Çoklu Görevler
Oyun alanının dışına çıktığımızda ise Marcora’nın çevrenizin zihinsel stresini azaltmadaki önemine dair çalışmalarını ele alabiliriz. Marcora, “Diyelim ki antrenörünüz size bir gün izin verdi ve ailenizle vakit geçirmeye gittiniz. Kaslarınız toparlansa da beyniniz bunu yapamayacaktır. Hatta zorlu antrenmanlardan bile daha mutsuz olabilirsiniz” diyor.
Beyninizin aşırı yorulması, herhangi bir fizyolojik sebebiniz olmasa bile ani performans düşüşlerine (Novak Djokovic’in geçen yıl Wimbledon’da yaşadığı gibi) neden olabilir. Marcora, kronik yorgunluğun önüne geçmenin en iyi yolunun antrenörlerin riski oranını semptomların ortaya çıkmadan ölçebilmesi olduğunu söylüyor.
Bunlarla beraber güç algısını düşürmenin en iyi yollarından biri de eski usül egzersizler yapmak. Marcora’nın Kent Üniversitesi ve TDCS çalışmasından ekip arkadaşı Dr. Lex Mauger de belirli bir derecedeki acının hayati önem taşıdığını söylüyor. “Dayanıklılığınızı artırmanın yollarından biri de sınırlarınızı bilmektir ve çekilen acı, bu açıdan başarılı bir göstergedir” diyor. Utah Üniversitesi’nin 2014 yılında gerçekleştirdiği bir araştırmada, katılımcılara ağrı kesici fentanil iğnesi (bacağınız için epidural gibi) yapıldı. Zamana karşı yapılan 5K yarışında plasebo grubu yarışa normal bir şekilde devam etti. Başlangıçta hızlandılar, orta bölümde yavaşladılar ve son bölüme geldiklerinde tekrar zorlandılar. Fentanil kullanan koşucular ise mermi gibi başladılar ancak zamanla yoruldular. Bunun üzerine yarıştan günler sonra bile yürümekte zorlandıkları gözlemlendi.
Mauger, “Sürekli başa dönen bir acınız yoksa zorlu çalışmaların ne demek olduğunu bilemezsiniz” diyor. Mauger’in kendi araştırmaları da acıya dayanıklılığın etkili bir dayanıklılık göstergesi olduğunu kanıtlıyor. Mauger antrenman esnasındaki acıyı kaslara tuz çözeltisi enjekte ederek artırmayı ve bu sayede acının performansı nasıl değiştirdiğini görmek istiyor.
Beyninizin bazı şeyleri kendi iradesiyle kısıtlamasının belirli açıklamaları var. Cape Town Üniversitesi profesörü Tim Noakes, merkezden gelen bu kararın sizi tehlikeden korumak adına bir sigorta gibi çalıştığını ve bunu yapmazsanız kendinizi tüketebileceğinizi ya da sakatlayabileceğinizi söylüyor. Acının koruyucu bir fonksiyon olduğunu kabul eden Mauger de, “Elinizi fırına soktuğunuzda hemen geri çekmenizin sebebi de budur” diyor.
Ancak Marcora’nın bu konudaki görüşleri farklı. İnsanların antrenman esnasında kendini kolayca bayıltamayacağını söyleyen Marcora, “Motivasyonunuz çok yüksekse kendinizi öldürebilirsiniz bile. Fakat bu nadiren, güneş çarpması gibi hücrelerinizin iç ortamını kontrol edemediği çok özel durumlarda meydana gelir. Marcora’ya göre bu merkezi yönetici teorisine göre, koroner kalp rahatsızlığı olanların beyni, onların merdivenleri çıkmasını engellemeli. Ama böyle bir şey hiç yaşanmıyor. “Neden mi? Çünkü böyle engelleyici bir sistem yok da ondan!” diyor.
Marcora’ya göre beynin sınırlayıcı aktiviteleri hayatımızı değil, yağ depolarımızı koruyor. Hayvanlar aleminde insanlardan daha fazla yağa sahip olanlar sadece balinalar ve yunuslardır. Marcora, “Diğer primatlarla kıyaslandığımızda oldukça yağlıyız” diyor. Nispeten şişkin bel çevremiz, yağsız zamanlarda bir koruyucu değil (avcı-toplayıcı canlıların yiyecek bir şey bulamadığı zamanlar gibi), beynimize enerji sağlayabilmek içindir. Bu enerjinin bir bölümünü de nereden yemek bulacağınızı düşünmek için harcarsınız. Marcora’ya göre efor algısı, yine gereksiz kaynak harcamasını engellemek için var.
Marcora’nın teorisi başlangıç için fazla iddialı olsa da, Marcora bu modeli dayanıklılık performansının ötesinde uyguluyor. Araştırmaları hem diyalize bağlı hastaların daha iyi bir yaşam sürmesine yardımcı olacak hem de fazla kilolu insanlara daha aktif olmanın yolunu gösterecek. Erkeklerin acının üstesinden gelerek daha etkin olabilmesi basit bir tutku olarak görülse de, Marcora, “Basit teoriler genellikle en güçlüleridir. Çünkü kendi doğamızın temelindeki noktalara dokunurlar” diyor. Bu durumda insan doğası yeniden tanımlanabilir.