Yaşlandığınızda ya da yaşlanmaya başladığınızda çevrenizdekilere nasıl davranacaksınız acaba?
Öyle ya, herkes çocukken “Bir büyüsem…” diye yapacaklarını sıralar. Büyüdüğünde niyet değişir, “Çalışmaya başlayınca, para kazanınca” başlığı altında yapılacaklar sıralanmaya başlar. Kimi “evlenince” kimi “çocuk sahibi olunca” yapacaklarını sayar tek tek… Sonra hedefler değişir ama bu kez de zaman daralır ve kimse kendine yakıştırmasa da “Ölmeden önce…” diye başlayan bir yapılacaklar listesi çıkar karşımıza. Bunlar arasında “yaşlanınca” diye bir sınıf yer almaz. Neden? Yaşlılık torunlara bakılan, doktor doktor gezilen, uzun uzun geçmişin muhasebesini yaptığımız, anılarımız ve pişmanlıklarımız arasında turladığımız bir dönem olduğu için mi?.. Peki, bizim bugünden kendimize vereceğimiz tavsiyeler yok mu?
Ölmeden önce yapılacaklar listesi
Hayat, anne-babalarımızın devrindeki gibi değil. Bugün 50-60 yaşlarında olanların anne-babalarından söz ediyorum ama… O ebeveynler neredeyse 50 yaşlarını devirdikleri anda “yaşlı” kategorisine sokulurdu. Ama bugün, 60’lı yaşlarındakilere artık “genç yaşlı” deniyor. Dolayısıyla hemen hiç kimsenin artık “ölmeden önce yapılacaklar” listesi üzerine çalıştığı filan da yok. Tersine, hemen herkes hâlâ “yapılacaklar” listesini kusursuz hale getirmenin derdinde… Onca yılın birikimini de arka plan olarak benimseyince, aslında liste de gerçekten kusursuz hale geliyor. Tamam, o liste bir köşede dursun. Biz “yaşlanınca yapılacaklar” listesi hazırlamayı deneyelim şimdi. Korkmayın, liste öyle uzun, tavsiyelerin sıralandığı, şöyle bir göz atınca bile insanın “ben bunları yapamam” diyeceği türden şeylerle dolu değil. Aksine, son derece basit birkaç noktaya dikkat çekiyor. Hani siz “yaşlı” hale gelene kadar, etrafınızdaki yaşlılarda görüp eleştirdiğiniz şeyler var ya… İşte sizi o hale gelmekten koruyacak birkaç öneri var bu listede. Bu arada hemen belirtelim: Herkesin kendi yaşlılığına dair hazırlayacağı “yapılacaklar” listesi kendine.
Gururunuz mu baston mu?
Örneğin, uzun yıllar boyu, berbat otomobil kullanan binlerce insan görüyorsunuz ya… Yaşlandığımda da beni aynı tehlikeler bekleyecek işte! İnsanlar berbat otomobil kullanmaya devam edecek ve daha kötüsü, reflekslerim zayıfladığı için ben de artık onlardan biriyim! Karayolunda en sağ şeritte ve 60 kilometre ile yol almaya kalkacağım ve arkamdaki sürücü kornayı basacak. Park edemeyeceğim, otoparkın çıkışını bulamayacağım, öyle paniğe kapılacağım ki sanki ehliyeti daha dün almışım… Ne gerek var bunca gerilime, strese. Hem kendime, hem etrafımdakilere zarar! Eğer şoförlüğümün eleştirildiğini görürsem, otomobil kullanmayı bırakacağım. Taksiler ya da toplu taşıma sanırım daha fazla işime yarayacak. Umarım o zamana dek kendi kendine giden otomobiller de yaygınlaşmış olur. Yaşlanmanın bir zorluğu yok aslında ama insanı korkutan şey, fiziksel olarak git gide zayıflamak oluyor. Bir kavanozun kapağını dahi açamadığımı, sert bir kilit içinde anahtarı çeviremediğimi, topu topu beş kilo ağırlığındaki market poşetini taşıyamadığımı şimdiden düşünüyorum! O yüzden ben yaşlanınca, annebabalarımız gibi gururuma yenilip “ben daha ölmedim” inadıyla eskiden yaptığım her ne varsa yine yapabilirmişim gibi davranmayacağım. Düşmemek için fazlasıyla dikkat edeceğim çünkü yaşlılıktaki kırıklar insanı ölüme kadar sürükleyebiliyor. Bir baston edinmeyi reddedecek kadar gururlu olmayacağım.
Yaşlılıkta yardıma muhtaç olma
Şu yardım isteme konusu da bir garip. Gördüğüm onca yaşlı hep aynı durumdaydı: Ya “ele güne muhtaç oldu” dedirtmemek için, ya çocuklarına, akrabalarına yük olmamak için, ya gururları elvermediği için ama en çok da kendilerine duydukları o manasız güven tam olduğu için, dönüp dolaşıp yine yardıma muhtaç hale gelmişti. Benim aldığım ders şu: Küçük küçük yardımların kimseye zararı dokunmaz! Yaşlılıkta muhtaç konuma düşmemek için bazı ihtiyaçlarımı başkaları karşılasın, ne çıkar! Bağımsızlığımı koruyabilmek için biraz yardım istemenin kime ne zararı olabilir ki… İnsanoğlunun yaşlanmakla ilgili belki de en büyük hatası, sadece yaşının büyüyeceğini zannetmesi. Fiziksel değişimleri, hastalıkları hiç hesaba katmaması… Dişlerim ağzımda mı olacak bakalım? Sokağımdaki marketten alışveriş yapmaya gidebilecek miyim? Haydi diyelim bunların çaresine baktım; ya altıma kaçırmaya başlarsam? Benim ıslattığım çarşafları, giysileri başkası mı yıkayıp ütüleyecek? İşte tam da bu yüzden yaşlandığımda kendimi çiş tutamaz halde bulursam, yaşlı alt bezi bağlamaktan korkmayacağım!
Tonton bir ihtiyar olmak
Yaşlanmak, hayattan kopuk halde bir koza içine kendini saklayıp ölmeyi beklemek anlamına gelmemeli hiç bir zaman… Yollarda bazen dünyalar tatlısı yaşlılar görüyorum: Kadınların tırnakları manikürlü, kıyafetleri tertemiz, saçlarına kuaför eli değmiş. Erkekler tiril tiril takım elbiseleri içinde, ellerinde şık bir baston, ceketlerinin yaka cebinde bir mendil… Kadın olsun erkek olsun misler gibi kokuyorlar. Bu, çevreden gördükleri ilgiyi, saygıyı, yardımseverliği de artırıyor üstelik. O yüzden, yaşlanınca kişisel bakımımı ihmal etmeyeceğim. Giysilerimin modası geçmiş olabilir ama temiz olacaklar. Kuaföre gidemesem bile saçlarım tertemiz yıkanmış ve taranmış olacak. Sağlığımla ilgili dikkat edeceğim şeyler de artacak elbette. Doktorumun işini kolaylaştıracağım: “Yapma” dediği de “yap” dediği de benim için emir olacak. “Amaaan, atın ölümü arpadan olsun” deyimiyle çoktan vedalaşmış olacağım. O doktor her kim olacaksa, aldığı onca yıllık eğitime ve yaşadığı onca tecrübeye bakıp “o ne anlar” veya “beni doğru dürüst muayene etmedi bile” demeyeceğim. Bunun bana faydası sağlık olarak geri dönecek ama daha önemlisi, ben kaçamak yapmayacağım için herkesin içi rahat olacak ve gerçekten yardıma ihtiyacım olduğunda kimsenin aklında “kim bilir yine ne yaptı” şüphesi dolanmayacak…
Yaşlılık yalnızlık demek değildir
Belki çok uzun yıllar yaşayacağım. Belki eşim, arkadaşlarım, yaşıtlarım benden önce ebediyete gidecek. Çocuklarımın, akrabalarımın işleri başlarından aşkın olacak. Öyle bir şey olursa bu dünyaya karşı yapayalnız direnmeyeceğim. Kendim gibileri bulabileceğim sosyal yardım kurumlarına başvuracağım. Yeni insanlar tanımaktan korkmayacağım. Eğer kendi hayatımı idame ettiremiyorsam bir yaşlılar evine taşınacağım. Bu, hem benim daha emin ellerde olmamı sağlayacak hem de yakınlarımın içi rahat edecek. Aksi, huysuz bir ihtiyar olmayacağım. Çocuklarla, hayvanlarla, komşularımla iyi anlaşmaya çalışacağım. Değiştiremediğim ve değiştiremeyeceğim şeylerin üzerinde durmayacağım. Evimde ya da bahçemde çiçekler, bana hayat veren evcil hayvanlar olacak. Pencerelerimden müzik sesi yükselecek. Geçmişe ve hayatıma hâkim olduğum günlere takılıp kalmayacağım. Daha ne kadar yaşayacağımı bilmediğim için günümün kıymetini bileceğim!
Yaşlanmak güzeldir
Yaşlandığımda, unutkan bir ihtiyar haline gelebilirim. Hatta bunun sebebi bunama ve Alzheimer bile olabilir! Baktım ki bende unutkanlık başladı, beynime daha fazla kan gitmesi için egzersizleri ve sık sık uzanmayı ihmal etmeyeceğim. Dengeli ve sağlıklı besleneceğim. C, E, B6, B12 vitaminleriyle folik asit içeren takviyeler alacağım. Zihninizi çalıştırmak için bulmaca çözün derler ya… Peki, ya bulmaca çözmekten hoşlanmıyorsanız, bulmacadan sıkılıyorsanız ne olacak? Onu da ben söyleyeyim: Yeni hobiler, uğraşlar edineceğim ama hepsinin temeli de yeni bir şeyler “öğrenmeye” dayalı olacak! Bunama veya Alzheimer ihtimaline karşı sık sık kontrolden geçmeyi de ihmal etmeyeceğim. Çünkü hatırladığım her güzelliğe sahip çıkmam lazım; hiç biri unutulmayı hak etmiyor! Hastalandığımda, canım yandığında yaşadıklarımın acısını en yakınlarımdan çıkarmayacağım. Yaşlılıktan dolayı yaşayacağım hastalıkların kimsenin suçu olmadığını kabulleneceğim. İnsanları azarlayıp onlara kan kusturmayacağım. Nazik olacağım. Teşekkür etmeyi, özür dilemeyi unutmayacağım.
Bir şey istediğim zaman da “lütfen” kelimesini kullanacağım. Evet, öyle yapacağım! Aslında bütün mesele şu: Siz istediğiniz kadar bugün, gençliğinizde, orta yaşınızda ya da genç yaşlılığınızın ilk yıllarında; ömrünüz boyu görüp eleştirdiğiniz o yaşlılar gibi olmayacağınızı kendi kendinize söyleyin… Eğer yaşlandığınız zaman davranışlarınıza hâkim olamazsanız ve tıpkı eleştirdiğiniz o yaşlılar gibi davranmaya başlarsanız, siz de onlardan biri olmuşsunuz demektir. Yaşlılık yıllarından uzaktayken o günler geldiğinde yapacaklarınızı sıralamak kolay. Yaşlanınca, başka kimseye değil, kendinize verdiğiniz sözleri tutmayı unutmayın, asıl önemli olan bu.
Yaşlananlar genellikle geçmişte yaşamaya başlıyor. Oysa her gün kıymetli ve hepsinin tam gününde yaşanması gerekiyor.