KALP KIRIKLIĞININ BİLİMSEL YÜZÜ

İlişkin bittiğinde ayrıldığın kişiyi suçlayabilirsin ama kalbinin kırılmasına ve vücudunun acımasına neden olan şey aslında senin içinde saklı.

İlişkiniz bittiğinden beri kafanı bir balon gibi mi hissediyorsun? Midende bir sincap ailesi yaşıyor, kalbin bir mengene ile sıkıştırılmış gibi ve ne kadar uğraşsan da bütün bir hafta gözüne uyku girmedi mi? Çok fazla soru sormaya gerek yok. Sevdiğin kişiyi kaybetmek gerçekten acı vericidir. Ancak bunu durdurabilirsin çünkü esas acı beyninin içinden geliyor.

Eğer sen terk edilmekten nefret ettiğini düşünüyorsan, inan ki beynin daha fazla nefret ediyor. Kaliforniya Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Yardımcı Doçent Naomi Eisenberger, “Fiziksel bir acı esnasında beyinde etkilenen bölge, kişi sosyal hayatta reddedildiği zaman da aynı şekilde etkileniyor” diyor. Bunun kanıtı ise, beyninin bedenine gerçekten fiziksel bir acı varmış gibi sinyal göndermesi.

Yaşadığın yalnızlık süreci de bu konuda sana pek yardımcı olmaz: New York’taki Albert Einstein Tıp Okulu’ndan Nörobiyoloji Profesörü Lucy Brown, “Âşık olduğunda beyinde gri maddenin bulunduğu bölgeler, dopamin ve oksitosin gibi kişiye mutluluk ve huzur veren hormonlar ile yıkanır” diyor. Ancak sevgilin aniden seni bıraktığında, kendini iyi hissetmeni sağlayan kimyasalların desteği de azalmaya başlar; bunların yerine başa çıkılması zor olan stres hormonları devreye girer.

Mutsuz bir deneyim esnasında beynin ufak dozlarda kortizol, epinefrin ve diğer stres hormonlarını salgılar. Böylece tehlikeli durumlarda (örneğin caddede bir araba sana çarpmak üzere olduğunda) çabuk tepki verebilirsin. Ancak kalp kırıklığı gibi uzun süren travmalarda, zarara dönüşebilecek miktarda yığılmalar olur. Aşırı kortizol, beynine çok fazla kanı kaslarına göndermesini söyler. Bu da hızlı hareket edebilmen için kaslarının kasılmasına neden olur. Fakat herhangi bir yere yetişmiyor olduğundan, boşuna gerilen kaslar baş ağrısına, boyun kasılmasına ve göğsünde berbat bir sıkışma hissine neden olur. Kortizol yüzünden sindirim sistemindeki kan da çekilir ve sindirim organlarında rahatsızlıklar ortaya çıkar. Ayrıca aşırı hormon yüklenmesi bağışıklık sistemine etki eder ve etraftaki bakteri ve virüslere kaşı hassaslaştığın için daha çabuk hastalanırsın. Ayrılık sonrası kendini hasta gibi hissettiysen sebebi bu olabilir.

Boston’daki Women’s Hospital’ın Kadın Ruh Sağlığı Bölümü’nün yöneticisi Uzman Laura Miller, “Acıyla başa çıkma şeklin genelde bedeninin stresle nasıl mücadele ettiğinin bir göstergesidir. Eğer hassas bir miden varsa ayrılık sonrası mide krampları, iştah kaybı ve ishale alışkınsındır” diyor. Astımın varsa, kullandığın ilaçlara bu dönemde daha sık elini uzatabilirsin çünkü fazla miktarda stres hormonu bronş kanallarına yükleme yapar. Ya da eğer bağımlı bir kişiliğin varsa, rehabilitasyondaki bir eroin bağımlısı gibi titreme nöbetleri yaşayabilirsin. Brown’ın son çalışmasına göre bunun nedeni, beyninde şiddetli arzu ve bağımlılıklarla ilgili bölgenin ayrılık sonrasında yeniden aktive olmasıdır.

İyi haber ise şu: Duyguların yüzünden bir süre kendini kötü hissetsen de en azından bedensel acıyı dindirmen mümkün. Teksas’daki Fort Worth Baylor All Saints Tıp Merkezi’nin Psikiyatri Bölüm Başkanı Uzman Gary L. Malone, burada kastedilenin her gece kulübe gitmek ve sürekli bir şeyler yemek gibi, fiziksel olarak daha çok sıkıntı (kalp çarpıntısı ve aşırı yorgunluk) yaratan şeyler olmadığını belirtiyor. Bunların yerine, hassas miden veya zonklayan başın için bir ilaç alabilirsin. Daha da iyisi, sinirlerini gevşetmek için evde kendini rahatlatma tekniklerini (nefes egzersizleri gibi) deneyebilirsin. Miller, stres hormonlarının yatışması için kendini koltuktan kalkmaya zorlayıp biraz aerobik egzersizi yapmanı tavsiye ediyor. Egzersiz yapmak, beynine endorfin salgılatarak duygusal anlamda iyileşmene yardımcı olur. Ihtiyaç duyduğun oksitosin için, yanında gevezelik edebileceğin bir dostun olursa daha iyi olur.

New Jersey’deki Monmouth Üniversitesi’nin Psikoloji Bölümü’nden Doçent Doktor Gary Lewandowski, “Yapmaman gereken tek şey, kendini bir odaya kapatmaktır. Kendini hapsetmek, işleri daha kötü hâle getirir” diyor. Eskiden seni eğlendiren, sevdiğin aktivitelere geri dönmeni öneriyor çünkü hoşuna giden herhangi bir şeyi yapmak, beynindeki dopamin sistemini yeniler. Eğer eski zevklerini eski sevgilinle yaşadığın zamanlardan ayırmakta zorluk çekiyorsan, bu dönemi resim kursuna gitmek veya bisiklete binmek gibi tamamen yeni bir şey yaşamak için fırsat olarak değerlendir. (Bisiklete beraber binseydiniz onun giydiği taytla nasıl gülünç olacağını hayal edebilirsin.) Lewandowski, “Zihni mutlu eden her şey, bedenin iyileşmesine de yardım edebilir” diyor.

Neden ağlarız?
İşte gözyaşlarının ardındaki biyoloji:

Ağlamak sağlıklıdır. Tampa General Hospital doktorlarından Nöropsikoloji Uzmanı Jodi De Luca, “Zaman zaman bunaldığımızda dayanamayıp ağlarız. Bedenimiz, bağışıklık sistemine hasar vererek intikam alabilecek olan bastırılmış stresin etkisini azaltmak için ağlamayı kullanır” diyor.

Gözyaşı ilgi çeker. İnsanın gözyaşı öyle bir evrimden geçmiştir ki, sözsüz ve çok net bir mesajı vardır: “İlgiye ihtiyacım var!” De Luca, böylece diğer kişilerden sempatik reaksiyonlar aldığımızı söylüyor.

Kızlar daha çok ağlar. Gençken erkekler ve kızlar hemen hemen aynı oranda ağlar. Ancak yetişkinlikte kadınlar erkeklerden daha fazla ağlamaya başlar. Bunun biyolojik bir nedeni vardır: Ergenlikten sonra kadın bedeninde duygusal gözyaşlarının temel maddesi olan prolaktin hormonunun miktarı artar. Bu nedenle uzmanlar kadınların daha sık ve daha çabuk ağlayabildiğini söylüyor.

Derleyen: Tuğçe Tekmen

BENZER YAZILAR