Ağlamanın faydaları

Klinik psikolog Jodi De Luca, ağlamanın sağlığa yararlı olduğu konusunda da ısrarlı. Bir başka araştırmaya göre ise ayda ortalama 5,3 kez ile kadınlar ağlama konusunda epey istikrarlı. 

Bir başka araştırmaya göre ise ayda ortalama 5,3 kez ile kadınlar ağlama konusunda epey istikrarlı.

Peki, gözyaşı dökmenin bize ne gibi bir yararı var? Aslında birden fazla yararı var. Örneğin Hollanda’daki Tilburg Üniversitesi psikiyatristlerinden Ad Vingerhoets, ağlayanların yaklaşık yüzde 50’sinin, gözyaşları dinip de sıra iç çekmeye geldiğinde kendilerini çok daha mutlu hissettiklerini söylüyor. Çünkü gözyaşı dökmek, ruh halini iyileştiren endorfin hormonunun salgılaması için beyni uyarıyor. Hepsi bu da değil. Vingerhoets, ağlayınca sinir sistemindeki toparlanma ve rahatlamayı teşvik eden bölümlerin uyarıldığını ve bedenin anksiyeteyi engelleyen doğal hormonu oksitosinin, ağladıktan hemen sonra yükseldiğini söylüyor. Oksitosin “bağlılık hormonu” olarak da adlandırılıyor ve her kimin omuzunda hıçkıra hıçkıra gözyaşı döküyorsanız, o kişiye karşı yakınlaşmanızı sağlıyor.

Islak yardım çağrısı

Ağlamak, aynı zamanda etraftaki kişilerden yardım istendiğini de gösteriyor. Sahte bile olsa birkaç damla gözyaşı, sizi bir anda ortamın ilgi odağı haline getiriyor ve çevrenizdeki insanlar kendilerini ister istemez yardım etme isteğiyle dolup taşar halde buluyor. Bu da gözyaşlarının “insani” bazı duyguları ortaya çıkardığının göstergesi olarak kabul ediliyor. Yapılan bir araştırma da bunu doğruluyor: Bir grup deneğe önce ağlayan bir insanın fotoğrafı gösteriliyor ve ne hissettikleri soruluyor. Diğer gruba da aynı fotoğrafın dijital ortamda gözyaşları silinmiş hali gösteriliyor. İlk grup kendini ağlayan kişiyle empati kurar halde buluyor. İkinci grup ise söz konusu fotoğrafa bakarken özel herhangi bir şey hissetmediğini dile getiriyor.

Ağlamak yaşamın bir parçası ve genellikle üzüntü ya da acıyla birlikte anılıyor. Oysa ağlamak, insanın evrimsel mekanizmasına ait bir gerçek ve gelişimi de binlerce yıl almış. Zannedildiğinin aksine ağlamak sadece insanlara özel de değil. İnsanlar için genellikle üç tür gözyaşından söz edebiliyoruz: İlki hepimizin gözlerinde şu an bile bulunan “temel gözyaşı”. Bunun amacı, göz kapaklarımızın içindeki göz küremizi nemli tutmak ve her göz açıp kapadığımızda mikropları uzaklaştırmak. İkincisi, bir uyarana tepki olarak gözlerimizden akan “tahriş gözyaşı”. Bunlara örnek olarak göz yaşartıcı gazların ve soğanın sebep olduğu yaşları verebiliriz. Üçüncü gruptakiler ise “duygusal gözyaşları” ki ağlamaktan söz ediyorsak bu gözyaşlarını kastediyoruz demektir.

Bir grup uzman, duygusal gözyaşlarının asıl olarak etraftakilerle iletişim kurmak için döküldüğünü savunuyor. Onların tezine göre nefret ettiğimiz biri ağladığında bile o kişiye karşı olan hislerimizi gözden geçirme ihtiyacı duyuyoruz. Buna da “gözyaşı etkisi” deniyor çünkü insanoğlu ya gerçekten acı çektiğinde ya da gerçekten kederli olduğunda ağlıyor. Peki, “sahte gözyaşları”nı bu tabloda nereye oturtacağız? Evet, gözyaşları gerçekten sahte olabiliyor. Özellikle küçük çocuklar, istediklerini elde etmek için duygusal manipülasyon uygulama adına sahte gözyaşlarına sıkça başvuruyor.

Sevinç gözyaşı – keder gözyaşı

Cambridge Üniversitesi’nden Kalu Singh, “Ağlamak, sızlanmak, mızıldanmak, surat asmak çocukların ilgi, kucaklanma, yiyecek ve sık sık da diğer çocukları mağdur etme adına başvurduğu bir yöntem. Yetişkinler içinse durum daha farklı. Gözyaşı dökmek pek çok insan için iyileştirici özelliğe sahip. İngiliz sağlık uzmanı ve psikiyatrist Ruthie Smith, “İnsanlar stres altında olduğunda veya travmaya geçirmenin eşiğine geldiklerinde genellikle duygularından soyutlanırlar. O gibi anlarda tek dertleri vardır, o da ayakta durabilmek ve bu travmatik durumu atlatabilmektir. Böyle durumlardaki insanların ağlamasını teşvik ederiz. Böylece vücutlarına sıkışıp kalmış o elektriği ağlayarak boşaltırlar ve sakinleşirler” diyor.
Elbette bütün gözyaşları travmatik durumlar nedeniyle dökülmez. Buna örnek olarak ödül törenlerini, nikâhları, sporda elde edilen başarıları gösterebiliriz. Yale Üniversitesi’nde görevli psikolog Oriana Aragon, “Sevinç gözyaşları, insanların mutluluk kaynaklı yoğun duygu bombardımanı altında kaldığı anlarda akıtılır. Böyle anlarda insanın yaşadığı mutluluk öylesine yoğundur ki, tıpkı travma halinde olduğu gibi duygularıyla başa çıkabilecek hale gelmesi için ağlar. Bu, insan psikolojisinde var olan bir tür mekanizmadır. Daha açık bir dille ifade edersek kederin de mutluluğun da yoğunluğu nedeniyle ağlarız ve normale döneriz” diyor ve devam ediyor: “Ancak şu da var ki bazı bilim insanlarına göre, sevinç gözyaşlarının aslında bastırılmış mutsuzluk, üzüntü, çaresizlik nedeniyle dökülür ve bu noktada travmatik nedenlerle dökülen gözyaşlarıyla aynıdır.”

Peki, insan ağladığında gerçekte ne olur? Tuzlu bir sıvının etrafı görmemizi önleyecek kadar gözlerimize dolduğunu, yanaklarımızdan süzüldüğünü biliyoruz. Hepsi bu kadar mı? Değil elbette… Öncelikle bu tuzlu sıvıda bol miktarda protein, su, mucus ve biraz da yağ var. Üretildiği yer ise gözlerimizin şakaklara yakın tarafında, kirpik ve kaşlarımızın arasında bir yerde duran gözyaşı bezleri.

Ağlamada kortizolün rolü

Nasıl ağladığımıza gelince… Önce bir şeylerin duygularımızı tetiklemesi gerekiyor. Örneğin aile albümüne bakıyoruz, bir şarkı duyuyoruz ya da anılarımızın saklı olduğu, uzun zamandır uğramadığımız bir mekânla gidiyoruz. Hormon üretiminden sorumlu olan endokrin sistemi, tam da o anda göz çevremize doğru hormon salmaya başlıyor ve gözlerimiz yaşla doluyor. Aynı anda beynimiz, hemen hepimizin en gözde stres hormonu olan kortizolü vücudumuza yaymaya başlıyor. Böylece vücudumuz savaşmak ya da kaçmak arasında bir seçim yapmaya zorlanıyor. Nefes alıp vermemiz yavaşlıyor. Boynumuzda ve boğazımızda basınç yükseliyor (zaten boğazımdaki yumru, düğüm vb. tanımı da buradan geliyor). O yumrudan, düğümden kurtulmak yani basıncı düşürmek için de ağlamanız gerekiyor. Ağlamaya başladığımız anda vücudumuz tüm toksinlerden kurtuluyor; acılarımız azalıyor ve duygularımız eski haline dönüyor. Bu, aynı zamanda bir tür detoks yaşadığımız anlamına da geliyor çünkü üzerimizdeki stresi bir anda ortadan kaldırıyor.

Sonuç olarak şunu rahatça söyleyebiliriz: Ağlamak güzeldir! Üstelik sağlıklıdır da…

BENZER YAZILAR