ACI VE ZAFER

Şiddetli ağrılar hedefe giden yolda ödenmesi gereken bedel olarak kabul görür. Ama bu ağrıların varımızı yoğumuzu ortaya koymamızı engelleyen bir illüzyondan fazlası olmadığını kanıtlamak için yola çıkan bazı bilim insanları var. Acı eşiğini ortadan kaldırmaya baş koyan adamlara ve savlarına kulak verin. Biz ikna olduk. 

Yorgun düşme hali, günümüze dek fizyolojik terimlerle açıklandı. Yirminci yüzyılın başlarında yapılan bir deneyde, araştırmacılar kurbağaların arka bacaklarını kesti ve bu uzuvları elektrik akımına tabi tuttu. Bu bacaklara oksijen taşıyan bir kan dolaşımı olmasa da, laktik asitte yüzmeye başlamadan önce birkaç kez daha kasılmayı başardılar. İşte bu örnek, dayanıklılık egzersizlerindeki anlayışa temel oluşturuyordu: Kardiyovasküler sisteminiz kısa devre yapana ve kaslarınız pes edene kadar, devam etmelisiniz.

Ancak bu durum günümüzde temel bir yanlış anlaşılma olarak görülüyor. Fişimizi çeken şeyin bacaklarımız, kalbimiz ya da akciğerlerimiz olmadığını öne süren Kent Üniversitesi Spor ve Egzersiz Bilimleri Bölümü’nden Profesör Samuele Marcora, “Dayanıklılığı sınırlayan şeyin kas yorgunluğu olduğuna inandık her zaman. Ama bizi durduran şeyin bu olmadığını gösteren kanıtlar dağ gibi büyüyor” diyor.

Marcora, acının aslında bir hayal ürünü olduğunu öne sürüyor. Bu bariyeri aşan elit sporcular da acılarını sonsuza dek tarihe gömüyor ve rekorlar kırmaya devam ediyorlar. Profesöre göre, kas yorgunluğu, laktik asit birikimi ve ciğerlerinizin tıkanması (ve havlu atmanıza neden olan daha birçok şey) bizim “efor algımıza” etki eden basit sinyaller. Bunlar zihnimizi zorluyor. Ama yakında her şey değişebilir.

Bu fikir size devrim niteliğinde gibi gelse de, spor performansınızın üzerinde büyük etkileri vardır. Peki ya acı bariyerini kırmanın rekorların kırılması üzerinde nasıl uzantıları olabilir? Eğer öyleyse yorgunluk algısı dışında sizi yavaşlatacak elit sporcu seviyesine yükselmenizi engelleyen şey ne? Ya da bu sistemi ele geçirdikten sonra, efsanevi maraton koşucusu Pheidippides gibi tükenene kadar antrenman mı yapmamız gerekiyor? 

BENZER YAZILAR