BAY DOĞRU DİYE BİRİ YOK

Beyaz atlı prensin hâlâ karşına çıkmadı mı? Peki sence bunun sebebi, erkeklerin masal karakteri değil de gerçek birer insan olması olabilir mi? Aşkı bulmak istiyorsan, hayallerine elveda demen gerekebilir…

“Çekici, aileye önem veren, kel olmayan, uzun boylu” gibi maddeleri alt alta sıraladığın bir listen mi var? Hayallerini süsleyen erkeğin sahip olmasını istediğin özellikler, ana hatlarıyla bunlar olabilir. Ama böyle biri hâlâ karşına çıkmadıysa, arayışın devam edecek demektir. Barbie ve Ken’i bir tarafa bırakalı yıllar olsa da, kusursuz eş fikri hâlâ aklımızda dönüp duruyor. Hatta bu arayış, bazı kadınların terapi seanslarında bile ortaya çıkıyor. Klinik Psikolog Jennifer Taitz, “Aklını Bay Doğru’yu bulmaya takmış pek çok kadınla karşılaşıyorum” diyor.

Rüya Erkeği Aramak
Çocukluğumuzda dinlediğimiz prenses hikâyeleri, yaşımız ilerlese de peşimizi bırakmıyor ve yerini The Wedding Planner gibi romantik komediler alıyor. Belki bu sayede, Bay Doğru’nun (ya da Bay Mükemmel’in) bir yerlerde bizi beklediği düşüncesi, içimizde kök salıyor. Bir yetişkin olarak Sindrella sendromundan ve rüyalarının erkeğini bekleme takıntısından kurtulduğunu düşünebilirsin. Oysa gerçek bu değil. Çikolata yemekten vazgeçmen ne kadar zorsa, Bay Doğru’nun bir yerlerde seni bekliyor olduğu fikrini aklından çıkarman da o kadar güç. Ne de olsa o çok seksi, çok düşünceli ve erkek erkeğe takılmak gibi sıradan bir fikir aklının ucundan bile geçmez!
Doğru kişiyi arama sorunsalı, ilişki problemleri yüzünden terapiye başvuran pek çok kadının ortak noktası. Oysa Taitz’e göre mükemmel erkeği aramak, yeryüzünde bulutları aramaktan farksız. Sindrella masalına inanma yaşımızı geçmiş olsak da, mükemmel erkekle tanışan kızın hikâyesi başka şekillerde karşımıza çıkıyor. Araştırmalar evli kadınların bile hâlâ beyaz atlı prensini beklediğini ortaya koyuyor. Mass Communication and Society’nin yayımladığı yeni bir araştırma, dizilerde izlediği aşk hikâyelerine inanan evli kadınların, eşine daha az bağlanma eğiliminde olduğunu ve diğer erkekleri daha çekici bulduğunu gösteriyor.

Kapana Kısılmış Gibi…
Maruz kaldığımız tüm bu beyin yıkamaları, kendimizi kıstırılmış hissetmemize sebep oluyor. Karşındaki erkek bir tür Kıvanç Tatlıtuğ & Nejat İşler karması olmadığı sürece, kendini ‘daha iyisini bulabilirdim’ hissinden alıkoyamıyorsun. Onun yanındayken karnında kelebekler dans etmiyorsa, kıstırılmış hissediyorsun. Senin tam aksine sabahları enerji dolu uyanıyorsa, onun Bay Doğru olamayacağına inanıyorsun. Hep kusursuz uyumu yakalayacağımız bir erkek hayal ediyor, ancak karşımızdaki kişi kafamızdaki fikirlerin birine bile uymuyorsa ondan tamamen vazgeçiyoruz.
Online randevu servisleri, hatta Facebook bile gerçek erkeklere karşı tahammül sınırımızı aşağı çekiyor. William Alanson White Psikoloji Enstitüsü’nden Susan Kolod, “Sınırsız alternatifle karşılaşmak, daha iyi bir seçenek olduğu hissini yaratıyor” diyor. Üstelik X, Y, Z kriterlerine uygun erkeği seçtiğini düşününce, kendi hikâyenin mutlu sonunu da yazdığını zannediyorsun.

Bay Gerçek’i Bulmak
Kolod’a göre Bay Doğru fantezisi mükemmeli aramakla ilgili değil; yakınlaşmaktan kaçmak için bir bahane. İlişkiler karmaşık ve korkutucudur, incinebilirlik ve kontrol kaybı gerektirir. Hayalimizde gerçek olmayan bir insan yarattığımızda, gerçek bir ilişkinin olumsuz getirilerine karşı durmak için bahanemiz olmuş olur. Oysa gerçek bir ilişki, önem verdiğin şeylerden vazgeçmeni ya da çekici bulmadığın bir erkekle olmanı gerektirmiyor. İşin sırrı, sana kişilik olarak uygun birini seçmek, üstün erdemlere sahip birini değil.<p> Taitz’e göre bir erkektearaman gereken şey, seninle aynı değerleri paylaşıyor olması. Mesela ‘sekste her yol mübah’ diyorsan, kelepçeleri aklının ucundan geçirmeyen bir erkek sana göre değildir. Özgürlüğüne düşkünsen, sürekli seni dizinin dibinde isteyen biriyle olamazsın. Çocuk istiyorsan, o da seninle hemfikir olmalı. Taitz, ihtiyaç ve isteklerin için iki liste yapmanı öneriyor. Uzun boylu bir erkek istiyor olabilirsin ama hayvansever birine ihtiyacın olduğunu unutma!

Mutlu Sonlara İnan
İrem* lisedeyken iri yarı, güçlü ve cesur bir erkekle birlikte olmayı hayal ediyormuş. Tıpkı Hugh Jackman’ın oynadığı Wolverine gibi birini. Sonunda böyle biriyle çıkmaya başlamış ama ilişkisi hayal ettiği gibi olmamış. Erkek arkadaşı güçlü ve yakışıklı olsa da ilgisiz ve soğuk biriymiş. Yani hayali gerçeğe dönüşünce, ortaya çok da hoşlanmadığı birisi çıkmış. Sonra yeni biriyle tanıştığını söylüyor: “Görünüşte hayal ettiğim erkeğin yakınından bile geçmiyordu. Ama tanıdıkça heyecan verici biri olduğunu keşfettim.” Altı yıl sonra evlenmişler ve İrem hâlâ ona ilk günkü kadar âşık. “Bir ilişkinin değerinin mükemmellikle ilgisi yok” diyor.
*İsim değiştirilmiştir.

Hayalinin Peşini Bırak
Eğer tüm çabalarına rağmen hayalinden vazgeçemiyorsan, bu listeyle kendini rehabilite et.

2

Danielle Steel romanları okumaya son ver.

3

Mindy Kaling değil Lena Dunham dinlemeye başla

4

Film karelerinin gerçek hayatın birebir aynısı olmadığını kabul et. Mesela gözlerinin içine bakarak şarkı söylemesini bekleme.

5

Güzel ve Çirkin dizisini, Meg Ryan ve Tom Hanks’i, hatta Emma Stone’la Ryan Gosling’i hafızandan sil.

6

Bir kurbağayı öp ve ne olacağına bak.

7

Kabul et: Sana seksi gelmeyen bir erkek tüm kriterlerine uysa bile yanında sıkıntıdan patlarsın.

8

Esas kız ve esas oğlan bir araya geldiği anda sonlanmayan, farklı filmler izlemeye çalış.

9

Evlilik programlarında “mükemmel eş”ini bulup evlenen çiftlerin neredeyse tamamının boşandığını aklından çıkarma.

10

Karşına çıkan bütün erkeklere yağmur altında öpüşmek hakkında ne düşündüğünü sor. Sonra bu soruyu dürüst bir şekilde dönüp kendine sor

11

Sonunda kalbini kıracak olan “prens”lerden uzak dur.

Derleyen: Gökçe Burdurlu Cömert

BENZER YAZILAR