CİDDİ BİR SORUN OLDUĞU ÇOK BELLİYDİ

Kırmızı kabloyu boş verin. Zaman bombasını etkisiz hale getirmek için ertelemeyi kesin.

1Öğrenci evinden bir sahne: Kahramanımız işe dönüp temizliğe başlayacağına dair kendi kendine söz verdikten üç saat sonra, Pisa Kulesi’ni andıran tabak yığını tüm pisliğiyle evyedeki yerini koruyor.

Carl, üniversite yıllarında tüm ödevlerinin teslim tarihlerini geçiren, haftalarca öncesinden belli olan sınavlara bile, bir gün öncesinde sabahlayarak hazırlanan biriydi. İş hayatına atıldıktan sonraysa her yıl ilkbahar dolaylarında stresten kıvranmaya başlardı, çünkü gelir vergilerini ödeme zamanı yaklaşıyor olurdu. Ödemeyi erteledikçe ertelerdi ve ya kendisini bir gece yarısı panikle dosyaları açmış, belge doldurmaya çalışırken bulurdu, ya da cezaya ve faize mal olacak bir erteleme talep ederdi.

Ve her ay düzenli takip isteyen faturalar… Birkaç tanesini zarftan çıkarıp şöyle bir göz atar, son ödeme tarihlerini belli belirsiz not eder, zamanını geçirmeyeceğine dair kendisine söz verirdi. Tabii kaçınılmaz bir şekilde, eve elektrik veya suyun kesileceğine dair ihtar gelirdi. O kağıtlar da kredi kartı ekstresi gibi diğer zarfların arasında kaybolduğundan, bir gün eve gelip elektriği kesik bulunca ödemeye giderdi. Parası olmadığından da değil; o halde niye şu takip işlerini bir düzene sokup, kendisini bu zincirleme stres kaynaklarından kurtarmıyordu? İnsanın deli olması lazım!

“Ertelediğim her bir gün, stresim biraz daha artıyordu” diyor Carl. “Sonunda zihnimin arkasında bir yerlerde gizlenen, hiç gitmeyen ve sürekli yayılan bir acil durum, hatta tehlike hissiyle yaşar oldum.”

Her şeyi erteleyenlerin dünyasında Carl, aşırı uçta yer alıyor. Ama aramızdan en dakik olanlar bile, hayatının bazı zor dönemlerinde, (son dakika yılbaşı alışverişi gibi), bu vurdumduymazlık havalarına girmiştir. DePaul Üniversitesi’nden Dr. Joseph Ferrari, “Erteleme ya da rafa kaldırma, bizim en temel ve evrensel insani davranışlarımızdan biri olabilir” diyor ve ekliyor: “Sadece ABD’de değil; Kanada, İspanya, Peru, Venezuela, İtalya, Türkiye, Polonya, Avusturya, Suudi Arabistan; kısacası her yerde.”

Carl gibilerin duaya ihtiyacı var. Sevimsiz herhangi bir görevle karşılaştıklarında, bu görev psikolojik bir kafese dönüşüyor ve burada kendi yarattıkları bir canavarla kapışıyorlar. Geçtiğimiz günlerde bilim insanları, bu tür savaşların daha da ileri giderek, uykusuz gecelere ve kendini cezalandırmaya yol açabildiği sonucuna ulaştı. Giderek artan sayıda araştırma, işlerini kronik olarak erteleyenlerin, diğer rahatsızlıkların yanı sıra baş ağrısı, mide hastalıkları, migren ve soğuk algınlığı gibi hastalıklara karşı daha meyilli olduğunu ortaya koyuyor.

Ayrıca, bu yılın başlarında yeni bir keşif daha geldi: Kronik erteleme alışkanlığı ölümcül olabiliyor.

İngiltere’deki Sheffield Üniversitesi’nde bir araştırma yapan Dr. Fuschia Sirois, en yaygın başvurulan erteleme yöntemlerinin yer aldığı bir testte, katılımcıların işaretlediği her bir şıkla birlikte, hipertansiyon ve kalp hastalıklarına yakalanma risklerinin yüzde 60 oranında arttığı sonucuna ulaştı. Bu sonuç, stres kaynaklarının günde bir paket sigara içme alışkanlığı kadar ölümcül olabileceğini ortaya koyuyor. Kanada’da yapılan bir araştırmaya göre, her gün sigara içenlerin, hiç sigara içmeyenlere göre kalp hastalıkları konusunda yüzde 60 oranında daha fazla risk altında olduğu bilgisini de geçelim.

Bishop’s Üniversitesi’nden Dr. Sirois, bu bulguların hayli dikkate değer olduğunu söylüyor: “Erteleme konusuna, sağlığımızı hayati risklere sokan bir durum olarak yaklaşmaya başlamamız gerekiyor.”

Araştırmacılar uzunca bir süredir, stresin bu özel formunun zehirleyici etkisiyle, diğer tüm stres çeşitlerinin de üzerinde yer alabileceğinden şüpheleniyor. Erteleme üzerine ezber bozan pek çok araştırma ve kitaba imza atan Dr. Ferrari, “Bu akla yatkın bir teori, çünkü halihazırda çok sayıda sağlık probleminin nedeni olarak gösteriliyor” diyor. Ertelemenin en karakteristik özelliği olan
yüksek adrenalin baskısına bir anda maruz kalan kalbin, daha korunmasız hale geldiğini ekliyor.

Dr. Sirois, yine de insanların bu durumu hafife aldığını ya da bunun bir karakter kusuru olduğunu reddettiğini söylüyor: “İnsanlar, ‘Sadece erteleme huyum var. Herkes yapıyor. Çok da büyük bir sorun değil’ şeklinde yorumluyor. Evet doğru, nadiren yapıldığında sorun yok. Ancak eldeki bulgular, hayatta olup bitenlere sürekli bu şekilde yaklaşıyorsak, ortada can sıkıntısından daha büyük bir sorun olduğunu gösteriyor. Bu durum tehlike arz edebilir.”

BENZER YAZILAR