye’de ilk defa düzenlenen 100 mil yarışını tamamlamak ve kazanmak muhteşem bir duyguydu.

BENZER YAZILAR