Ultra Jacquard’ta sayadan dış tabana kadar her bir unsur geliştirildi.
Bu proje için Yun, Air Max 95‘in DNA’sını kullanarak adeta yepyeni bir canavar yaratan çılgın bilim adamı rolünü üstlendi. Yun, ağırlığı azaltmaya ve esnekliği arttırmaya odaklandıysa da önceki Air Max projelerinde olduğu gibi ortaya çıkan ürünün “orijinalden büsbütün farklı olmamasını” istiyordu. Üründe kullanılan orijinal poliüretan dış tabanın yerini enjeksiyonlu Phylon taban aldı. Daha sonra yeni materyalin içi boşaltılarak ağırlık azaltıldı ve esneklik arttırıldı.
Lozano’nun sayaya ilişkin vizyonuna bağlı kalmayan Yun, tek parçalık sayada eski jakar dokuma yöntemini kullanarak ayakkabının anatomi hikayesini tek katmanlı kumaş kullanarak güncellemiş oldu. Son olarak da orijinal ürünün naylon dokuma bağcık yerlerine de ikinci nesil Nike Flywire teknolojisi uygulandı. “İnsandaki bağdokusu son derece yumuşak dokulardan oluşuyor. İkinci nesil Nike Flywire, dinamik bir yapıya sahip ve ayakla birlikte hareket ederken ayağı da ayakkabının içine hapsediyor. Nike Flywire’ın bağ dokusu için mükemmel olduğunu söyleyebiliriz.”
Sonuçta ortaya Air Max 95 özelliklerini taşıyan, fakat aslında çarpıcı yenilikler içeren ve aktif bir hayat tarzının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde güncellenmiş bir ayakkabı çıktı.