Koşmaya Başlamak

Sinem Berger, koşuyla yürüyüş alışkanlığı sayesinde tanışmış, o gün bu gündür dur durak bilmeden koşuyor. Koşunun kendisine ve hayatına kattıklarını bu kısacık sohbette Runner’s World okurlarıyla paylaşıyor.

Koşu ile nasıl tanıştın?

Yıllarca, sabah erken kalkıp yürüyüş yaptım. Yine böyle bir günde yaşı benden oldukça büyük bir abi, “Artık yürüme; koş!” diye bağırdı arkamdan. Benim için o an imkânsızdı bu durum ama ertesi gün için sözleşip minik minik tempolu koşularla işe koyulduk. Şimdi koşarken sahilde ya da yarışlarda karşılaşıyoruz; beni koşarken görünce acayip mutlu oluyor.

İki yılda 21 yarış neredeyse ayda bir yarış ediyor. Böyle bir tempoya hazırlanmak için gereken zamanı nasıl yarattın?

Aslında nasıl olduğunu ben de anlamadım ama süreç bu şekilde ilerledi. 5K, 10K, 15K derken baktım ki şehir şehir koşmak için dolanıyorum. Koşu sayesinde hiç görmediğim şehirleri koşarak keşfetmeye başladım ve bunu çok sevdim. Çalışma hayatının içinde koşu için zaman yaratmak gerçekten çok zor. Ciddi bir efor sarf etmeniz gerekiyor ve bence bu, koşuya duyduğunuz aşkla oluyor. Aksi hâlde gerçekten çok zor.

Uyguladığın herhangi bir diyet var mı?

Diyet kelimesini sanırım sevmiyorum. Ben bunu bir yaşam şekli olarak görüyorum. Paketli ürün hiç tüketmeden, fast food beslenmeden uzak, sağlıklı alternatifler yaratıyorum. Tuz ve şeker kullanmıyorum. İş yerine bile evden kendi yemeğimi götürüyorum.

Yarış öncesi beslenmenden biraz bahsedebilir misin?

Uzun mesafe koşacaksam 1 hafta öncesinden karbonhidrat ağırlıklı besleniyorum ama kısa mesafeler için çok fazla bir şey değiştirmiyorum çünkü zaten hep bu duruma dikkat ederek besleniyorum.

Sence duyguların koşu performansını etkiliyor mu?

Koşmak benim için büyük bir terapi. Koşarken düşünüp, tartıp, hayal kurup ve plan yapıp karar verebiliyorsunuz. Antrenman yaparken performansım değişse de yarış koşuyorsam start çizgisinden geçtiğim an her şeyi unutuyorum.

Unutamadığın yarışın hangisi?

İlk ultra maratonum olan Kaçkar Ultra 46K.

İki ultra maraton koşmuşsun. Şehir (asfalt) maratonlarına göre ultra maratonlar daha mı zordu?

Kesinlikle daha zordu. Fiziksel olarak değil belki ama mental olarak çok daha büyük bir güç gerektiriyor. Ama dağlarda, yeşilin, doğanın içinde koşmak tabii ki çok güzel bir deneyim.

Bırakmak istediğin bir yarış oldu mu? Bu duygunun üstesinden nasıl geliyorsun?

Egomuz bize türlü oyunlar oynadığı için zaman zaman yarışı bırakmak istiyoruz ama orada egoyla bir savaş başlıyor. Genelde bitiş çizgisinde içeceğim biranın hayalini kurarak, devamlı kendi kendime konuşarak, zaman zaman kendime bağırarak ve sevdiğim insanları düşünerek bu durumun üstesinden gelebiliyorum.

Bazı koşucular daha ikinci veya üçüncü yarışlarında maraton deniyorlar. Senin hâlâ denememiş olmanın ardında yatan neden nedir?

Maraton koşmak için ilk önce hedeflediğim sürede bir yarı maraton koşup daha sonra yine hedeflediğim sürede maraton koşmak istiyorum. Hedef süremi tutturmak için de bir antrenman programı uyguluyorum. Bu yüzden henüz koşmadım.

Kendini sakatlanmalara karşı korumak için nasıl bir yöntem izliyorsun?

Koşu sporu ne yazık ki tekrar eden uzun antrenmanlar yapmayı gerektiriyor. Bu durum sakatlık yaratmasa da zaman zaman ufak tefek ağrılara ya da daha başka sorunlara sebebiyet verebiliyor. Ben elimden geldiğince, ısınma ve soğumalara dikkat edip kuvvet antrenmanlarına ağırlık veriyorum.

Sosyal hayatına kolayca zaman ayırabiliyor musun?

2016 Haziran’dan beri koşuyorum ve farkında olmadan da bu süre içinde koşu vesilesiyle çok güzel arkadaşlıklar kurdum. Sosyal hayatımı ağırlıklı olarak koşu arkadaşlarımla yaşıyorum. Durum böyle olunca da hayat hep bir sosyal etkinlik gibi geçiyor.

Koşunun faydalarının iş hayatına yansıdığını hissediyor musun?

Kesinlikle hissediyorum; sadece iş hayatıma değil tüm hayatıma yansıyor. Artık çok daha sabırlı biriyim mesela. İş hayatında daha pratik çözümler bulup daha hızlı hareket edip daha çabuk karar verebiliyorum.

Birçok koşucu triatlonun faydalarını görmek için yüzme ve bisiklete başlıyor. Planlarında bunlar da var mı?

Şimdilik hedeflediğim sürelere gelene dek sadece koşu var.

Koşu grupları büyük bir hızla büyüyor. Sen herhangi bir tanesine üye misin?

Herhangi bir koşu grubuna dâhil değilim, münferit koşmayı daha çok seviyorum ama Rundamental grubunun koşularına katılıp onlarla birlikte vakit geçirmeyi seviyorum.

İstanbul’da en çok nerelerde koşmaktan hoşlanıyorsun?

Ayvad bendi, Caddebostan sahili ve tabii ki Boğaz hattı.

Haftada kaç kilometre koşuyorsun?

Haftada ortalama 60-70 km koşuyorum. Hafta içi sabah çok erken saatlerde ya da iş sonrası akşamları… Hafta sonu uzunlarını da çoğunlukla pazar günleri yapıyorum.

Röportaj: Orhan Omay

BENZER YAZILAR