40’INA GELMEDEN ZİRVEYİ GÖREMEZSİN

Bırakın eksiye düşmeyi, 40 yaş gerçek potansiyelinize kavuştuğunuz zamandır. Bu fırsatı nasıl değerlendireceğinizi öğrenin.

Kanadalı psikanalist Elliot Jaques “orta yaş krizi”ni ortaya attığından bu yana yarım yüzyıldan fazla oldu ki, hâlâ yaşlanma sürecinin kritik bir dönemeci olarak gösteriliyor. Jaques’ın teorisine göre, tüm sorumluluklarımız, fiziksel limitlerimiz ve halı saha maçlarında ancak yedeğe düşmeyecek kadar yetenekli olduğumuz gerçeğiyle uzlaşmamız  gereken bir yaşta, birdenbire bıkkınlık hissederek keyfiliğe bürünüyoruz.

Tamam, sonuncusu doğru olabilir ama ya geri kalanı? Saçmalık. Daha da kötüsü, bunu hiç sorgulamadan kaderimiz sanıyoruz. Tıpkı saçlarınızın beyazlamasını bekler gibi sizi durduran limitleri ararsanız, emin olun bulursunuz. Bunun bilimde bir karşılığı bile var: doğrulama sapması. Bir şeyin doğru olduğuna inandıktan sonra bu inancı doğrulayan verileri kabul edip, ters düşenleri yok saymak. Teoriden pratiğe dönersek, 40’lar sonun başlangıcı değil, başarılarınızı değerlendirmek ve yeni hedefler belirlemek için harika bir zaman.

Önce işle başlayalım. 40 yaş kariyerin en can alıcı noktasıdır. Hem heves ve azmi kaybetmeyecek kadar gençliğe hem de sizi saygıdeğer yapacak bilgi ve deneyime sahipsinizdir. İngiliz araştırmacılar maddi kazanç anlamında da en iyi noktanızda olduğunuzu söylüyor. Dahası ayaklarımızın daha çok yere bastığı, kendimizi güvencede hissettiğimiz (ki bu 20’ler hatta 30’larda pek mümkün değil) sosyal bir altyapıya sahip oluyoruz. Yani bir kenara not edilmiş dâhice fikirleri gün yüzüne çıkarmanın veya terfi için koşulları zorlamanın vaktidir. Esasında Zenger Folkman adlı bir kariyer gelişim firması, erkeklerin özgüvenlerinin 41-45 yaş
arasında büyük bir yükseliş yaşadığını ortaya koyuyor (1). Ayrıca Personality and Social Psychology dergisine göre, kendine inanmak sosyal statüyü yükseltmede yetenekten daha büyük bir role sahip. Tabii yetenekten yana da şanslı olduğunuza şüphemiz yok.

Peki ya mutluluğu satın almak ve elde etmek? Bu ikilemi de çözelim. İki bin İngiliz erkekle yapılan bir anketin sonuçları, kariyer ve ilişki memnuniyeti ile mutluluğun, 38 ile 40 yaş arasında en üst noktaya ulaştığını söylüyor. Orta yaş hedeflerini tutturmaya çabalarken, yaşamından tatmin duyan ve kendini gerçekleştirmiş bir yetişkinliğe erişmenin sırrı, kendi değerler sisteminin farkındalığıyla çalışmaktır. Henüz gençken ve geleceğinizi güvence altına alma kaygısı taşırken, mutluluğunuz için kritik olan bu farkındalığı hiçe saymaya meyilli oluyorsunuz. Çok pahalı bir aerodinamik bisiklet almak istiyorsunuz ama bunu fitness hedefleriniz için değil, gösteriş yapmak için istiyorsunuz. Ama 40 yaş, istediğiniz şeyleri neden istediğinizi sorgulamak için eşsiz bir nokta. Örneğimize geri dönersek, o bisikleti almayın demiyoruz. Ama bunu kendinize zaman yaratmayı, sağlıklı ve fit bir bedeni değerler sisteminizin parçası haline getirmeyi amaçlayarak yapın. Nihayetinde bir şeylerin sizi neden mutlu ettiğini çözümlediğinizde, onları yapması daha kolay ve anlamlı olur (2).

Fiziksel limitlere gelirsek, bu konuda da kalıplaşmış yargılardan bahsedebiliriz. Bize sorun çıkaran şey çoğunlukla fiziksel değişimler değil, onlara dair inanışlarımızdır. Bazı araştırmalar 40 yaşından sonra testosteronun düşmeye başlamasının tek başına yaşla ilişkili olmadığını, sağlığın kötüleşmesinden kaynaklandığını gösteriyor. Haliyle fit olmak bu etkileri nötrleyebiliyor (3). Vücudunuzu dinleyin, eğer antrenmanlarınızı hafifletmeniz gerektiğine dair sinyaller alıyorsanız, hafifletin. Almıyorsanız da olduğu gibi devam edin. Misal, dayanıklılık yaşla gelişir. Ayrıca 20’ler ve 30’ların güvensizliğinden uzak, kasılmanıza
gerek olmayan, gerçekten eğleneceğiniz aktiviteler peşinde koşabilirsiniz. İşe yaradığını gördükten sonra tabulara kapılıp potansiyelinizin ve başarabileceklerinizin gerisine düşmezsiniz.

BENZER YAZILAR