Paniğe Kapılma, Koş!

Bazıları için koşmak bir reçetedir. 

Untitled-2

Hayatınızı değiştirmeniz gerektiğini fark ettiğiniz bir an hatırlıyor musunuz? Rıfat Atasoy dün gibi hatırlıyor; ayakkabısını bağlamak için eğilmekte zorlandığı bir an onunkisi. Tam 130 kilo olan bir adamdan Ironman olmaya giden yolculuğu bundan üç yıl önce, Antalya Havalimanı’nda operasyon süpervizörü olarak gecesi gündüzüne karışmış vaziyette çalıştığı, günde bir paketin üstünde sigara içtiği, bakkala dahi arabayla gittiği bir dönemde, bir gün dışarı çıkarken eğilip ayakkabılarını bağlayamadığını fark ettiği gün başladı. O anın nasıl bir dönüm noktası olduğunu şöyle anlatıyor: “Fazla kilolarım eğildiğimde vücuduma baskı yapıyordu ve nefes almakta güçlük çekiyordum. Bu durumda olmak beni o kadar çok etkiledi ki, o gün itibariyle zayıflamam gerektiğine karar verdim. Bunun için iki şeye odaklandım. Düzenli spor yapacaktım, yediklerime ve içtiklerime dikkat edecektim. Sporu ve sağlıklı beslenmeyi günlük hayatıma entegre etmek yerine, günlük yaşantımı bu iki unsura bağlı olarak değiştirme kararı aldım ve bunun için alternatif yolları aradım.”

İlk önce bisikletle tanışan Rıfat, pedal çevirerek bir yılda 124 kilodan 108 kiloya indi. Kilosu azaldıkça performansı ve buna bağlı olarak kat ettiği mesafeler de arttı. Birinci yılın sonunda günlük 180 km’lik turlar yapabiliyor hale geldikten sonra, yanına bir de koşuyu ekledi. Her gün sabahları düzenli olarak koşma kararı aldı. Fakat 108 kiloyken koşmanın bir hayli zor olduğunu anlaması fazla sürmedi; planlı programlı gelişim kaydetmesi gerekecekti: “1 km koşmak bile benim için büyük olaydı. Çok çabuk yoruluyordum. Hatta ilk 3 km mesafemi koştuğumda çocuklar gibi sevindim. Sonradan aklıma bir şey takıldı. Günde 180 km bisiklete binebilecek kadar kondisyona sahipsem, nasıl olur da durmadan 5 km koşamazdım? Koşu formu üzerine araştırmalara başladım. Düzelterek ve daha yavaş koşarak mesafemi uzattım, doğal olarak daha uzun süreler koşmaya başladım. 5 km, 10 km derken bir yılın sonunda 1 saat 56 dakikada ilk yarı maratonumu koştum. Uzun mesafeler koşmaya başladıktan sonra, koşarken rahatladığımı ve kendimle geçirdiğim mesafenin koşu sayesinde arttığını fark ettim.”

Koşmak Rıfat’ın hayatını sadece fiziksel bazda değil, mental yönden de değiştirdi. İlk önce kişiliğinin farklı bir seyir izlediğini gördü: “Kendinle baş başa kalmanın kıymetini koşan bilir. Koşu, kafamın içinde dağınık bir şekilde duran problemleri derleyip, onları çözülmek üzere düzenli bir şekilde raflara kaldırdığım bir süreç. Koşarken hiçbir problemimi düşünmüyorum ama koşu bittiğinde etkin bir şekilde çözdüğümü fark ediyorum. Sabah koşularından sonra enerjim çok yüksek oluyor. Buna şahit olan iş arkadaşlarım bile koşmaya başladı.”

Geçtiğimiz yıl iliotibial bant sendromu ile sakatlanınca ve bazı sağlık sorunları devreye girince, koşmaya ara vermek zorunda kaldı. Sevgilisi Pınar da spora ara verince fazla kilolar dönmeye başladı, iş stresi ve genel geçer problemler hayatlarını ele geçirdi, bunun sonucunda her ikisi de panik hastalığıyla tanıştı.

İşte bu noktada, hastalıklar yüzünden hayatlarından çıkan spor bir antidepresan olarak geri döndü. Rıfat için koşu eşittir terapi oldu: “Bence bu hastalığı tedavi edecek bir ilaç yok. İlaçlar sadece hastalıkla mücadele etmek ve onu yenmek için kişiye zaman kazandırıyor. Yenmek içinse kendi kendinize terapi yapabiliyor olmanız lazım. Koşu benim için tam olarak bu görevi üstleniyor. Koştukça krizler karşısında güçlendim.” Pınar da onu destekliyor ve koşunun bir çift olarak özel yaşamlarını nasıl olumlu etkilediğini şöyle anlatıyor: “Koşarken tüm dertlerimizden arınıyor ve yeni doğmuş gibi hissediyoruz. Beraber finişten geçeceğimizin hayalini kurmak, yeni yarışlara beraber hazırlanmak, birbirimize sürpriz yaparak aldığımız uçak biletleri ilişkimize heyecan katıyor. Tartışmaya bile halimiz kalmıyor, iki saatlik antrenmandan sonra eve döndüğümüzde, terli terli sarılmaya ancak gücümüz yetiyor!” Rıfat’ın danıştığı psikolog Dr. Sibel Parlak’a sorduğumuzda, koşunun panik atak hastalığını yenmeye yardımcı olabilecek özelliğini şöyle açıklıyor: “Panik bozukluk yaşayanların atak esnasında nefes ritimleri bozulur. Koşu ile nefes ritmini düzenlemeyi öğrenebilirler, bu da atağı daha kısa sürede geçirmelerini, hatta önlemelerini sağlayabilir.”

Hemen, Şimdi Harekete Geç! 

ZORLUĞU FIRSATA ÇEVİR 

“Sedanter yaşamdan aktif bir yaşama geçiş sürecinde yaşanan en büyük zorluk, insanın kafasının içindekileri değiştirebilmesinde yatıyor. Mental değişim sürecinde sergilediğiniz kararlı duruş, karşılaştığınız zorlukları aşmanızda size yardımcı olacak. Mental olarak hazır olmanın, fiziksel olarak da hazır olmak anlamına geldiğini öğreniyorsunuz. Zor olanı tercih etmeyi fırsat olarak gördüğünüz sürece motivasyonunuzu da hiç kaybetmezsiniz. Ironman 70.3 hazırlık sürecinde üç ay süren ağır bir ciğer enfeksiyonu geçirdim. Bunu atlatır atlatmaz bisiklet kazası sebebiyle sağ köprücük kemiğimi kırdım ve ardından iki ay spor yapamadım. Bir de yarıştan bir ay önce IT bant sendromuna yakalandım. Bütün bu zorlukları aşarak bitiş çizgisini geçmiş olmam, Ironman’i benim için daha anlamlı kıldı. Şimdi geriye dönüp baktığımda hâlâ heyecanlanıyorsam bundandır.”

BİR AN ÖNCE YOLA ÇIK 

“Bana göre bu hayatta insanı mutlu eden bir şey varsa, o da yolda olmaktır. Bir an önce kendi hayatınızı yeniden planlayıp yola çıkın. Spor bu süreçte size yardımcı olacak en faydalı araç, özellikle de koşmak eşsiz bir terapi. Spor yaptığım günden bu yana hayatımla ilgili aldığım kararların daha sağlıklı ve tutarlı olduğunu net bir şekilde söyleyebilirim. Malum, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur!”

SEVDİĞİN İNSANLA BİRLİKTE KOŞ

“Sevdiğinizle birlikte spor yapmak, onun kendisiyle olan mücadelesine tanık olduğun için seni heyecanlandırıyor ve motive ediyor. Sevgilimin de benzer bir motivasyona sahip olduğunu bilmek bana huzur veriyor. Antrenmanlarımızı birlikte yapıyoruz ve çok iyi vakit geçiriyoruz. Benzer hedeflere giden yolda problemlerimize beraber çözüm buluyor, birlikte seviniyor, birlikte üzülüyoruz.”

BENZER YAZILAR