AL, SAT, DONDUR!

Üreme merkezleri, bekar kadınları ilerisi için yumurta dondurması yönünde teşvik ediyor. Women’s Health, gelişmekte olan bu pazarın hem iyi hem de kötü açılardaAL, SAT, DONDUR!n üremeyi nasıl etkilediğini araştırdı.

Donör yumurta pazarı
Üniversite gazetesinde yer alan ilan çarpıcıydı: İlanda, yeni doğmuş bir bebeğin tombul ayaklarının fotoğrafı yer alıyordu. Minik parmakların hemen üzerindeki not, yumurta bağışlama karşılığında binlerce dolar vadediyordu. İlanın etkisi, koyu harflerle yazılmış “yaşamın hediyesi” ibaresiyle de pekiştirilmişti.
2006 yılında Northern Illinois Üniversitesi’nde eğitim gören 21 yaşındaki Abigail, ilanı gördüğünde “bunu yapabilirim” diye düşündü. O dönemde üniversite harcını ödeyebilmek için smokin kiralayan bir mağazada çalışıyor, kalan masrafları için üniversite kredisi ve burstan faydalanıyordu. Hemen internette kısa bir gezinti yaparak, yumurta bağışlamanın herhangi bir fiziksel ya da zihinsel sağlık sorunu teşkil edip etmediğini araştırdı. Ardından ailesiyle görüştü ve ihtiyacı olan çiftlere yardım etmeye karar verdi. Abigail, dört yıl boyunca tam beş kez yumurta bağışladı. Bugünlerde altıncı yumurtasını vermeye hazırlanıyor. İşi bittiğinde toplamda 50.000 dolar kazanmış olacak.
Kendisi, “Benim için bu ilan sadece para kazanmak anlamına gelmiyordu. İnsanlara yardım etmiş de olacaktım” diyor. Aslında Abigail 15 yaşından beri bağışta bulunmak istiyormuş. Çünkü halası ve eniştesi bu yöntemle çocuk sahibi olmuş: “O bebek onları çok mutlu etmişti. Ben de başka birileri için aynı şeyi yapmak istedim.”

Yumurta Bağışı
Tüp bebek yöntemini (IVF –tüp içinde döllenme- denen bu yöntemde bir petri kabında sperm ve yumurta birleştirilir, ortaya çıkan embriyolar kadının rahmine transfer edilir) deneyen kısır çiftler için gitgide daha popüler hâle geliyor. Aynı şekilde, geçimini güçlükle sağlayan genç kadınlar için de bir kurtuluş yolu olabiliyor. Yeni elde edilen bilgilere göre 2007 yılında Amerika’da gerçekleştirilen 143.000 tüp bebek denemesinin yüzde 12’sinde donör yumurta kullanılmış. Pek çok gönüllü; üniversite gazetesi, otoyollarda yer alan ilan panoları, radyo ve internette yayınlanan ilanlar yoluyla müracaat etmiş. İlanlar için genellikle paraya ihtiyacı olabilecek kişilerin göreceği yerler seçilmiş.
Yumurta bağışlayan kişilere yaklaşık 5.000 dolar ödeniyor. Ancak büyük şehirlerde yaşayan veya sportif yetenek, SAT sınavında (Amerika’daki üniversitelere başvuru yapılabilmesi için istenen, zor bir sınav) yüksek başarı gibi tercih edilen özelliklere sahip kişiler, genellikle daha fazla para alıyor. Aslında Amerikan Üreme Hekimliği Derneği (ASRM) tarafından adaylar için belirlenen kurallara göre, bir kişiye en fazla 10.000 dolar ödenebiliyor. Ancak biyoetik araştırma kurumu Hastings Center’ın raporuna bakılırsa, üniversite ilanlarının yüzde 25’inde, adaylara çok daha fazlası teklif ediliyor. Kenney’in Fertility and Sterility’de yayımlanan araştırmasında, kadınların üçte ikisinin ekonomik sıkıntı yüzünden bunu tercih ettiği bulunmuş.

Şu an için küçük olan bu endüstri gitgide gelişirken, tıbbi ve hukuki sorunlar henüz tam olarak çözülmedi. Tüp bebek yönteminin uzun vadedeki etkileri hakkında da çok az araştırma yapılmış durumda ve hemen hemen hiçbiri tek başına yumurta bağışına odaklanmış değil. Bu alanda çalışanların bazıları, henüz ortaya çıkmamış uzun vadeli etkiler konusunda endişeli. Kısa dönemde ise; donörlerin kullandığı hormon ilaçlarının, ruh hâli değişimleri, bedende sıvı tutulması ve göğüs hassasiyeti gibi çok önemsenmeyen sorunlardan, nadir görülen ciddi problemlere kadar pek çok yan etkisi var. OHSS olarak kısaltılan Ovaryen Hiperstimülasyon Sendromu (yumurtalıkların aşırı uyarılma sonucu şişmesi), bunlardan biri. Bu sendrom; kanda pıhtılaşma, böbrek yetmezliği, akciğerlerde sıvı birikmesi ve bir ya da iki yumurtalık kaybı gibi ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Bu yan etkilerin ortaya çıkma ihtimalinin ne olduğunun cevabını şu an kimse veremiyor.<p>
Kuşkusuz, aksi iddia ediliyor olsa bile hâlâ toparlanamayan Amerikan ekonomisi, eskisinden daha fazla sayıda kadını yumurta bağışına yönlendiriyor, hem de sonuçlarını hiç önemsemeden. Kaliforniya’daki Egg Donation Inc. şirketinin CEO’su Andrew Vorzimer, “Eskiden günde 12-15 arası müracaat alırdık, şimdi ise 25 civarı” diyor. Şirketin internet sitesinde şu an yaklaşık 1.000 donör mevcut. Vorzimer, 20’li yaşlarda, üniversitede okuyan, geri ödemek zorunda olduğu kredi ile geçinen ve henüz ilk işinde çalışan pek çok genç kadından başvuru aldıklarını söylüyor: “Bu yöntem onlar için bir atlama tahtası oluyor.”

Yine de, bağış yapan kadınların büyük çoğunluğu bunu sadece para kazanabilmek için yapmıyor. Aslında, Kenney araştırma yaptığında sadece yüzde 19’unun bunu sadece nakit para için yaptığını öğrenmiş. Diğer büyük çoğunluk, maddiyatın dışında başkalarını da düşündüğünü ifade etmiş. Kaç tane çocuğun dünyaya gelmesine yardım ettiği hakkında bir fikri olmayan Abigail, “Bağış yaptığım insanlara hiçbir şeye değişilmeyecek bir hediye verdiğim konusunda asla şüphem olmadı.” diyor. Georgia Teknoloji Enstitüsü’nden Doktor Aaron Levine bu durumu, “Bu endüstrinin içinde bulunan kişiler ticari kelime kullanmaktan pek hoşlanmıyor olsa bile, yumurta bağışı sonuçta bir pazar hâline geldi” şeklinde yorumluyor.<p>Ancak işlem kolay değil. Uygun yumurta donörü olarak seçilmek için Abigail altı ay boyunca çeşitli tıbbi testlerden geçmiş, psikolojik danışmanlık almış ve hukuken incelenmiş. Ayrıca her bağış döngüsünde, yumurtalıklarının birden fazla yumurtayı harekete geçirebilmesi için her gün kendine hormon iğnesi yapması gerekmiş. Ardından doktor çok ince bir enjektörle vajina duvarından geçerek yumurtalıklarına ulaşmış ve yumurtaları çıkarmış. Her regl döneminde yaklaşık 7-10 kilo alan Abigail, baş ağrısı ve sivilce gibi, prosedür bittikten sonra ortadan kalkan çeşitli yan etkilere de maruz kalmış. Kendisi şu an 25 yaşında, Güney Carolina’da yaşayan bir diyetisyen. Üniversitedeyken yaptığı ilk bağıştan 5.000 dolar, sonrakilerden ise 7.500-10.000 dolar arası para kazanmış (diğer masrafları da ayrıca karşılanmış). Bağışlarını yaptığı Illinois’deki Center for Egg Options’ın Başkanı Nancy Block onun hakkında, “Hem uzun boylu, güzel bir kadın olduğu, hem de neredeyse her seferinde başarılı olduğu için donör olarak hâlâ popülerliğini koruyor” diyor. Ayrıca tıpkı Asyalı ve Doğu Hintliler gibi donör havuzunda az bulunan bir Yahudi olması onun için artı bir özellik olmuş. Block, “Çünkü bu uluslarda, kültürel açıdan kabul edilebilir bir uygulama değil” diyor.

Abigail bir gün çocuk sahibi olmayı düşünüyor ve uzun vadede oluşabilecek herhangi bir sağlık sorunu için endişe duymuyor. Diğer donörler gibi o da prosedür esnasında oluşabilecek (OHSS ve enfeksiyon gibi) çeşitli rahatsızlıklar konusunda bilgilendirilmiş. “Her şeyin olduğu gibi bunun da riskleri var. Ben zaten önceden de doğum kontrol yöntemleri kullanıyordum, o yüzden ekstra hormon almanın bir şey değiştirmeyeceğini düşündüm” diyor.
Şu an 32 yaşında olan ve iki kez yumurta bağışında bulunan Shana Corcoran da bunu sadece kişisel nedenlerle yapmadığını belirtiyor. Shana, 10 yıl önce çalışırken işle ev arasında her gün yolculuk yapar, bu sırada radyoda hep aynı reklamı dinlermiş. Yayında donör arandığı her söylendiğinde, anne olmak isteyen kadınlar için yumurta bağışının ne demek olduğunu düşünüyormuş. Son bölümde bir kadın sesinin, “Bizi bir aile yapan bu muhteşem kadına teşekkür ediyorum” dediği reklam Shana’yı o kadar etkilemiş ki konuyla gerçekten ilgilenmeye başlamış. Daha sonra tanıtıma katıldığında ve bağışta bulunduğu takdirde 5.000 dolar kazanabileceğini öğrendiğinde çok şaşırmış:
“Tıpkı piyango kazanmak gibiydi!”
Önce bir hemşire, oluşabilecek sağlık sorunlarından bahsetmiş. Üstü kapalı şekilde, uzun vadede ortaya çıkabilecek rahatsızlıklar hakkında henüz yeteri kadar araştırma yapılmadığını ve işin hiçbir garantisi olmadığını belirtmiş. “Para konusunu da göz önüne alınca fikrimi değiştirmek hiç aklıma gelmedi” diye anlatıyor.

Doğurganlık ilaçlarının yumurtalık kanserine neden olduğuna dair korku, 2009 yılında yapılan geniş kapsamlı bir araştırmayla ortadan kalktı. Ancak, sık sık doğal olmayan yolla yumurtalıkları uyarmanın neden olabileceği diğer kanser tipleri ve hastalıklarla ilgili şüpheler henüz yok edilmiş değil. Doktor Jennifer Schneider, yumurta bağışında bulunan kızını dört yıl sonra kolon kanseri nedeniyle kaybetmiş. 2008 senesinde Fertility and Sterility’de yayımlanan makalesinde, “Kısır kadınlar üzerinde az da olsa çalışma yapıldı ancak donörlerle ilgili aynı şeyi söyleyemem” diyor.
Üreme endüstrisi birçok kişi tarafından kontrol altında tutulamayan ve yeteri kadar çalışmanın henüz yapılmadığı bir alan olarak tanımlanıyor. ASRM’ye üye olan klinikler onun kurallarına uymak zorunda olsa da, web sitesinde binlerce dolar vadederek donör toplayan bağımsız firmaların herhangi bir kurala uyma zorunluluğu yok. ASRM’nin talimatlarına göre bir kadının altıdan fazla bağış yapmaması gerekiyor. 5.000 doları aşan ödemelerin haklı gerekçeleri olmalı diyor, 10.000 doların üzerini ise uygunsuz kabul ediyorlar. Başka bir ilkeye göre, donörler ya da onları temsil eden firmalar, SAT sınavında üstün başarı gibi nitelikler için ekstra para talebinde bulunmamalı. Ancak Levine’in yaptığı araştırmaya göre, bu sınavda elit üniversitelere girebilmek için alınan her 100 puan karşılığında insanlar fazladan 2.300 dolar ödeyebiliyor.

Angela Solie güzel bir kadın. Aynı zamanda akıllı, başarılı ve eğlenceli biri. Los Angeles’da yaşıyor ve sanat eseri satarak geçiniyor. Ancak Solie, evlenmek için acele etmediği ve bir türlü çocuk sahibi olamadığı için çıldıracak duruma gelmişti. Kaldı ki, bunu denemiyor da değildi. Yıllar süren birçok flört denemesinin tek nedeni kendisi için uygun bir eş ve gelecekteki çocukları için uygun bir baba adayı bulmaktı. Ancak zaman ilerledikçe değişen tek şey biyolojik saatinin sesi oldu. O ses gün geçtikçe o kadar yükselmişti ki, çevresindeki insanların bile duyacağından korkmaya başlamıştı.
30’lu yaşlarının ortasını geçmeye başladığında Angela, odağını “o kişiyi” bulma arayışından yeni teknolojiler sunan tıbba yöneltti. Tıbbi araştırmalar, bunu yapabileceğini düşündürmeye başlamıştı. Elbette bir gün çocuk sahibi olabilirdi. Jinekoloğu ona, kadınların doğurganlığını koruması konusunda büyük başarılar sağlayan yerel bir doktor önerdi. Angela bu doktoru internetten araştırdı, ancak öğrendikleri biraz tereddüt etmesine neden oldu. Endokrinolog John Jain’in sitesinde, The Today Show ve Dr. Phil gibi programlara çıktığına dair bağlantılar vardı: Burada çaresiz kadınlara vaatlerde bulunuyordu. Gördükleri Angela için Hollywood hikâyesi tadındaydı, ancak yine de bir randevu aldı.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra kendini Jain ile karşı karşıya otururken bulmuştu. Vitrifikasyon denilen yeni bir yumurta dondurma teknolojisinden konuşmaya başladılar. Bu deneysel bir işlemdi ve doğurganlığı azalmaya başlayan kadınlar için bir alternatif şeklinde görülüyordu. Angela o sırada 38 yaşındaydı ve çocuk sahibi olma şansını sonuna kadar korumak niyetindeydi. O yüzden hemen kâğıtları imzaladı.

Yumurta dondurmak tabii ki yeni bir yöntem değil. Dondurulmuş yumurta sayesinde ilk doğum, bundan tam 25 sene önce gerçekleşti. O dönemde, 1978 yılında gerçekleşen ilk tüp bebekten sonra üreme konusundaki yeniliklere bir ilave olarak görülmüştü. Ancak tüp bebek yöntemi sonraları çok ilgi görmesine rağmen, yumurta dondurtma işlemi o kadar talep görmedi. Teknoloji pek kullanışlı değildi ve daha da önemlisi çok fazla başarı elde edilemiyordu.
Sher Institutes for Reproductive Medicine’ın kurucularından, Üreme Uzmanı Jinekolog Doktor Geoffrey Sher, “Elde ettiğimiz rakamlar iç açıcı değildi” diyor. Uzun yıllar, yaşayan bebek sayısı yüzde üç oranında kaldı. 2005 yılına gelindiğinde ise dondurulmuş yumurtaların sadece 150 tanesi yaşayabilmişti. Problem, dondurma işlemindeydi. Yumurtalar birkaç saat içinde yavaş yavaş donduruluyordu. Dolayısıyla buzlanma oluşuyor ve buz kristalleri yumurtanın etrafını sararken ona zarar veriyordu.
Ancak 10 yıl önce, bilim insanlarının vitrifikasyon adı verilen tekniği geliştirmesiyle her şey değişmeye başladı. Bu hızlı teknoloji sayesinde yumurtalar birkaç saniyede donduruluyor, kristalize olmasına fırsat tanınmıyordu. Dondurulan yumurtaların yüzde 90’ı, çözülürken hayatta kalmayı başardı ve geçtiğimiz iki yıl içinde 1.500 doğum gerçekleşti. Bugün donmuş yumurtadan bir bebek dünyaya getirme şansı yüzde 50.
Yapılan işlem kolay değil: Tüp bebekte olduğu gibi, anne adayı yumurta üretimini uyarmak için iki hafta boyunca her gün kendine hormon iğnesi yapmak zorunda. Bu süre boyunca kan testi ve ultrason için üç günde bir doktorunu ziyaret etmesi gerekiyor. Ayrıca bir de anestezi altında yapılan operasyon var. Doktor önce yumurtaları topluyor, ardından donduruyor. Amerika’da bugün tüp bebek yönteminin ücreti 5.000 dolar civarındayken, genelde 10-12 yumurta elde edilen vitrifikasyon işleminin fiyatı bir yıllık saklama ücreti dâhil 15.000 dolar civarında. Vitrifikasyon tekniği ilk olarak kanser hastalarının doğurganlığını korumak adına kabul görmeye başladı. İşlem, sigorta tarafından nadiren karşılanıyor çünkü yüzde 50 başarı ihtimali aynı oranda başarısızlık ihtimali anlamına geliyor. Buna rağmen deneyimli klinikler, kanser hastaları dışında sağlıklı ve genç kadınların da ilgisini çekmeyi başarıyor.

Bir kadın 30 yaşına geldiğinde 300.000 adet yumurtasının yaklaşık yüzde 90’ını kaybetmiştir. 35’ine geldiğinde ise kısırlık riski yüzde 22’ye ulaşır. Evet, istatistikler ürkütücü ama kimse bununla ilgili erken bir girişimde bulunmuyor. Kadınlar eskiye göre ya daha geç yaşta evleniyor ya da hiç evlenmiyor. Amerika’da şu an yüzde 40 oranında bekâr anne var ve 40 yaşından sonra anne olan kadınların sayısı 1990 yılından beri ikiye katlanmış durumda.
Jain, “Gerçek şu ki, artık pek çok kadın 20’li yaşlarında ya da 30’lu yaşların ilk yıllarında evlenip çocuk sahibi olmuyor. Dolayısıyla yumurta dondurtma işlemi, günün birinde çocuk isteyecek kadınlar için ileriye yönelik bir çalışma. Herkes için geçerli değil ancak elimizdeki bir seçenek” diyor.
Uzman doktorlar, 30 ile 38 yaş aralığındaki kadınların yumurtalarını dondurmayı tercih ediyor. (Yaşlandıkça sağlıklı yumurta elde etme oranı azalıyor.) Ancak prosedür, ergenliği bitirmiş herkes için uygulanabilir. Uzmanların tahminine göre şimdiye kadar tıbbi nedenler haricinde yaklaşık 5.000 kadın yumurtasını dondurtmuş.

La-Keichia Canady 30 yaşındayken annelik için tamamen hazır olduğunu düşünüyordu. Atlantalı bir hemşire olan La-Keichia’nın mutlu bir evliliği vardı ve sadece doğru zamanı bekliyordu. Ancak mutluluğu boşanmayla parçalanınca, çocuk sahibi olma hayallerinin sona erdiği endişesine kapıldı. Vitrifikasyon ile ilgili bazı açıklamalardan haberi vardı ve başarı oranı konusunda bilgi sahibiydi. Yine de denemek istedi. Şu an 35 yaşında olan La-Keichia, geçen üç yıl boyunca üç kez yumurta dondurtma işlemini denedi. Doktoru Sher, her yumurtayı genetik anormallik bakımından test etti ve sorunlu olanları eledi. Sonunda 40 yumurtadan 10 numune elde etti.
La- Keichia kendine son tarih olarak 38. yaşını uygun görmüştü. Eğer o güne kadar doğru adamla karşılaşmazsa sperm bankasına gidip kendi çocuğunu dünyaya getirecekti. “Bu benim için can simidiydi” diyor. Bazı kişiler yumurta dondurtmayı, bedenin biyolojik saatine doğal olmayan yollardan müdahale şeklinde algılıyor. Modern zamanlara ait bir tür şımarıklık olduğunu düşünenler de var. Ancak New York Üniversitesi Üreme Merkezi’nden Endokrinoloji Profesörü Nicole Noyes, kadınların kendisi açısından uygun zaman gelinceye dek anneliği rahatlıkla ertelediği fikrine karşı çıkıyor: “Tıpkı erkekler gibi, kadınlar da gerçekten kendini hazır hissettiğinde çocuk sahibi olmalı. Yumurta dondurma işlemi, kadınlara kendi doğurganlığı konusunda bağımsız olma hakkını veriyor.”

Amerikan Üreme Hekimliği Derneği ve aynı grubun içinde yer alan Yardımcı Üreme Teknolojileri Derneği (SART) hâlâ yumurta dondurmayı deneysel bir yöntem olarak ele alıyor. SART Komitesi Başkanı Endokrinolog Eric Widra, “Bunun kesin çözüm olabilmesini çok isteriz ama insanlar bilmeli ki, bu şekilde doğan çocukların sayısı henüz çok az. Uzmanlık alanımız, yeni teknolojileri laboratuvardan kliniğe çok çabuk taşıdığı için eleştiriliyor. Vitrifikasyon konusunda bundan kaçınmaya çabalıyoruz” diyor.
Böyle bir kısıtlama, prosedürün henüz standardize edilmediği göz önüne alınacak olursa hem gerçekçi hem de etik sayılır. Ancak bütün klinikler uyarı çizgisinin gerisinde durmuyor. Üreme merkezlerinin internetteki gösterişli ilanları ve referanslarına bakılırsa, Widra’nın sağduyusuna sahip çok az yer mevcut. Shady Grove’un Washington’daki özel üreme kliniğinin tanıtımında bile vitrifikasyon yönteminden kesin bir şeymiş gibi bahsediliyor: “Bugün yumurta dondurtmayı tercih eden bir kadın, doğurganlığını, zaman ve şartlar kendisi için uygun olduğunda kullanabilmek için güvence altına almış olur.” Jain’in sahibi olduğu Santa Monica Fertility’nin web sitesinde, “Yumurta dondurmak devrimsel bir gelişme olmasının yanı sıra, kendi hayat seçimlerini yapabilen kadınlar da demektir” ifadesi yer alıyor.
Ancak bu tarz mesajlar bazı uzmanların canını sıkıyor. Atlanta’daki Georgia Reproductive Specialists’in yöneticisi Doktor Mark Perloe, “Benim kaygım yumurta dondurmanın çok fazla pazarlanmaya başlanması” diyor. Laf salatası ile şişirilen tanıtımlara kendini kaptıran kadınlar, yöntemin kesinlikle işe yarayacağına inanıyor. “Bilinmesi gereken şu ki, yumurtaların yüzde 90’ının başarılı şekilde çözülmesi, doğum oranının da yüzde 90 olacağı anlamına gelmez.”

Kaldı ki, tüm kaygı ve itirazlara rağmen yumurta dondurma işlemi büyük bir patlama yapmak için hazırda bekliyor. Southern California Üniversitesi’nin bir araştırmasına göre sadece 2009 yılında, Amerika’daki kliniklerin yüzde 51’i bu yöntemi uygulamaya başladı. Geri kalanların yüzde 55’i ise en kısa zamanda uygulamaya geçmek için sırada bekliyor.

Altı yıl önce, o zaman 34 yaşında bekâr bir kadın olan Christy Jones yumurtalarını dondurtmak istemiş. Christy’nin iyi bir çalışma arkadaşı olabileceğini düşünen Extend Fertility şirketi ona iş teklif etmiş. Teklifi kabul eden Christy, Amerika’nın ilk yumurta dondurma merkezi olan bu klinikle birlikte çalışmaya başlamış. Şu an ülkedeki kliniklerin birçoğu Jones’a pazarlama işi teklif ediyor ve kendi müşterilerini de yönlendirmesini istiyor. 450’den fazla kadın onun izinde üreme kliniğinin yolunu tutmuş ve şimdiye kadar işbirliğinde bulunduğu kliniklerde toplam 70 bebek dünyaya gelmiş. (Jones, işlemi yaptırmış olanlar yumurtalarını kullanma kararı verdikçe doğum sayısının da artacağını düşünüyor.) Peki ya çeşitli manipülasyonlar sonucu yumurta dondurtmaya karar veren kadınlarla ilgili endişeler? Jones, bu konuda oldukça sorumlu davrandıkları konusunda ısrarlı. Extend Fertility’nin misyonunun, kadınlara söz vermekten ziyade farklı seçenekler sunabilmek olduğunu söylüyor.

Kay Hadaway, çocuk sahibi olamayacağını biliyordu, en azından herhangi bir yardım olmadan. O yüzden 37 yaşına geldiğinde tüp bebek yöntemini denedi ve bir kız bebek annesi oldu. Bunun için minnettar olsa da, hayalindeki resimde hep daha büyük bir aile vardı. Zamanlama ikinci bir çocuk için pek uygun değildi, ancak doğurganlık açısından son yıllarını yaşıyordu. O yüzden Sher’in yürüttüğü vitrifikasyon çalışmasına katıldı. Böylece yumurtalarını 40 yaşına gelmeden dondurtabilecek ve yine tüp bebek yöntemini deneyecekti.
Kay’in dondurulmuş yumurtadan doğan bebeği Ciara şu an üç yaşında. 44 yaşındaki Kay, onun gerçek bir mucize olduğunu düşünüyor. Perloe, “Bu örnek, yöntemin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor ama her kadının aynı deneyimi yaşayabileceği anlamına gelmiyor. Eğer kadınlar sadece başarı hikâyelerine odaklanırsa ilerleyen zamanlarda mutsuz hastalarla karşılaşabiliriz” diyor.
Angela’ya geri dönecek olursak, şu an 40 yaşında ve çok mutlu. Vitrifikasyon operasyonu 28 adet kullanılabilir yumurta ile sonuçlandı. Üstelik prosedür başladıktan sonra harika biriyle tanıştı ve nişanlandı. Doktoru Jain’in ona herhangi bir garanti vermediğini, hatta dondurulmuş yumurtaya gerek kalmaksızın doğal yollardan bebek sahibi olmasını umduğunu söylüyor. Angela ise, “Umarım dondurucudaki yumurta benim ikinci çocuğumdur” diyor.

İnanılmaz yumurta
Onunla ilgili hâlâ bilmediğin şeyler var. İşte heyecan verici, hatta alkışlanası gerçekler!• O, bedeninde bulunan en büyük hücre.
• Ortalama bir yumurta, regl öncesinde 10 katı daha küçük oluyor. (Sperm ise çok daha küçük: Yaklaşık 15.000 sperm bir yumurta büyüklüğünde.)
• Bir kadının bütün yumurtaları o daha doğmadan önce anne karnında oluşuyor. Gebeliğin ilk 10-20 haftası arasında da büyümeye başlıyor.
• Yumurtalıklara düşecek olan yumurta, döllenme için üç-dört ay öncesinden hazırlanıyor.
• İzlediği yol net: Sen daha anne karnındayken oluşan ilk yumurtan, ilk reglini olduğun zaman düşüyor ve bu süreç devam ediyor.
• Bir milyondan fazla yumurta ile doğuyorsun. Ergenliğe geldiğinde 300.000 tane kalıyor. 30 yaşına geldiğinde ise geriye kalan yüzde 10.
• Ortalama bir kadın hayatı boyunca 450 kez yumurtluyor. Regl ile bir bölümü atılıyor. Geri kalanlar bedende parçalanıyor.
• Genç yumurtalar renksiz ve yarı saydamken, yaşlandıkça hafifçe kahverengileşiyor.

• Sağlıklı yumurtalar pürüzsüz ve küre şeklinde, mükemmel küçük toplar. Eğer dikdörtgen veya krater gibi görünüyorlarsa doğurganlık problemine işaret ediyor.
• Evet, bizim yumurtalarımızın da sarısı var! Sarı olan bölge proteinle dolu ve döllenmeden sonra üç gün boyunca embriyonun beslenmesini sağlıyor.
• Yumurta tek eşli. Sadece bir spermin içeriye girmesine izin veriyor. Sperm girdikten sonra, üzerindeki tabaka mutasyona uğruyor (yani kapılar kapanıyor). Böylece diğer yüzücüler içeri alınmıyor.
• Yumurtada genetik materyalin sadece yarısı mevcut. Böylece sperm de diğer yarısını tamamlayabiliyor.
• Döllenmeden bir hafta sonra embriyo toplu iğne başı kadar büyümüş oluyor. Beş hafta sonunda ise büyüklüğü bir pirinç tanesi kadar.
• Hastalıkları davet eden bir hayat tarzı seçersen yumurtaların ölür. En ölümcül olanlarından biri sigara içmek: Üflediğin duman, yumurta sayını yarıya düşürebiliyor.
• Sağlıklı bir bebeğe dönüşen ve dondurulmuş olarak en uzun süre tutulan yumurta tam 25 senelik!

Derleyen: Tuğçe Tekmen

 

BENZER YAZILAR