OLMAK YA DA OLMAMAK

Doğa kanunlarına karşı çıkıp ne zaman regl olacaklarına (hatta olup olmayacaklarına) karar vermek isteyen kadınların sayısı giderek artıyor. Örneğin Avustralya’da regl döngülerini kontrol etmek için doğum kontrol hapı kullanan kadınların oranı yüzde 63. Bunların içinde her beş kadından biri ise regl dönemini aylarca erteliyor. “Ayın o zamanı” için vaktin olmadığında bedeninde olanları, yazar Lauren Clark WH için araştırdı.

Masamda otururken sakin görünsem de aslında bayılmak üzereyim. Daha doğrusu bayılacakmış gibi hissediyorum. Gövdemin aşağısından gelen bir acı bedenimin her santimetrekaresini felç ediyor sanki. İş arkadaşım bana bir şey soruyor ama ne söylediğini tam olarak anlayamıyorum. Beynim eriyor gibi ve içimde inanılmaz bir kusma, ağlama ve ardından da uyuma isteği var. Birkaç kez derin nefes alıp veriyorum ve bir dahaki ıstıraba kadar kendimi yeniden insan gibi hissetmeye başlıyorum.

Bu, ayın “o zamanı” geldi demek. Ve bu acılı süreç, bana neden altı aydır regl döngümü ertelediğimi bir kez daha hatırlattı. Sayısı günden güne artan pek çok kadın gibi ben de regl dönemini ilaç kullanımı ile kontrol edenlerden biriyim. Bazı kadınlar implant, rahim içi araç veya enjeksiyon gibi yöntemleri tercih edebiliyor. Saydıklarımın hepsi regl şiddetini hafifletiyor; daha az regl olmayı sağlıyor ya da regli tamamen durduruyor. Elbette bu, normal bir durum değil.

Dokuz yıl önce 15 yaşındayken, şiddetli ve ağır kanamalarımı hafifletmek için annemin beni götürdüğü doktorun tavsiyesi ile her gün hormon almaya başladım. Sonuç olarak yaşıtlarımdan daha az regl oluyordum. İnsanlardan “Ama bu doğal değil”, “Bu senin için iyi mi gerçekten?” gibi yorumlar aldım. Ama ben sadece özgürlük, kontrol ve dağınık olmayan bir zihin gibi faydaları hissediyordum.
Sidney Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve NSW Aile Planlama Kurumu’nun Tıbbi Direktörü Dr. Deborah Bateson; “Kadınlar yıllardır bunu yapıyor ve regli ertelemenin güvenli olduğu artık ağızdan ağıza dolaşıyor. Bunun gerçekten de güvenli olduğuna dair elimizde iyi veriler var. Ayrıca elimizdeki verilerde ve pratikte de görüyoruz ki hormonal rahim içi araç ve gebelik önleyici
Sauer ise, vücutlarımızın ergenliğe girer girmez sürekli hamile olmak ya da emzirmek üzere evrildiğini söyleyerek başka bir noktaya işaret ediyor. Peki, hamileliği yaşamımız boyunca sadece bir ya da iki kez yaşıyor, hatta hiç yaşamıyorsak? Araştırmaların gösterdiğine göre bugün Batılı modern kadınlar, yaşamları boyunca atalarına göre dört kat daha fazla regl oluyor (uzayan ömür konusunu da göz önüne aldığımızda.) Üstelik onlar kadar çocuk doğurmuyor.

O zaman gerçekten “doğal” olan ne? Üç haftada bir, kullandığın hapı bıraktığında olduğun regl, doğal değil. Jinekolog Dr. Kate Guthrie; “Çekilme kanaması dediğimiz bu kanama, hapların sağladığı yapay hormonların geri çekilmesine cevaben rahim duvarının dökülmesiyle oluşuyor. Normal regl ise rahim duvarının, kadın hamile olmadığında ortaya çıkan doğal hormon seviyelerindeki değişikliğe olan implant isteyen kadınların sayısı giderek artıyor.”

DOĞAL OLAN NE?

Regl olmaktan keyif alan (muhtemelen ağrı çekmedikleri için!) çok az kadın olsa da, buradaki asıl mesele regl konusundaki duygularımız değil. Kadınların doğaları gereği her ay regl olması gerektiği, bunun hem hamile olmadığının hem de sağlığınla ilgili her şeyin yolunda olduğunun göstergesi olduğu düşünülüyor. Cinsel sağlık ve üreme sağlığı konusunda danışmanlık yapan Dr. Ulrike Sauer, regl olmanın bedeninin gerektiği gibi çalıştığını gösteren önemli bir sinyal olduğunu söylüyor: “Hamilelik dışında kadınların regl olmamalarının en yaygın nedenleri yetersiz beslenmeleri ya da aşırı egzersiz yapmalarıdır. Ortada daha ciddi bir sorun olduğunun da işareti olabilir.” Southern California Üniversitesi’nde sosyoloji ve toplumsal cinsiyet çalışmaları yapan Yrd. Doç. Dr. Katie Ann Hasson, regl olmanın ayrıca psikolojik bir rahatlama sağladığını belirtiyor ve ekliyor; “Bazı kadınlar için regl olmak, kadınlıklarını hissetmeleri için önemli bir etken.”

“Regl olmak pek çok kültürde pis ve utanılması gereken bir şey gibi algılanıyor. Bu yüzden de her ne pahasına olursa olsun onu görmezden gelmeye çalışıyoruz. Toplum içinde meselenin özü hakkında açıkça konuşmuyoruz ve karşılaştırma yapabilmek için bir referans noktamız yok.” Sauer ise, doğum kontrolü ve acılı kanama sürecinin, birçok kadının regli durdurmak istemesi için yeterli sebepler arasında yer aldığını belirtiyor.

Ardı ardına kullanılan doğum kontrol hapları, bir yandan da “reglsiz” bir hayatın kapılarını aralamaya başladı. Bateson, “Doktorlar olarak hap kullanmaya başlayan kadınlara bunu yapabileceklerini söylerken bilgilendirmeye önem veriyoruz ve tedbirli davranıyoruz” diyor. Tabii ki doğum kontrol hapı kullanmaya başlamadan önce doktorunla konuşmalı ve tavsiyesini dikkate almalısın.

Eğer ideal olan erkeklerle aynı seviyede olmamızsa, regl olmaya ara vermek onlarla iş yerinde aynı seviyeye gelmemize olanak verebilir mi? Her ay bizi birkaç gün işten alıkoyan ya da çalışmamızı zorlaştıran ağrıları aradan çıkarınca, bu sorunun yanıtı belki “evet” olabilir. Guthrie bir ekleme daha yapıyor: “Kadınlar kendi hayatlarını kontrol edebilmeli; eğer bunu istiyorlarsa, kanamalar onların hayatına uymalı.”
Tabii ki hiçbir şey siyah–beyaz değil. Hayatının nasıl bir döneminde olduğunun ve reglin seni nasıl etkilediğinin de burada önemi büyük. O nedenle, tek başına bir karara varmak yerine doktorunun görüşünü almalı ve onun da önereceği, hayatına uyacak bir çözüm uygulamalısın. tepkisi” diyor. Çekilme kanaması ortaya çıkmadığında ise bunun iki nedeni oluyor: Ya hamilesindir ya da kanamayı tetiklemesi için hormonlarda yeterli düşüş olmamıştır.

ANLAM ARAYIŞI

Hap kullanırken geçirdiğin aylık kanamalar gerçek ya da güven verici değilse, regl olmanın anlamı var mı diye düşünebilirsin. Cinsellik ve üreme sağlığı danışmanı Dr. Jane Dickson, bunun gelenekler ve tarihle bağlantılı olduğunu söylüyor: “Tıbbi olarak gerek olmamasına rağmen, doğum kontrol hapının yaratıcıları bu hapları ayda yedi gün boşluk bırakacak şekilde tasarladı. Çünkü aylık regl döngüsünü taklit ettiğinde, ilacın kilise ve diğer dini kurumlar tarafından daha kolay kabul edileceğini düşünüyorlardı.” Hapları tasarlayan Jinekolog John Rock ile Biyolog Gregory Goodwin Pincus, ABD’nin Sağlık Bakanlığı’na bağlı bürosu FDA’dan onay alabilmek için icatlarında menstrüel “normalliği” mümkün olduğunca korumaya çalıştı. Haplar 1957’de ağrı kesici olarak, 1960’ta ise doğum kontrol yöntemi olarak onaylandı.
İngiltere’de YouGov’un yaptığı bir ankete göre kadınların yüzde 52’si reglin çalışma yetilerini etkilediğini, bunların üçte biriyse regl gününde izin kullanmak zorunda kaldığını söylüyor. Batı dünyasında regl olmakla ilgili belirtiler, kızların okuldan geri kalmasında önemli etkenlerden biri.

Guthrie, “Regli bastırmak demek bütün ruh dalgalanmalarını, baş ağrılarını, şişkinlik, PMS gibi aksamaları es geçmek anlamına geliyor” diyor. (Birçok kadın regl dönemindeyken sınavlarda ve sporda daha kötü performans gösteriyor.) Ayrıca endometriozis hastaları için reglsiz bir hayat, daha kolay başa çıkılabilir oluyor. Ben de regl dönemlerinde bölünen uykum ve tuvalette geçirdiğim saatler yüzünden, ofiste üretkenliğimin düştüğünü fark ediyorum.

HAPLAR GÜVENLİ Mİ?

Doğum kontrol hapları kadınların hayatını değiştireli tam 57 yıl oldu. Ancak uzun vadede güvenli olup olmadıkları konusunda tartışmalar hâlâ devam ediyor. Sauer, hormonal hapların artıları ve eksileri olduğunu söylüyor. University College London’ın Aile Planlaması ve Üreme Sağlığı Bölümü’nde fahri profesör olan John Guillebaud’a kulak verelim: “Hap kullanırken meme kanserine yakalanma ihtimalin bir nebze daha fazla -ama sadece hap kullanırken… Kullandıktan 10 yıl sonrası ya da 50’li 60’lı yaşlarına kalıcı bir etkisi yok. Hap kullananların çoğu 35 yaşın altında ve bu yaşlarda meme kanseri epey nadir görülüyor. Yani zaten çok az olan sayının yüzde 50’si de, toplam nüfusla karşılaştırıldığında yine çok düşük kalıyor.”

Bir de şu var: Bugün kullanılan ilaçlardaki hormon dozu, eskiye nazaran çok daha düşük. Guthrie, “Bu haplar ilk üretildiğinde 100 mg östrojen içeriyordu ki geçmişte yapılan meme kanserindeki artışa dair araştırmaların dayanağı da bu” diyor ve ekliyor; “Günümüzdeki ilaçlar 20 mg östrojen içeriyor; yani ilerideki araştırmaların arada çok daha zayıf bir bağ kurması ya da hiç bağ kurmaması çok olağan.” Östrojen dozunun düşmesi, ayrıca kan pıhtılaşması riskini de azaltıyor.

Diğer yandan doğum kontrol haplarının kansere karşı koruyucu olduğunu gösteren kanıtlar da var. Guillebaud, hap kullanan kadınların kanser olma ihtimalinin, partneri kondom kullanan kadınlardan daha düşük olduğunu söylüyor. Çünkü haplar, kullanım esnasında ve sonraki 10 yıla kadar yumurtalık, endometriyal ve kalın bağırsak kanseri riskini azaltıyor. Dickson da buna katılıyor ve aslında diğer faktörlerin kanser riskini arttırmada daha büyük rol oynadığını söylüyor: “Aşırı kilo, sigara içmek ve aile geçmişinde kanser hikâyesi olması; sağlığın için doğum kontrol haplarından daha büyük risk taşıyor.”

Peki, yumurtlamayı durdurmak doğurganlık açısından ne anlama geliyor? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Shazia Malik; “Bunu yapmak seni kısır yapmaz ama hapları bıraktıktan sonra ne kadar sürede doğal döngüne döneceğini de bilemezsin” diyor. Yumurtlama döngünün normale dönmesine izin vermek için, hamile kalmayı denemeye başlamadan altı ay önce hapı bırakıp kondom kullanmaya geçmeni tavsiye ediyor. Guillebard ise, “Enjeksiyonun etkisini yitirmesi bir yılı bulabiliyor; ama doğum kontrol hapını bıraktığın anda regl döngünün normale dönmesi gerekir” diyor.

HAYATIMIZIN KONTROLÜ

Sorunun bir bölümü de, birçok kadının “kanama karşıtı” bir toplumda yaşamasından kaynaklanıyor olabilir mi? Hasson durumu şöyle özetliyor:

“Regl olmak pek çok kültürde pis ve utanılması gereken bir şey gibi algılanıyor. Bu yüzden de her ne pahasına olursa olsun onu görmezden gelmeye çalışıyoruz. Toplum içinde meselenin özü hakkında açıkça konuşmuyoruz ve karşılaştırma yapabilmek için bir referans noktamız yok.” Sauer ise, doğum kontrolü ve acılı kanama sürecinin, birçok kadının regli durdurmak istemesi için yeterli sebepler arasında yer aldığını belirtiyor.

Ardı ardına kullanılan doğum kontrol hapları, bir yandan da “reglsiz” bir hayatın kapılarını aralamaya başladı. Bateson, “Doktorlar olarak hap kullanmaya başlayan kadınlara bunu yapabileceklerini söylerken bilgilendirmeye önem veriyoruz ve tedbirli davranıyoruz” diyor. Tabii ki doğum kontrol hapı kullanmaya başlamadan önce doktorunla konuşmalı ve tavsiyesini dikkate almalısın.

Eğer ideal olan erkeklerle aynı seviyede olmamızsa, regl olmaya ara vermek onlarla iş yerinde aynı seviyeye gelmemize olanak verebilir mi? Her ay bizi birkaç gün işten alıkoyan ya da çalışmamızı zorlaştıran ağrıları aradan çıkarınca, bu sorunun yanıtı belki “evet” olabilir. Guthrie bir ekleme daha yapıyor: “Kadınlar kendi hayatlarını kontrol edebilmeli; eğer bunu istiyorlarsa, kanamalar onların hayatına uymalı.”
Tabii ki hiçbir şey siyah–beyaz değil. Hayatının nasıl bir döneminde olduğunun ve reglin seni nasıl etkilediğinin de burada önemi büyük. O nedenle, tek başına bir karara varmak yerine doktorunun görüşünü almalı ve onun da önereceği, hayatına uyacak

 

 

BENZER YAZILAR