Peri Bacalarında Uçmak

Kapadokya’nın nefes kesen vadilerinde koşarken gücümün sınırlarını keşfettim.

Bir insan kendini zorlayarak ne kadar ileri gidebilir? Bunu yaptığında sonuç mutluluk gözyaşları olabilir mi? Doğru insanlarla, doğru zamanda, doğru yerde olmak ne kadar önemli? Bu yıl 25-26 Ekim tarihlerinde koşulan The North Face Kapadokya Ultra Trail yarışı, bütün sorularıma güzel yanıtlar verdi. Aslında içimdeki enerjiyi ve gücü son damlasına kadar kullanmayı geçen sene öğrenmiştim. Eskiden önümde görünmeyen bir duvar vardı, onu geçemiyordum ve tüm yarışları kendimi fazla zorlamadan koşuyordum. Şimdi durum çok farklı, bazı ultra maratonları koştuğumda kendimi tanıyamıyorum. Bütün gücüm tükeniyor ve bitiş çizgisini geçince “Evet, elimden geleni yaptım. Bu yarışı daha hızlı koşamazdım” diyorum. Tıpkı bu yarışta elimden geleni yaptığım gibi. 110 km parkurunu 13 saat 33 dakikada tamamlayarak, genel klasman 1’incisi oldum.

Kapadokya, eşsiz güzellikleri ve yarışlarıyla her zaman kalp atışlarımı hızlandıran bir yer olmuştur. Daha önce iki defa koşma şansım oldu ve her seferinde güzelliklerine yeniden âşık oluyorum. Bu yılki yarıştan iki gün önce Kapadokya’ya vardım. Sonbaharını ilk kez yaşıyordum. Gökyüzünü benzersiz renklere boyayarak batan güneşi ve harika tepelerini izlerken; “Acaba hangisine tırmanacağız, hangi sürprizlerle karşılaşacağız?” diye düşünüyordum. Yarıştan önceki günü jogging, yoga ve meditasyon yaparak geçirdim. Yarış alanını gördüğümde ise içimdeki yarışçı yavaş yavaş uyanmaya başladı.

BENZER YAZILAR