İsviçre Alp’lerinde Mücadele

Geçtiğimiz temmuz ayında en zor Triatlon yarışlarından biri olan Swissman Extreme Triathlon’u tamamlayan Özhan Öztürk, İsviçre’de yaşadığı deneyimleri, Triatlon’a nasıl hazırlandığını, parkurda karşılaştığı zorlukları ve başarıya nasıl ulaştığını anlattı.

Swissman Triatlonu senin için ne ifade ediyor?

Elbette, Swissman’in yeri benim için ayrı. Aslında her yarış ayrı bir macera ve ben spor yapmayı seven biri olarak girdiğim bütün yarışlardan öncelikle keyif almaya bakıyorum. Swissman Extreme Triathlon gibi zorluk derecesi bu kadar yüksek yarışlar, triatlonda çok az sayıda mevcut. İsviçre Alpleri’nde geçen yarışta 17-18 saat boyunca doğaya karşı mücadele veriyorsunuz ve toplamda 5500 m civarında tırmanış gerçekleştiriyorsunuz. Sınırlı sayıda kişinin katılabildiği bir yarış olması, yaptığınız dereceden çok yalnızca bitirebilmenize odaklanılması, tüm yarışta destek ekibiniz ile birlikte ilerliyor olmanız ve parkurun muhteşemliği düşünüldüğünde, Swissman ayrı bir yere konulmayı hak ediyor.

Yarışmacıların kurayla belirlenmesi işi daha da mı heyecanlandırıyor?

Evet, bu yarışa her isteyen katılamıyor. Yarışma koşullarını kabul edip özümseyen, aynı zamanda böyle bir yarışı bitirebileceğine inanan 45-50 ülkeden yaklaşık 4000 civarı triatlet 1-15 Kasım tarihleri arasında kuraya giriyor. Kura sonucu sadece 250 triatlet yarışma şansı elde edebiliyor. Bu atletlerin 100 tanesini İsviçreliler oluşturuyor. Geri kalan 150 triatlet ise diğer ülkelerden seçiliyor. Yani aslında kuranın çıkma şansı oldukça düşük.

Zorlu parkurdan biraz bahseder misin?

Öncelikle İtalya-İsviçre sınırında yer alan, Ascona gölünün ortasındaki küçük bir adacıktan kıyıya doğru 3.8 km yüzüyorsunuz. Sonra 180 km bisiklet parkuru başlıyor ve üç Alp geçişi yapıyorsunuz. Bisikletle, öncelikle 2091 m yükseklikteki Gothardpass’i tırmanıp sonra 1500 m kadar iniyorsunuz. Daha sonrasında 2450 m’deki Furkapass ve en son 2250 m’de yer alan Grimselpass’e tırmanıyorsunuz. Tüm bisiklet parkurunda toplam 3500 m üzerinde tırmanmış oluyorsunuz. Bisiklet bittikten sonra 42 km koşu başlıyor. Koşunun ilk 34 km’si muhteşem bir trail parkurda geçiyor. 34. km’ye cut-off süresi içerisinde varabilirseniz, sırtınıza çantanızı alıp bitiş çizgisine tırmanmaya başlıyorsunuz. Bu tırmanışta 8 km’lik parkurda yaklaşık 1000 m yükseklik kazanımıyla 2061. metrede yer alan bitiş çizgisine ulaşıyorsunuz. Genel olarak parkurun oldukça yıpratıcı olduğunu söyleyebilirim.

Peki, soğuğa karşı nasıl önlem aldın?

Bu yarış, tüm detayları düşünerek her türlü önlemi önceden almanız gereken bir yarış. Ben özellikle bisiklet için, soğuğa karşı pek çok teknik kıyafeti yanımda götürdüm. Rüzgar ve yağmur geçirmez kıyafetler seçmeye özen gösterdim. Olması gerekenin iki katı yedek kıyafet seti hazırladım. Yarışa hazırlık aşamasında da her türlü kötü hava koşulunda antrenman yaptım. Ancak çok şanslıydım, çünkü bu seneki hava koşulları geçen senelere göre oldukça yumuşaktı.

Norseman ve Celtman gibi yarışlar da var. Bunlar da aynı zorlukta mı?

Swissman, Norseman ve Celtman, Xtri World Tour içerisinde yer alan ekstrem yarışlar. Hepsinde mesafeler aynı ve zorluk teledereceleri birbirine yakın, ancak her birinin öne çıkan farklı özellikleri var. Örneğin Norseman’de suyun soğukluğu, Swissman’de bisikletteki tırmanışlar ve Celtman’de de göldeki denizanaları ve rüzgar, katılan triatletleri oldukça zorluyor.

Etapları tek tek ele alırsan, her birinin kendi içindeki zorluklarını anlatır mısın?

Yüzme etabı için sabah 4’te bir gemi 250 triatleti gölün ortasına götürüyor. Saat 5’te gölün ortasından kıyıya doğru yüzmeye başlıyorsunuz. Henüz hava aydınlanmadığı için, 4 km ilerideki kıyıda görünen sarı renkli bir ışığa doğru yüzmeye başlıyorsunuz. Sabahın 5’inde karanlık bir göle girmek insanı biraz endişelendiriyor.

180 km’lik bisiklet etabında, ilk 45 km’den sonra Alp Dağları’na tırmanmaya başlıyorsunuz. Tüm bu tırmanışlar esnasında hava koşulları sürekli değişiyor. Zaman zaman rüzgar artıyor, sis bastırıyor ve sıcaklık 2 dereceye kadar düşebiliyor. Zaten zirve geçişlerinde yol kenarları genelde karlı oluyor. Toplamda 3550 m tırmandığınız bisiklet etabında hem yükseklik, hem de doğa koşullarıyla mücadele etmeniz gerekiyor.

42 km’lik koşu etabı 2 bölümden oluşuyor. İlk kilometrelere, tırmanarak başlıyorsunuz. Bir şelalenin altından geçtikten sonra yarış 34 km inişli çıkışlı bir parkurda devam ediyor. Burada yaklaşık 1100 m tırmanıyorsunuz. 34. km’den sonra ise yaklaşık 1000 m tırmanarak bitişe geliyorsunuz. 14-15 saatlik bir çabanın ardından gelen bu tırmanış, hem fiziksel hem de mental olarak sınırları oldukça zorluyor. Mental dayanıklılığı olmayan birinin bu yarışı bitirebilmesi gerçekten çok zor.

Senin için en zoru hangisiydi?

Benim için en zoru koşunun son 8 km tırmanışıydı. O noktaya kadar dengeli ve planladığım gibi geçen yarış, o noktadan sonra tamamen bir mücadeleye dönüştü. İlk etabın son 10 km’sinde düzgün beslenemediğim için mide problemleri başladı ve bu durum, gücümün daha hızlı tükenmesine neden oldu. Neyse ki bu tırmanış sırasında yanımda Bora Özdoğan ve Göksen Çınar vardı. Onların da moral desteğiyle bitiş çizgisine ulaşmayı başardım.

Maraton kısmı nasıl geçti?

11 saatlik bir eforun ardından maratona başlamak gerçekten enteresan bir duygu. Maratona başladığımda hiç beklemediğim şekilde dinçtim ve enerjim oldukça yerindeydi. Sanırım o saate kadar vücudun salgıladığı adrenalin bunu sağlıyor. Koşunun ilk kilometreleri koşulamayacak kadar dikti; buralarda genelde yürüdüm. Bir şelalenin altından geçtikten sonra orman içi patikaya geldik ve o noktadan sonra koşmaya başladık. Koştuğum etapları ortalama 5:15 – 5:30 pace temposuyla gitmeye çalıştım. Zaman zaman farkında olmadan hızlansam da koşunun ilk bölümlerini benimle birlikte koşan Bora Özdoğan ve Şeyda Erkahraman’ın uyarılarıyla ideal tempomu korumaya çalıştım. Bizdeki Geyik Parkuru’na benzer inişli çıkışlı bir 10 km sonunda, köylerin arasından devam ederek muhteşem manzaralar eşliğinde tırmanacağımız dağın eteklerine doğru ilerledik. Sonrasında tırmanış başladı. Koşu etabının özelliklerine bakarsak, normal bir yol maratonundan çok UTMB tarzı bir ultra maratona daha çok benzediğini söyleyebilirim.

Maratonun şu meşhur son kısmından biraz daha bahseder misin?

Yarışın koşu etabının 34. km’sinde bir kontrol noktası var. Bu noktaya belli bir sürenin altında varabilirseniz yukarıdaki 2061 m’de bulunan bitiş zirvesine tırmanmanıza izin veriliyor. Bu tırmanış yaklaşık 8 km ve mutlaka yanınızda bir sırt çantası ve içerisinde zorunlu malzemeleriniz olmalı. Bu bölüme yanınızda supporter (yarış boyunca sizden sorumlu destekçiniz) olmadan geçmenize izin verilmiyor. Bu etapta daha çok mental gücünüzle ilerliyorsunuz. O saate kadar zaten vücut direnciniz oldukça düşmüş ve fiziksel gücünüz büyük oranda azalmış oluyor. Beyninizin size yolladığı olumsuz sinyalleri dikkate almayıp yolunuza devam etmek için çok iyi konsantre olmanız gerekiyor. O nedenle, yanınızda sizinle birlikte tırmanan kişinin (supporter) sizi iyi tanıyor olması ve doğru yönlendirmeler yapıyor olması çok önemli.

Bu yarışın antrenman süreci nasıldı?

Antrenmanlarımı bu yarışın koşu parkurunun özelliklerine uygun arazilerde yaptım. Hızdan çok düşük nabza odaklandığım uzun koşular gerçekleştirdim. Kuvvet antrenmanlarımı mümkün olduğunca aksatmamaya çalıştım. Hafta içi uzun intervaller yapıp, hafta sonu daha çok Geyik, Ayvad gibi parkurlarda koştum.

Bırakmak istediğin bir zaman oldu mu?

Koşuda, dağa tırmanış bölümünün başlarında, eğim çok sinir bozucuydu. Yarışın başlamasının üzerinden 15 saat geçmişti ve hava hem soğuyor, hem de yavaş yavaş kararıyordu. Yorgunluk ve eğimden dolayı 10 adım atıp 20 saniye dinlenerek ilerleyebiliyordum. Hızım çok düşmüştü ve önümde daha en az 3 saatlik bir tırmanış vardı. Aklımdan “Acaba başaramayacak mıyım?” diye geçirdikten 5 dakika sonra, yanımda benimle birlikte tırmanan Göksen’in telefonu çaldı. Arayan zirvede beni bekleyen eşimdi. Harita üzerindeki GPS’ten büyük bir heyecanla beni takip eden 8 yaşındaki oğlum yavaşladığımı görmüş ve annesini arayarak “Babam sakın bırakmasın, ona güveniyorum ve bitireceğine inanıyorum” demiş. Oğlumun bu mesajını duyduktan sonra yarış benim için yeniden başlamış gibiydi. O noktadan sonra hiç durmadan devam ederek bitiş çizgisine ulaştım.

Yarış boyunca nasıl bir beslenme izledin?

Yarış tüm gün sürdüğü için, beslenmenizi de çok iyi programlamanız gerekiyor. Harcadığınız kaloriyi yerine koyarken, karbonhidrat, mineral ve sıvı dengesini sağlamanız çok önemli. Yarışta beslenmeye, yüzmeden çıkar çıkmaz başladım. Muz, hurma, içi fıstık ezmesi, reçelli minik sandviçler ve izotonik içeceklerim ana beslenmemi oluşturdu. Hızlı enerji ve karbonhidrat için, özellikle tırmanışlardan önce, güç artırıcı olarak jel kullandım. Ara noktalarda tuzlu kraker, badem, su böreği, kola ve bol madensuyu tükettim. Yarıştaki beslenmemde beni genel olarak Müstesna Erkahraman destekledi.

Partnerle yarışmak nasıl destek sağlıyor?

Swissman’de tek başınıza yarışmanız mümkün değil. Yarış kuralları gereği, her yarışmacının mutlaka bir destek aracı ve partneri olmak zorunda. Ironman ve benzeri yarışların aksine, başlangıç ve bitiş noktası arasında organizasyonun hiçbir desteği yok. Tüm ihtiyaçlarınızı kendi aracınızdan sağlamanız gerekiyor. Ayrıca koşunun 34. km’sinden sonra bitişe tırmandığınız bölümü de partnerinizle birlikte geçmek zorundasınız. O nedenle destek ekibinin bu yarışta rolü çok fazla. Ben çok şanslıydım, çünkü yarıştaki resmi partnerim Bora Özdoğan ile birlikte eşim Pelin Öztürk, Şeyda Erkahraman, Müstesna Erkahraman, Hülya Tunçludemir Çınar ve antrenörüm Göksen Çınar da beni desteklemek için yanımdaydı.

Partner olarak Bora Özdoğan’ı seçmendeki etken nedir?

Bora ile triatlona neredeyse aynı zamanlarda başladık ve birlikte pek çok yarışa katıldık. Genellikle antrenmanlarımızı da beraber yapıyoruz ve birbirimizi oldukça iyi tanıyoruz. Ayrıca, Bora’nın Ironman tecrübesi var ve yarış dayanıklılık psikolojisine hakim bir sporcu. Bu tür yarışlarda sizi iyi tanıyan, psikolojinizi bilen, tecrübeli ve iyi anlaştığınız birinin yanınızda olması çok önemli.

Aranızda geçen ilginç bir hikaye oldu mu?

Yarış esnasında, öncesinde ve sonrasında, birçok unutulmaz anı biriktiriyorsunuz. Zaten yarışmanın en güzel yanı da bu. Yüzme etabı, bu yarışta benim için en rahat geçen bölümdü. Çok keyifli bir suda, kendimce iyi bir sürede 3.8 km yüzerek karaya varmıştım ve çıktığımda kendimi çok iyi hissediyordum. Kıyıdan hızlıca aktarma alanına doğru giderken Bora koşarak yanıma gelip “Neredesin sen? Herkes sudan çıktı, en sona sen kaldın, rezil ettin bizi!” deyince bir anda neye uğradığımı şaşırdım. “Aslında iyi yüzmüştüm, nasıl sonuncu çıkarım?” diye düşünürken aktarma alanında çok sayıda bisiklet olduğunu görünce rahatladım. Sudan ortalarda çıkmıştım ve bisiklete iyi bir sürede başlayacaktım. Yine de Bora yüzünden bisikletin ilk birkaç kilometresini bu şokla geçirdim.

Partnerin her saniye arkanda mı? Birbirinizi kaybettiğiniz anlar olabiliyor mu?

Araçların sizin önünüzde ya da arkanızda gitmesine izin verilmiyor. Yarışta önceden belirlenmiş alanlar var. Araçlar ancak buralarda durabiliyor. O nedenle yarışın ancak belli kilometrelerinde destek ekibinizle görüşebiliyorsunuz. Bizim yarışta dağ geçitlerinden birinde yaşanan talihsiz bir kaza nedeniyle geçit araç trafiğine kapandı ve yarış komitesi destek araçlarını farklı bir yola yönlendirdi. Bu durumda bizim bütün yarış stratejimiz değişti ve ben bisiklet etabının son 90 km’sini destek ekibim olmadan tamamladım.

Maratondaki beslenmeni anlatır mısın?

Maratona başladığımda yarışın üzerinden 11 saat geçmişti ve beslenmede yapacağım en ufak bir hatanın beni olumsuz etkileyeceğini biliyordum. O nedenle, her yarım saatte bir daha çok sıvı tüketmeye dikkat ettim. Arada yediğim az sayıda kraker ve muz dışında, belirli aralıklarla jel tüketmeye çalıştım. Fakat koşunun 14. ve 24. km’leri arasında bir hata yaptım ve neredeyse hiç beslenmedim. 24. km’ye geldiğimde son 10 km’de hiçbir şey yemediğimi fark eden Şeyda, hemen atıştırmam için bir şeyler verdi, fakat gücüm büyük oranda tükenmiş ve sert yokuşlar başlamıştı. Tekrar kendime gelmem epey zaman aldı. 28.km’de içtiğim kola ve yediğim birkaç tuzlu kraker çok iyi geldi ve devamında tekrar planladığım beslenme düzenine dönebildim. Maraton boyunca 1 muz, 4 jel, biraz kraker, kola ve izotonik tükettim. Kramplara karşı her yarım saatte bir tuz hapı aldım.

Başka bir hedefin ya da hayalin var mı?

Swissman’i bitirmek, sportif anlamda en büyük hedeflerimden biriydi ve bunu başardım. Ancak elbette hedefler bitmiyor. Swissman, Xtri World Tour içerisinde yer alan bir yarış ve bu organizasyon kapsamında, Swissman gibi farklı ülkelerde yapılan benzer yarışlar da mevcut. Norseman, Celtman, Alaskaman ve Swedeman bunlardan bazıları. Ben 2018 yılında Swedeman’de yarışacağım. Önümüzdeki yılın hedefi, bu yarışı da sağlıklı bir şekilde bitirebilmek. Serinin diğer yarışlarını tamamlamış bir triatlet olmak en büyük hedeflerimden biri.

RÖPORTAJ: ORHAN OMAY

BENZER YAZILAR