Bu patlama rengârenk bir havai fişek gösterisine dönüştü diyebiliriz. Öyle ki, kendilerini bu gösteriye kaptıran Amerikalılar 1977-2008 yılları arasında günlük atıştırmalık tüketimlerini ikiye
katladı. (Bu istatistik sadece Amerika’yı içerse de, gıda endüstrisinin belirleyici unsuru olması açısından önemli.) Daha acı olan şey ise, MH beslenme danışmanı Alan Aragon’ın söyledikleri:
“Bu ateş (metabolizma) – çıra (atıştırmalıklar) teorisi kulağa mantıklı da gelse, vücudun bu şekilde çalışmaz.”
Araştırmacılar sağlıksız atıştırmalıkların tetiklediği hormonal tepkiyi keşfettiklerinde, bu renkli paketlerin çok daha tehlikeli olduğunu gördü. Lean Habits for Lifelong Weight Loss kitabının yazarı Georgie Fear, abur cubur yediğinde vücudunda salgılanan hormonların, meyve, sebze, tam tahıllar veya yağsız et gibi yiyeceklerde olduğu gibi beynine tokluk sinyali göndermediğini söylüyor.
Yani, öğle yemeği saati yaklaşırken mideye indirdiğin 300 kalorilik bir çikolata, bastıran açlık veya düşen enerjine geçici bir rahatlama sağlasa da, öğle yemeğinde daha az yiyerek bu 300 kaloriyi dengelemen pek mümkün olmuyor. Beynine sürekli olarak belli bir zaman zarfında şeker girişi beklentisi haberi iletiliyor, miden de açlık hormonu girelin salgılamaya başlıyor. Bu durumda vücudun kısır döngüye girmiş oluyor.
Seni çepeçevre saran abur cubur hareketine (ve buna eşlik eden sağlık problemlerine) karşı atağa geçmek için, tavsiyelerimize kulak ver.