Doğanın nimetlerinden faydalanarak erkeklik hormonlarınızı coşturun.
Bir erkeğin testosteron seviyesi hayatı boyunca üç kere ani bir artış gösterir. Bu artışların ilki anne karnında hamileliğin ikinci üç aylık döneminde, ikincisi doğduktan altı ay sonra ve son olarak
10-11 yaşlarından 18 yaşına kadar olan dönemde yaşanır. Bundan sonra ise testosteron hormonunda çok büyük bir artış yaşanmaz.
Son 50 senede bilim insanları erkek sperm sayılarında önemli düşüşler olduğunu saptadı. Bunun sebeplerinden biri olarak östrojenik kirlenme gösteriliyor. Buna yol açan faktörlerin başında ise
DDT (diklorodifeniltrikloroetan) geliyor. Avrupa’da 27 sene önce yasaklanmasına rağmen Türkiye’de hala kullanılan bu böcek ilacı androjen (böbrek üstü bezinden salgılanan erkeklik hormonu) düşmanıdır ve erkeklerin testosteron seviyelerinde dengesizliğe yol açar. Genellikle bu madde salatalık, soğan, biber, çilek, üzüm ve domates gibi tarım ürünlerinde böceklenmeye karşı kullanılır.
Ayrıca hormon dengesini bozarak kandaki estradiol (doğurganlık döneminde bir kadında baskın olan dişilik hormonu) seviyesini artırır. Danimarka Çevre Koruma Birimi’nin 2000 senesinde
yayımladığı bir araştırmada, 10 sınıf altında gruplanmış yüzlerce çevresel atığın testosteron üzerindeki olumsuz etkileri sıralandı. Yaygın problemlerden bir tanesi de bu kimyasalların değişen yaşam tarzımızda yiyeceklerin içine de çokça sızmış olmasıdır. Diğer bir yandan fatalar maddesi de bu atıklardan biri ve genellikle plastikleri daha esnek hale getirmek için kullanılır. Bu madde ayrıca ilaç ve kozmetik ürünlerinde, bebek ürünlerinde ve ayakkabılarda kullanılan PVC maddesinde de bulunuyor. Genellikle fatalat çeşitleri östrojeni taklit ederek vücut içindeki androjen dengesi ile oynayarak, testislerde ve özellikle sertoli hücrelerinde (gelişmekte olan sperm hücresinin desteklenmesi ve beslenmesini sağlar) toksiklik oluşturur.
Peki bu kadar çevresel faktör varken ve şehir hayatından kaçmak mümkün değilken doğal yollardan testosteron seviyelerinizi nasıl yukarı çekebilirsiniz? Burada da devreye fitoandrojenler ve sebzeler giriyor. Şimdi bunlara bir göz atalım.