WOMEN’S HEALTH KADINI

“Şüphe” ve “Karakol” dizilerinde izlediğimiz Müge Boz, organik beslenme ve raw food akımı ile yakından ilgileniyor.
İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun olan Müge Boz, ardından Anadolu Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü’nü bitirmiş. “Melekler Korusun” ve “Şüphe” adlı dizilerde rol alan güzel oyuncuyu, Turkcell, Arçelik, Nescafe ve Mavi Jeans reklamlarında da izleme şansı bulduk. Kalın kaşları, iri mavi gözleri ve hafif çıkık elmacık kemikleri ile hem masum hem de baştan çıkarıcı bir ifadeye sahip. Organik beslenme ve raw food akımı ile yakından ilgileniyor…

“Şüphe” dizisinde çok başarılı bir oyunculuk çıkardın. Oyunculuğa nasıl başladın?
Ben üniversitede sinema televizyon okudum. Kamera arkasında çalıştım, fotoğraf asistanlığı ve styling yaptım. Bu arada bazı reklam filmlerinde oynama şansı buldum. Turkcell reklamını Arçelik ve Mavi Jeans reklamları izledi.

“Karakol” dizisinde nasıl bir karakter canlandıracaksın?
Burada motorlu ekipte görevli bir kadın polisi canlandırıyorum. Annesini küçük yaşlarda kaybetmiş, babası ve ağabeyleri ile büyümüş. Yaşına göre daha olgun bir karakter. Ailesini çekip çeviren, güçlü, ayakları üzerinde sağlam durabilen bir karakter. Kariyerine de çok önem veriyor. Güzelliği ile değil başarıları ile öne çıkmak istiyor. Hırslı ve biraz da maskülen biri.

Seni fiziksel olarak zorlayıcı sahnelerde izleyecek miyiz?
Tabii ki senaryo gereği silahlı operasyonlara katılacağım. Şu anda motor ehliyeti almaya çalışıyorum. Motor kullanmak hep istediğim bir şeydi ve bu dizi vesile oldu. Poligonda silah eğitimi alıyoruz. Çekimlerde aksiyon dolu sahneler canlandıracağız, çok heyecanlıyım…

Oyunculuğunu daha da ileri götürmek için neler yapıyorsun?
Oyunculuk dersleri alıyorum. Rolüme hazırlanmak için polisiye ve aksiyon dizileri izliyorum. Sorgunun nasıl yapıldığı hakkında ekipçe eğitim alacağız. İnternetten ve polis dergilerinden polisler hakkında bilgi almaya çalışıyorum. Polis Akademisi’nde öğretilen derslere bakıyorum. Polis arkadaşlarımla yemeklere gidiyoruz, onları bitmez tükenmez sorularımla bunaltıyorum.

Oyunculuk da bir merak unsuru muydu?
Tabii ki meraktı; aynı zamanda da ilk başta ürkütücüydü, zaten bu yüzden cazip geldi. Bireyler çocukluğundan itibaren oyuncudur zaten. Biri prenses olur, diğeri büyücü… Çocuklar oyun oynayarak sosyalleşir. Çocukların hayal dünyası geniştir, kılıktan kılığa girip rol yapmaya bayılırlar. Bu bir deneyimleme ve öğrenme sürecidir onlar için. Benim içimde de hep oyunculuk arzusu vardı. Oyunculuğa başlamak benim için bir cesaret sınavıydı.

Canlandırmayı istediğin bir rol var mı?
Üstüne kafa yormam gereken ve beni zorlayan karakterler daha çok hoşuma gidiyor. Rolün bana bazı beceriler katması gerekiyor, böylece daha fazla motive oluyorum. Psikoloji hakkında kitaplar okurum. Psikolojik rahatsızlıkları olan ama yüzeyde fark edilmeyen insanlar vardır. Belli psikolojik durumları rolüme nasıl yedirebileceğimi düşünürüm. Bir filminde rol almak da çok hoş olur. Aslında her şey oyuncuda bitiyor. Çok düz bir karakterin altına farklı anlamlar yükleyebilirsin, kabiliyetli bir oyuncu bunu yapabilir…

Spor yapar mısın?
Küçüklükten beri spor yaparım. Jimnastik, yüzme, bale, tenis, voleybol gibi çok çeşitli sporlarla uğraştım. Pilates, yoga, danslı grup dersleri çok hoşuma gider.

Outdoor sporlarını sever misin?
Doğa yürüyüşlerini, bisiklete binmeyi severim. Dışarıda spor yapmak çok daha keyifli tabii. İstanbul’da maalesef dört duvar arasında yaşıyoruz. Ne zaman yeşil bir alan görsem, esneme ve yoga hareketleri yaparım.

Dengeli beslenmeye özen gösteriyor musun?
Beslenmeme çok dikkat ediyorum. Set ortamında dengeli beslenmek çok zor olabiliyor. Setlerdeki yemekleri hangi tür malzemelerle yaptıkları belli olmuyor. Yanımda daima Himalaya tuzu taşırım. Suyumu asla pet şişeden içmem. Şeker yerine agave şurubu kullanırım. Aslında şekeri tamamen kesmeye çalışıyorum, pekmez ve bal biraz fazla tatlı olduğu için tercih etmiyorum. Cumartesi günleri Feriköy’deki organik pazara giderim. Şehirdeki tüm organik manav ve marketleri bilirim. İnek sütünün sağlıklı olup olmadığı hakkında ikilemdeyim. Soya sütünden de emin değilim. Ama Starbucks’ta kırk yılın başında kahve içersem soya sütünü tercih ediyorum. Keçi sütü ve keçi peyniri tüketiyorum. Organik pazardan aldığım hellim peynirine bayılıyorum. Kendi icadım olan yumurtasız omlet çok lezizdir. Raw Food kurallarını elimden geldiğince uyguluyorum. Alkali gıdalarla beslenme hakkında olabildiğince bilgi almaya çalışıyorum. Amerika’dan üç dakikada çorba yapabilen bir mutfak aleti sipariş ettim, onu dört gözle bekliyorum. Zincir marketlerden alışveriş yapmaktan hoşlanmam. İçinde maya olan, toprak kapların içinde satılan yoğurtları tercih ediyorum. Eğer üç gün dışarıda yemek zorunda kaldıysam, dördüncü gün mutlaka kendi pişirdiğim yemekleri yemeliyim. Ancak o kadar deneysel çalışıyorum ki, bir pişirdiğim tarifi bir daha asla tutturamıyorum. Raw food felsefesini son zamanlarda iyice benimsedim. Kepekli pirinci haşlayıp, sebzeleri buharda pişiriyorum, ikisini son anda karıştırıyorum. Manavda sebze ve meyveleri hep koklayarak alırım.

Yeşil smoothie yapar mısın?
Evet yaparım. Sabahları genelde yeşil smoothie içerim. Ispanak, pazı, maydanoz, kereviz yaprağını, limon ve sarımsakla karıştırıyorum. Bazen de elma, armut gibi meyvelerle biraz tat katmaya çalışıyorum. Sırf yeşil sebzelerden oluşan bir smoothie zor içilebiliyor. Ama o acı tadı, tatlı meyvelerle yumuşatmak mümkün.

Düzenli olarak detoks yapıyor musun?
Detoks yapacaksam bir kampa gidip masajıyla, yogasıyla yapmayı tercih ederim. Bu sene bir detoks kampına gitmeyi çok isterim. Bu aralar su ve tuzun kimyasal yapısı hakkında kitaplar okuyorum. Himalaya tuzunu tercih ediyorum çünkü moleküler yapısı marketlerde satılan tuzdan farklı. İçeriğindeki mineraller hücre duvarından geçebiliyor. Şeker ve tuz insan vücudu için gerçekten çok zararlı. Tüketilecekse deniz tuzu ya da Himalaya tuzu tercih edilmeli. Marketlerde satılan tuzun içinde sadece iki tane mineral var, doğal tuz ise 84 farklı faydalı mineral içerir. Hazır meyve suyu ve kolayı asla ağzıma sürmem, genelde hep su tüketirim.

Peki, çevrendeki insanların ne yiyip içtiğine müdahale ettiğin oluyor mu?
Beslenme konusunu bu kadar ciddiye almam kimi zaman arkadaşlarımı rahatsız edebiliyor. Onlar McDonalds’dan sipariş verirken kaşlarım hemen yukarı kalkıyor ve tasvip etmediğimi belirtiyorum. Biri çayına şeker koyacaksa hemen kanının pıhtılaşacağı konusunda uyarıyorum. Doğru beslenme ile kanser gibi pek çok öldürücü hastalığın yenilebileceğini düşünüyorum. İnsanları uyarmamın sebebi sağlıklı beslenmelerini arzulamam. Bazen çok mu can sıkıcıyım diye düşünüyorum…

Havlu, bornoz ve kıyafetlerin de organik mi?
Organik kumaşlarla tasarım yapan arkadaşlarım var, onların ürünlerini kullanıyorum. Cildim çok hassas, sentetik materyallerden üretilen kumaşlar beni kaşındırıyor. Temizlik ürünlerinde de, amonyak ve paraben gibi zararlı maddeler içermeyenleri tercih ediyorum.

Arkadaşların da bu konuda senin gibi mi?
Genelde çevremde benim gibi düşünen insanlar var. Sağlıksız beslenen biriyle beraber vakit geçirebileceğimi düşünemiyorum. “Ne yersen O’sun” felsefesine inanıyorum.

Omletinin tarifini bizimle paylaşır mısın?
Biber ve kabağı hafifçe pişiriyorum, hellim peynirini dilimleyip üzerine atıyorum, üzerine de biraz dereotu ve maydanoz ekleyince çok güzel oluyor.

Gelelim kişisel bakıma. Ürünlerini hangi kriterlere göre seçiyorsun?
Cildim oldukça hassas. Doktorumun tavsiye ettiği dermatolojik ürünleri ve aktarlarda satılan doğal ürünleri tercih ediyorum. Doktorumun kendi hazırladığı preparatları kullanıyorum. Normal hayatımda hiç makyaj yapmam.

Tarzını nasıl tarif edersin?
Spor ve rahat kıyafetleri tercih ederim, hayatta sıkıntıya gelemem. Aksesuar ve takı sevmem. Çekimlerde oje sürmem gerekiyor ama her gün kullanmam. Kuaförlerle aram yoktur. Saçımı yıkadıktan sonra doğal şekilde kurumaya bırakırım. Yataktan yeni kalkmış gibi dağınık saçlardan hoşlanıyorum, tarak bile kullanmam. Giyim tarzım oldukça deneysel, kendiliğinden yırtılmış kıyafetler benim için çok değerli. Yırtılan eşyalarımı asla atmaya kıyamam, senelerce giyerim. Temiz ayakkabı sevmem, ayakkabılar da biraz tozlanmalı, çizilmeli, kirlenmeli… Yaşanmışlık duygusunu severim. Yepyeni kıyafetleri sevmiyorum.

İnternetteki sözlüklerde ve sitelerde herkes senden “seksi” diye bahsediyor. Sen kendini seksi buluyor musun? Sence seksapel nedir?
Çok kadınsı olduğumu düşünmüyorum aslında, insanlar birtakım fiziksel özelliklerimi seksi buluyor olabilir. Bir kadını “seksi” yapan, duruşudur. Seksi fiziksel özelliklere sahip olmayan bir kadın, hâl ve tavrıyla seksi olabilir. Ben biraz daha sert ve maskülen kadınların daha seksi olduğunu düşünüyorum. Hafif vamp olmalı ama yapmacık da olmamalı. Kadını seksi yapan, onun tavrı, duruşu ve aurasıdır bence…

Röportaj: Ece Çağlar / Fotoğraf: Bahadır Tanrıöver

BENZER YAZILAR