Yemek yeriz çünkü vücudumuz bizi buna teşvik eder. Ancak asıl sorun; şekerli, yağlı ve ağır yiyeceklere karşı direnmekte zorlanmamızdan kaynaklanıyor.
Dr. Carmichael, bu kategoriye giren kişilerin “Yolda yürürken bile sürekli ışıldayan tabelalarıyla dikkat çeken fast food restaurantlarını görüyorum. Sanki dünyanın geri kalanı yok oluyor da tabela beni kendine çekiyor” dediğinden bahsediyor. Carmichael, bunun nedenini ortaya çıkarmak için fMRI cihazlarını kullanan bir takıma liderlik ediyor. Bu takım, sevdiğimiz yiyeceklere baktığımızda beynimizin hangi bölümünün aktif olduğunu ve aynı bölgenin sebzelere baktığımız anda nasıl tepki verdiğini araştırıyor. Bu süreç, Martin ve ekibi tarafından anketler ve davranışsal çalışmalarla da değerlendiriliyor. Sevdikleri yiyecekleri alan katılımcıların vücutları, tokluk belirtilerini büyük oranda geçersiz kılıyor. Oysa diğerleri, ilk dilimden sonra durabiliyor.
Çözüm:
Buradaki amaç, yemek yeme arzunu ortadan kaldırmak değil. Onunla nasıl başa çıkacağını öğrenmek. “Hamur işlerine düşkünlüğün varsa bir fırının önünden geçerken sonsuza dek kaçamazsın” diyor Martin. Aşırı yeme isteği olanların direncini artırmak için psikolojik uyarıcılara karşı oluşan tepkiyi ölçme (ERP) yöntemini kullanıyor. Grubunu bir fırına götürüyor ve ilk seferde önünden geçip gitmelerini belirtiyor. İkinci seferde ise fırının önünde oyalanmalarını sağlıyor. Böylelikle kişiler daha sonra fırının önünden geçtiğinde daha rahat hissediyor.
Martin’in kullandığı teknikler arasında nefes farkındalığıyla vücudun duygusal tepkilerini düşürme ve pozitif sonuçları zihinde görselleştirme yer alıyor. (Ekmek sepetini geri çevirdiğin andaki negatif his yerine egzersiz sırasında güçlü hissetiğin o anı gözünde canlandırmak gibi.) Martin, zor zamanlar için önceden hazırlanmanı da öneriyor.
Nasıl mı? Arkadaşlarınla dışarı çıkıp bir şeyler içtiğin cuma akşamlarını ele alalım. Böyle akşamlarda yemek planına bağlı kalmak zordur. Bunun için tahmini olarak arkadaşlarınla sipariş vereceğin an için alarm kurmayı dene: Frontiers in Behavioral Neuroscience’ta yayımlanan bir çalışma, sesin yarattığı kesintinin; zor bir durumdan çıkmana yardımcı olduğunu söylüyor. Bu öneriyi “erteleme tuşuna” basmadan uygulaman yeterli.