DİĞER KADIN

Günümüzde ‘diğer kadın’ diye tabir edilen şahsiyet, vamp ya da çaresiz biri değil! Ve senin elinde olanı çalmaktan asla vicdan azabı duymaz…

Evli biriyle kurulan cinsel ya da duygusal ilişkiler, en az Amy Winehouse’un sarhoş olmadığı zamanlar kadar geçici…

30’lu yaşlardaki Demet ve Batur, İstanbul’da bir pazarlama firmasında muhasebecilik yapıyorlardı, iki sene boyunca beraber çalıştılar. Sıkıcı toplantılara, bitmek bilmeyen iş görüşmelerine katıldılar, her öğlen kafeteryada yemek yediler, yorucu iş günlerinin ardından martiniler içip özel hayatlarını bile paylaştılar. Demet birkaç ilişkiyi geride bırakmıştı, bazıları uzun süreli olmuştu. Batur ise arada sırada karısının antikalıklarından şikâyet etse de, kendini mutlu bir koca sayıyordu. Demet, Batur’un dört senelik karısıyla birkaç kez ofis partilerinde bir araya gelmiş ve onu gerçekten de sevmişti.

Demet, “O da benimle beraber çalışan bir ofis arkadaşım olsaydı, muhtemelen çok iyi geçinir, arkadaş olurduk” diye itiraf ediyor. Demet ve Batur arasında hissedilir bir cinsel çekim vardı. Ama her ikisi de arkadaş kalıp platonik davranmaya karar vermişti.

Bir gece geç saatlere kadar süren upuzun bir toplantının ardından biraz içmeye gittiler ve her şey tepetaklak oldu. Demet, Batur’un onu kendisine çekip dudağından öptüğünü söylüyor: “Çok ateşli bir andı. O ateşe teslim olmuştuk!” Ve böylece çekici ve başarılı olduğu kadar da duyarlı olan, alabildiğine özgür Demet, hiç hesapta olmayan bir role soyunmuştu: “Diğer Kadın”

Medya diğer kadına hep marjinal roller biçti: Öldüren Cazibe filmindeki Glenn Close gibi ıssız bir sapık, American Beauty’de erkek ilgisine muhtaç Mena Suvari gibi kafası karışık genç Lolita ya da aynen Bill Clinton’ı baştan çıkaran, kendini bilmez bir stajyer olan Monica Lewinsky… Demet, bu örneklere asla uymuyor. Günümüzde “diğer kadın” farklı bir kılıkla karşımıza çıkıyor, o artık basit bir sürtük veya çaresiz bir zavallı değil. Angelina Jolie, Brad Pitt’i Jeniffer Aniston’ın burnunun dibinden çalmaktan hiç de çekinmemişti. Fransız Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy ile evlenen İtalyan top model Carla Bruni, Vanity Fair gibi dergilere sayısız röportaj vermişti, bu da toplum tarafından hemen kabul gördüğünü gösteriyor.

Eğer diğer kadın, evliliğini parçalamaya çalışan ahlaksız bir cani ve toplumdan dışlanmış biri değilse, peki kim o öyleyse? Women’s Health dergisi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, bu sen bile olabilirsin! Oylamaya katılanların yüzde 79’u asla böyle bir şey yapamayacaklarını belirtirken, yüzde 21’i bunu yaptıklarını itiraf etti ve bunların yarısından fazlası da hiç pişmanlık hissetmemiş. Çok daha enteresan bir sonuç daha var: Katılımcılara metres mi yoksa aldatılmış kadın mı olmayı tercih ettikleri sorulunca yüzde 62’si metres olmayı tercih etmiş.
Neler oluyor böyle? Diğer kadın durumu utanç verici bir şey değil mi? Evli erkekleri baştan çıkarmama kuralı yıkılıyor mu? Kadınların kardeşliğine ne oldu, kadınların birbirlerini kollaması gerekmiyor mu? Bunlar mükemmel sorular. Women’s Health cevapları senin için araştırdı.

Diğer kadının bundan ne kazancı olabilir?
Diğer Kadın’ın esas hatunun kocasını ustaca baştan çıkarıp kraliçe tahtına oturmak adına hareket ettiği söylenir. Bu model çevremizde tanık olduğumuz birçok duruma uysa da, bu birçok kadının kalıcı bir ilişki arzuladığı düşünülerek ortaya atılmış bir inançtır. Aslında yeteri kadar maceraperest bir kadın, kısa süreli bir ilişkinin ortasına da atlayabilir. Oylama sonucunda evli erkeklerle ilişkiye girmiş kadınların yüzde 62 oranı, yuva dağıtma niyetinde olmadıklarını belirtti.

29 yaşındaki bekar Selin’i ele alalım. 52 yaşındaki pazarlama uzmanı Mehmet’le, Maslak’taki ofisinde tanışmıştı. Parmağındaki yüzüğü görünce onunla hafiften flört etmekte bir sakınca görmemişti. Yüzüğün varlığı bir nevi güvenlik kalkanı oluşturuyordu, her ikisinin de geçmeye cesaret edemeyeceği belli sınırlar vardı: “Bir erkek arkadaş aradığım en son şeydi.”
Masum flörtöz durumlar, Alaçatı’da haftasonu kaçamaklarına dönüştü. Bir butik otelde birlikteliklerini mühürlediler. Daha sonra, yüzüğünü melodramatik bir şekilde araba camından dışarı fırlatan Mehmet, karısını bırakmaya kararlı olduğunu açıkladı. Selin resmen şok olmuştu: “Eşinden boşanmasını asla talep etmemiştim. Birbirimize bağlanmadan hoşça vakit geçirmeye çalışıyorduk. Ya da ben öyle sanıyordum.” Bu durum birkaç ay daha böyle devam etti. Selin yaşadıklarından pişman değil: “Mehmet en sonunda karısını terketti, ben de durumu hızlandırdım.”

Selin gibi bir zamanlar metres hayatı yaşamış kadınların hiçbiri, özellikle evli adamlarla ilişki yaşama niyetine girmemişti. Oylamaya katılanların yüzde 44’ü, bir adamın evli olmasının onları asla engellemediğini söyledi; bu kadınlar beğendikleri adamı ne pahasına olursa olsun istiyordu. Bazen bir erkeğin kötü giden evliliği de oynaşmaya zemin hazırlayabilir. 32 yaşında uzun boylu esmer bir psikolog olan Ceren de evli bir meslektaşıyla ilişki yaşayanlardan. Emre evliliğinden o kadar şikâyetçiymiş ki, Ceren ona yakınlaşmakta hiçbir sakınca görmemiş: “Bu insan çok yanlış sebeplerden ötürü evlenmişti, ben de ona çıkış noktasını gösteren bir melektim sanki…”

‘When Good People Have Affairs: Inside the Hearts and Minds of People in Two Realtionships’ kitabının yazarı, terapist Mira Kirshenbaum, kadınların evli erkeklerle yatağa girme sebebi olarak, “kurtarıcı” rolü üstlenme arzusunu gösteriyor: “Kimi zaman kadın erkeğin mutsuz bir evlilikte hapsolduğunu düşünüyor ve onu kurtarmaya soyunuyor.” Bu açıdan bakınca, “diğer kadın” durumu değişiyor: Günah aracı olmaktan çok iyilik perisi rolü oynuyor sanki ya da kendisi böyle düşünmek istiyor.

Ceren hiç suçluluk duygusu duymadığı için ilişkisinden herkese bahsetti, hatta annesine bile. Hikâyenin detaylarını bilen kimse şaşırmamıştı. Emre’nin karısı onun e-posta şifresini kırıp, bütün suçlayıcı mesajları okuyunca, Emre de Ceren’den ayrılmak zorunda kalmış ve iki hafta sonra da karısına dönmüş.

Aslında Emre’in o kadar da mutsuz bir evliliği yoktu, Ceren’e masal anlatmıştı: “Böyle bitmesine üzüldüm ama yaşadıklarımdan pişman değilim.”

Bazı kadınlar, evli adamların metresine aşırı iyi davrandığını söylüyor. Beraber geçirilen zaman o kadar kısıtlı ki, bu yüzden her dakika altın değerinde. 34 yaşındaki İzmirli banka memuru Aylin’in, 37 yaşındaki İstanbullu felsefe profesörü Çetin’le iki buçuk sene süren bir ilişkisi varmış, bir müzik festivalinde tanışmışlar. Aylin her buluşmanın ilk buluşma gibi olduğunu söylüyor. İlk başta platonik şekilde yazışmışlar, sonra işin içine romantizm de girmiş, memleketin her köşesindeki festivallere katılmışlar beraber: “Sonsuz bir karasevda denizinde yüzüyorsun, birlikte geçen her saniye çok kıymetli…”

Buna engel olamıyoruz, bu genlerimizde var!

Bir kadının evli bir adamla cinsel ilişkiye girmesinin sebebi ne olursa olsun, bu tip davranışı destekleyen sayısız bilimsel araştırma yapılmış. Dünyadaki bütün hayvan türleri, eşlerini “cinsel seçilim” metoduyla belirliyor: Evrim Teorisi üzerine bir araştırma yürüten Psikolog David Schmitt, 1.700 kişiyle yaptığı bir ankete dayanarak, cinsel seçilim metodunun yüzde 10 ya da yüzde 15 oranında geçerli olduğunu belirtiyor.

‘The Evolution of Desire: Strategies of Human Mating’ kitabının yazarı, Teksas Üniversitesi’nde Psikolog David M. Buss, kadınların en donanımlı erkekleri kapmak için birbirleriyle kıyasıya yarıştığını vurguluyor: “Cinsel seçilim etkili bir strateji çünkü toplumda çekici görünen erkekler az ve kadınlar bunları kapmak için rekâbet etmek durumunda.” Konu uygun bir eş bulmaya gelince, bireyler en iyisini istiyor, kadın kardeşliği diye bir kavram asla söz konusu olamaz!

Aylin Çetin’le yatmadan evvel onun evine gidip karısıyla tanışmış ve onu oldukça cana yakın bulmuş, hatta şartlar müsait olsa arkadaş bile olabilirmiş. Ama yine de Çetin’le yatmaktan çekinmemiş. Çetin’in karısını aldatırken bir nebze suçlu hissetse de, arzuladığı adamı elde etmiş olmanın verdiği zevkle hafiflemiş: “Çetin’e çok derin hisler besliyorum, aramızda güçlü bir bağ var.”

2001 senesinde Buss ve Schmitt tarafından yapılan bir araştırma, kadınların biyolojik olarak birbirlerine en saf kardeşlik hisleri beslemedikleri gibi aynı zamanda başkasının erkeğini çok rahat çalabileceğini gösteriyor. Kadınlar için başkasının eşini kapmak fiziksel olarak kesinlikle daha az tehlikeli. Schmitt, başkasının kadınını tavlamaya kalkan adamın, sağlam bir dayak yemeyi göze alması gerektiğini söylüyor. Kadınlar fiziksel şiddet konusunda erkeklere göre çok daha pasif. Taş devrinde terk edilmiş bir kadının komşu mağaraya girip eşini bastığını ve şiddetle saldırdığını düşünebiliyor musun?

Kadınların daha farklı savaş teknikleri var; çamur atmak çok etkili bir silah. Yabancı yıldızı toplumun dışına itmek ve kocayı geri kazanmanın en güçlü yöntemi, rakibeye “diğer kadın” yaftasını yapıştırıp onu suçlamaktır. Buss, bu yöntemin işe yaradığını çünkü erkeğin cinsel sadakate değer verdiğini düşünüyor: “Bu taktikler yabancı rakibenin değerini düşürüyor.” Kadınların faziletli olması bekleniyor: “Erkek aldatınca kendisinden beklenen ‘güvenilmez serseri’ rolü oynuyor, kadın aldatınca ise dışlanmayı hak eden sadakâtsiz sürtük oluyor.” Tabii ki bu genellemelerin hiçbiri gerçekte doğru değil.

Soruyorum, evlilik ne kadar kutsal olabilir ki?

Bu mühim soru bizi yuva yıkan azize Angelina Jolie ve yeni Jackie Onassis olarak kabul gören Carla Bruni örneklerine getiriyor. Bir jenerasyon evvel, evlilik dağıtan kadının değil alkışlanması, hoş görülmesi bile olacak iş değildi. Günümüzün diğer kadınları Scarlett Letter filminin kahramanı Hester Prynne (Demi Moore oynamıştı) gibi dışlanmıyor demek ki! Uzmanlar evlilik hakkındaki inançlarımızın değiştiğini söylüyor. Boşanma oranları yüzde 50’lerde seyrettiğine göre, şu anda evli olan erkeklerin yarısı piyasaya geri dönecek. Farklı ülkelerde yapılan araştırmalar, evli erkek ve kadınlarda yüksek aldatma oranlarını ortaya koyuyor.

Bu rakamlar yuva yıkan kadınları neden lanetli şeytan diye nitelendirmediğimizi ve neden birçok kadının evli erkeklerle beraber olmaktan utanmadığını açıklayabilir. Toplum ilişkilerin karmaşık olduğunu, zaman içinde bozulabileceğini kabulleniyor: “Evliliklerin ömür boyu sürmesini beklemiyoruz. Bir kadın evli bir erkekle yatınca şok olmuyoruz” diyor Kirshenbaum. (Bu yine de aldatmanın etik bir davranış olduğu anlamına gelmiyor: Oylamaya katılanların yüzde 57’si aldatan bir arkadaşın daha az saygı gördüğünü ve yüzde 77’si sadakâtsiz bir erkeğe güvenilmediğini ortaya koyuyor.)

Bir kadının kalbini çiğnemektense ömür boyu bekar kalmayı tercih edenlere teselli olacak haberler var: Buss, Schmitt ve Kirshenbaum, evli biriyle kurulan cinsel ya da duygusal ilişkinin, en az Amy Winehouse’un sarhoş olmadığı zamanlar kadar geçici olduğu konusunda birleşiyor. 4.126 işadamıyla yapılan bir ankete katılanların sadece yüzde üçü karılarını terk edip metresleriyle uzun süreli ilişki kurmuş. Women’s Health anketinin sonucunda, kadınların yüzde 86’sı yattıkları evli adamla kalıcı beraberlik kuramamış. Bu sadece macera arayan kadın için olumlu haber ama yuva üstüne yuva kurmaya kalkanlar lütfen kendisini kandırmasın!

Yazı: Ece Çağlar / Fotoğraflar: Brian Finke

BENZER YAZILAR