WOMEN’S HEALTH KADINI

“Herkesi tatlı bir tebessümle uykuya yollayacağız” sloganıyla çıktıkları bu yolda Saba Tümer kendisi ne kadar uykusuz kalsa da izleyenleri o şen kahkahalarıyla gülümsetiyor.
Bir televizyoncuyla röportaj yapmak, önceden maraton koşmuş bir atletle iki tur koşu yapmak gibi. Nerede, ne zaman, ne yapacağımı benden önce bilen Saba Tümer, zarifçe soruların arasında süzülerek, cevaplarını da o heybetli kahkahalarıyla süsledi. Bir baktım röportajın sonu gelmiş ve ben henüz ağzından pek bir bakla çıkaramamışım. En büyük başarısının programına gelen konuklarını sanki bir psikologmuş gibi dinlemesi olduğunu söyleyen Saba Tümer, belli ki koltuğun karşı tarafında da bir o kadar profesyonel. İşte bana son derece tasasız görünen Saba ve kendisiyle sohbetimizden dinleyebildiklerim…

İzmirli kadınların medya ve sanat camiasında bir farkı var mı?
Bana kalırsa İzmirli olmak bir fark yaratmıyor. Daha tam olarak nedenini anlayabilmiş olmasam da, herkeste sanki bir fark yaratıyormuş gibi bir izlenim var. İzmirliler tabii ki medya ve sanat camiasında başarılı, ama başka yerden gelip de yine başarılı olan insanlar var.

İzmir’de kalıp hayatına devam ediyor olsaydın ne yapıyor olurdun?
Muhtemelen evliydim, çocuklarım vardı, kocam beni aldatıyordu (Burada kesintisiz bir kahkaha atıyor Saba). Şaka bir yana, herhalde içimde dışarıya vurulmamış bir potansiyel olurdu ve bu beni mutsuz ederdi. Çocuklarımla teselli bulmaya çalışıyor olabilirdim yani.

İşinde bu kadar çok drama içerisinde olmak huzursuzluk yaratmıyor mu?
Ülkemizde haberlerin hepsi çok aydınlık olmadığı için, haber yaparken daha çok drama vardı. Programda pek drama yok. Biz baştan, “Herkesi tatlı bir tebessüm ile uykuya yollayacağız” sloganıyla yola çıktık.

Uyumadan sende tebessüm oluyor mu?
Hayır çünkü ben uykuya dalabilmek için bir sağa bir sola dönüyorum. Herkes yatağında beni seyrettikten sonra mışıl mışıl uyuyor, ben sonra can çekişiyorum.

Gerçekten ilgileniyor musun anlatılanlarla?
Her konunun benim ilgimi çekmesi tabii ki mümkün değil. O kadar ilgi alanım olsa kafayı yerdim. Ama ne yapıyorum? Konuklar gelmeden önce dersimi iyi çalışıyorum ve söylediklerini ilgimi çekse de çekmese de dinliyorum. Öteki soruyu sormak için ya da izleyicinin merakını tatmin etmek için zaten dinlemek zorundayım. Burada önemli olan, gelen konuğun ağzından çıkacak herhangi bir cümlenin, bir kişinin hayatını değiştirebilecek olması. Mesaja ihtiyacı olan kişi, muhakkak ki dersini sohbetin içinden cımbızlayarak alıyordur. Önemli olan bu bence.

İnsanlar “Gidip derdimi Saba Tümer’e anlatayım” diyerek karşındaki koltuğa geçtiğinde, kendini psikolog gibi hissediyor musun?
Bazen kendimi psikolog gibi hissediyorum gerçekten. Hatta artık konukların problemlerinin nereden kaynaklandığını direkt olarak anlıyorum. Bir anda o kişinin çocukluğuna falan iniveriyorum kafamda. Galiba ben iyi ve güzel dinlediğim için herkes gelip anlatmak istiyor. Geçenlerde Sinan Çetin de bana çok güzel dinlediğimi söyledi. Demek ki izleyici anlıyor bunu. İyi dinleyince de anlatıyorlar. Belki de hoşlarına bile gidiyor. Bir çözülme yaşıyorlar.

Konuğun yalan söylediğini fark edersen üzerine gider misin?
Galiba bakışlarımla belli ediyorum. İzleyici anlıyor onu. “Saba Hanım siz bu gece buna hiç inanmadınız” diye mesajlar geliyor.

Konuk anlıyor mu ikna olmadığını?
Bilmiyorum. Anlasa da onun için önemli değil herhalde çünkü gözümün içine baka baka attığı oluyor bazen. Çok abartırsa bazen bir ters manyel yapıyorum, ama onu rencide etmeyecek şekilde tabii. Karşı tarafı üzmek bana hiçbir şey kazandırmaz. Bazen de hiçbir şey demiyorum. Kim atıyor, kim nerde neyi ne şekilde söylüyor, izleyici onu çok güzel anlıyor zaten. Konuk, ekranda samimi bir şekilde konuştuğunu düşünürken, suratındaki, vücut dilindeki ifadeden yalan söylediği çözülüyor.

Konukların egolarını nasıl kontrol altında tutuyorsun?
Eğer konuk egosuyla sinirimi bozarsa, şakayla karışık bir laf söylüyorum. Ben bu şekilde alttan alınca, neyin ne olduğu anlaşılıyor. O söylediğiyle, yaptığıyla kalmış oluyor. Sonuçta benim evime gelen bir misafir gibi olduğundan ego çatışmasına girmiyorum. Zaten bende çok ego da yoktur.

Sıkıcı konukları savuşturma taktiğin var mı?
Maalesef yok. Programın belirli bir süresi olduğundan ve bu süreyi doldurmak gerektiğinden duruma katlanıyoruz. O gün kimin, hangi ruh haliyle ve nasıl çıkacağını bilemiyorsunuz. Mesela iki konuğumuz varsa, programı o iki konukla geçirmek zorundaysak, öfleye de pöfleye de yapıyoruz. Şu ana kadar çok içimi bayan, çok sıkılacağım bir konuk Allaha şükür gelmedi.

Sürekli rejiden Hüseyin’le diyalog halindesin. Kaç yıldır birlikte çalışıyorsunuz?
Hüseyin zaten programın beyni. Biz birkaç yıl önce de beraber çalışıyorduk. Sonra bu projeyle tekrar bir araya geldik. Hüseyin’e “Sen olmazsan yapmam” dedim. O da eksik olmasın kabul etti. Bir yılı geçtik! (Saba Hanım’da yanında çalıştığı ve işinden memnun olduğu kişileri kollama hali kesinlikle var. Kuaförü Nuri pek hoşlanmasa da bizimle iki gün geçirmek durumunda kaldı.)

Asla programıma çıkarmam dediğin kişiler var mı?
Var tabii ama kimler olduğunu söylemem.

Eski sevgilinin kız arkadaşı konuk olarak gelse?
Ben çıkarırım. Kız gelir mi bilemem?

Başarılı bulduğun TV programcıları kimler?
Erkeklerde Acun’u çok başarılı buluyorum. Kadınlarda Seda Sayan işini iyi yapıyor.

Seninle aynı saatte program yapan Reha Muhtar ve Okan Bayülgen var. Onları nasıl buluyorsun?
Aynı saate denk geldiğim için izleyemiyorum tabii ki. Bilmiyorum ne yapıyorlar?

Kimlerin programlarını izliyorsun?
Şu ara hiç televizyon seyretmeye vaktim olmuyor. Bazen eve gittikten sonra tekrarları seyrediyorum. Cumartesi evde olursam Acun’u ve Disko Kralı’nı izliyorum. Cuma da Beyaz’ın programını seyrediyorum. Pazarları Maraton.

TV dünyasında sezonun hayal kırıklıkları nelerdi?
Sanırım üç-beş sene uzayan diziler.

Gece geç yatınca metabolizmaya ne oluyor?
Haşat. Canlı yayın adrenalininden dolayı artık yatmam gece dört-beşi buluyor. Bu hafta çok zor geçti. Dün bütün gün telefonumun sesini kıstım. Hatta bir-iki randevum vardı, onları da iptal ettim. Yatak odasından salona bile çıkamadım. Bu şekilde toparlanmaya çalışıyorum. Zor oluyor tabii ki. Pazar akşamları erken yatıyorum. Maalesef hayat tarzım bu oldu. Şimdi bir şekilde toparlamaya çalışıyorum. Artık ne yapacaksam? Meditasyon falan yapmayı düşünüyorum.

Spor yapmaya vaktin oluyor mu?
Arada sırada oluyor. Yürüyüş yapmayı seviyorum. Pilates yapıyordum, bıraktım. Tekrar başlamam lazım.

Ne yer, ne içersin?
Evden çıkmadan önce yiyorum yemeğimi. Sette de kuru kayısı, meyve gibi şeyler atıştırıyorum. Sabahları ekmek, peynir veya Nesfit, öğlenleriyse çorba, salata. Bazen abartıp pizza, hamburger de yiyorum tabii. Mesela bir hafta durmadan yiyorum, bir hafta azap çekiyorum.

Diş hekiminden plastik cerraha, estetisyene kadar birçok ünlüyü tanıyorsun. Kimlerin tavsiyelerine göre hareket edersin?
Her tavsiyeye uysam mahvolurum. Benim kendi bildiklerim var, onlar da bana yetiyor. Kozmetik ürün kullanacağına en güzel şey badem yağıyla Bepanthen.

Vücudunda en beğendiğin yerin?
En çok yüzümü beğeniyorum.

Kendini sevmek için hangi konuda ikna etmeye ihtiyacın var?
Her şeye pozitif bakmaya çalışan bir insan olduğum için pek ikna edecek bir durum olmuyor. Bazen hayatta aksilikler olduğunda “Bu da geçer” diyorum.

İyi bir sevgili olduğunu düşünür müsün?
İyi bir sevgiliyimdir ama bunu karşı tarafa sormalı.

Başına bir taciz olayı gelmiş, tavrın ne oldu?
Bu konuyu konuşmak istemiyorum. Yıllarca tuttum tuttum, konukla konuşurken bir anda ağzımdan çıkıverdi. Kız kardeşim de beni azarladı neden söyledim diye. Sabahtan beri herkes bu konuda üzerime geliyor. Beni kızdıran, böyle bir şey olduğunda bunu yapan utanacağına, söyleyen utanıyor.

Ateşli bir gece mi 1 kg çikolata mı?
Beraber olsa olmaz mı? Ardından çikolata olsun desek?

Koyu bir Galatasaray taraftarısın. Fanatik Fenerbahçeli sevgilin olsa?
Şu ana kadar hiç Fenerbahçeli sevgilim olmadı. Hepsi nedense Galatasaraylı oldu. Olsaydı tatlı tatlı atışırdık.

Birçok futbolcu arkadaşın var. En yetenekli ve en yakışıklı kim sence?
Benim futbolcu arkadaşlarımın hepsi yetenekli. Ümit, Arda, Tümer, Sergen…

Futbol yorumcusu olarak teklif gelse kabul eder misin?
O kadar donanımım yok. Ofsayt’ı bile anlamıyorum. Ne yorumlayacağım?

Ahmet Çakar mı, Erman Toroğlu mu daha objektif?
İkisine de bayılıyorum. Hiç ayırt edemem. Ama bana göre en çok yorumu tutan Rıdvan Dilmen.

Herhangi bir sosyal sorumluluk projesi için çıplak poz vermeyi düşünür müsün?
Yok. Ne işim var? Sorumluluğunu sen ayrıca yap, ne soyunuyorsun?

Röportaj: Banu Alagöz / Fotoğraf: Metin Bakırkaya / Styling: Ece Çağlar

BENZER YAZILAR