Araştırmaların gösterdiği sonuçların kimi memnun edecek; kimisi ise üzecek. Heteroseksüel kadınlar için cinsel çekim kıvılcımları, şifreli biyolojik sinyallerin toplamının etkisiyle ortaya çıkmaya başlıyor. Bu sinyaller ise özetle şu mesajı içeriyor: Erkek, aile kurabilmek ve bu aileyi koruyup kollayabilme yetisine sahip mi? Nörologlar içgüdüsel olarak bakıldığında kadınların Alfa’lara olumlu tepkiler verdiğini söylüyor. Alfa: Görünüm, zekâ, kaynak ve liderlik konularında doğru genetik öğeleri sahip olan erkek. 2007’de yayımlanan bir makale de bunu destekler nitelikte. Nature Neuroscience’da yayınlanan çalışmada, baskın erkek farelerin feromon salgılamasına maruz bırakılan dişi farelerin beyninde, alfa erkeği farelerini eş olarak seçmesine rehberlik edecek olan yeni beyin hücrelerinin üretilmeye başlandığı gözlemlenmiş.
Ancak öyle görünüyor ki biz insanların hayatında kadınların (ilişkilerdeki, işteki ve ekonomideki) rolleri güçlenip daha merkezi bir hal aldıkça Alfa sinyalleri gönderebilen erkeklerin gittikçe büyüyen bir hızla zayıfladığı ve azaldığı ortada. Geleneksel olarak üzerinde taşıdığı “dominant ve eve para getiren kişi” etiketi gittikçe aşınıyor. Bu etiket erkekleri ne zaman tam olarak bırakacak? Tavus kuşu o mükemmel tüylerini yelpaze gibi açmazsa; koçlar boynuzlarını çarpıştırmak içgüdüsüne sahip olmazsa; aslan kral ormanda kol gezme görevini ihmal ederse neler olur bir düşün! İnsanoğlu, Alfa erkeğinin soyunun tükenişini kaldırabilir mi?
Dengesiz bir oyun alanı
Şu anda, bir kadının eğitimli ve ekonomik durumu en az kendisi kadar iyi bir erkek bulabilme şansı düşük; araştırmalara bakılırsa gün geçtikçe de düşüyor. Liseden mezun olanlar arasında kadınlar daha yüksek bir orana sahip. Aynı yüksek oran üniversite, yüksek lisans ve doktora için de geçerli. Daha da önemlisi üniversiteye başlamaya karar veren erkelerin oranı kadınlardan daha düşük. Hatta mezun olabilenlerin oranı daha da düşük.
Bu istatistikler, erkeklerin bir işi sonuna kadar yapmaya gönüllü olmayan tembel yaratıklar olduğunu ortaya koyuyor ki bu da akla tam bir popüler kültür tasviri olan şu manzarayı getiriyor: Ellerinde bira ve PlayStation 3 joystickleri ile eğlenen ve üstelik de hâlâ anne babalarından otlanarak yaşayan ergenlik çağları oldukça uza(tıl)mış genç erkekler… Son yaşadığımız ekonomik krizden önce 24-34 yaş arasında olup da aileleriyle oturan erkeklerin sayısı aynı yaş grubundaki kadınların sayısından iki kat daha fazlaydı.
Boys Adrift: The Five Factors Driving the Growing Epidemic of Unmotivated Boys and Underachieving Young Men adlı kitabında, yazar Doktor Leonard Sax, erkeklerin gelişiminin durduğu bir dönemde olduğumuzun habercisi olan faktörler girdabını tanımlıyor. Sıraladığı faktörler şunlar: Video oyunları ve çevresel toksinler. Sax, “Kültürümüzün bu erkeklerin gerçek bir erkeğe dönüşümünü reddediyor oluşu” şeklinde bir tanım kullanıyor. Sax ayrıca bunun sadece Batı kültürüyle sınırlandırılmış bir olgu olmadığını ekliyor ve bu durumun kadınların elde ettiği başarılarla alakalı olduğunu düşünenlerle aynı fikirde değil: “Katar’ı düşün; kadınlar hâlâ ezilen taraf. Erkekler ise yine bahsettiğim durumda.”
Erkeklerin azalışının sebepleri neye yol açarsa açsın akademik olarak onlardan daha üstün olan kadınların geleceğin iş piyasasında büyük bir güç olacağı kesin. Ama bahsi geçen piyasa zaten şimdiden radikal bir değişim içinde. Bazı finans uzmanları şöyle düşünüyor: Kadınlar hassasiyet, sezgi ve işbirliği gibi özelliklerin tipik Alfa iş davranışı olan “güç için kurnazlık yapmak” güdüsü karşısında daha değerli olduğu yeni “bilgi ekonomisi” olgusuna erkeklere oranla daha uygun.
Bu yeni kadın merkezci model aslında süregelen geleneği bozmak yerine cinsiyet ayrımının ortadan kalkacağının bir işareti de olabilir. İnsanlık tarihinin büyük bir kısmında ihtiyaçları karşılayan becerikli kimse olmak, para getiren kişi olmakla aynı anlamda değildi. Daha ziyade avlanmak, toprak ekip biçmek, yiyecek toplamak, giyinmek ve korunaklı bir yaşam alanı sağlamak ve sahip olduklarını açgözlü komşulardan korumak anlamlarına geliyordu. Pillsworth, UCLA’daki Center for the Study of Women bölümünde çalışan bir antropolog olan Doktor Elizabeth Pillsworth, “Atalarımızın zamanında çoğunlukla gerekli olan fiziksel ve sosyal materyallerin ailedeki bireyler tarafından toparlanması gerekirdi” diyor. “Bu durum kadın ve erkekler arasında karşılıklı bağımlılık durumunu yarattı.”
Toplumumuz maaş merkezli bir ekonomi düzenine oturduğundan beri süregelen durumu Pillsworth şöyle özetliyor: “Paran olduğunda ihtiyacın olan tüm malları satın aldın. Maaşı kazanan taraf erkek olduğu zaman tek tedarikçi durumundaydı. Ancak şu an kadınlar da para kazanıyor (ki belki erkeklerden daha fazla) ve erkekler kendi rolünün azaldığı hissine kapılıyor olabilir.”
Kadınlar kontrolü ele mi alıyor?
Erkekler, daha önce tasavvur bile edilemeyecek olan bir noktaya, yani kolayca harcanabilecekleri bir noktaya geldiyse kadın-erkek dinamiğine ne olacak? Kiminle evleneceğine ve kimden çocuk sahibi olacağına nasıl karar vereceksin? New York Times köşe yazarı Maureen Dowd, Are Men Necessary? adlı kitabında şunu ileri sürüyor: “İşinde terfi eden erkekler evliliğe hâlâ isteklidir. Farklı yönlere giden kadın ve erkek, profesyonel kadının “koca ve çocuklar” hayalini bırakması ya da bu hayalden mahrum kalması sorununu ortaya koyuyor.”
Bu, 26 yaşındaki Laura gibi kadınlar için korkutucu bir fikir. Laura, bir reklam ajansında yönetici olarak çalışıyor: “Tabii ki inanılmaz adaylar arasından eleme yapamıyorum. Eski erkek arkadaşımla benim ekonomik durumumuz eşit değildi. Ben ondan daha iyi eğitimliydim; o okulu bırakmak zorunda kalmıştı. Ben daha çok kazanan taraftım ve ona destek oluyordum. Bu durum ayrılmamızdaki en büyük etkenlerden biriydi çünkü o aramızdaki bu eşitsizliği kafasına çok takıyordu.”
Laura, şimdiye kadar beraber olduğu tüm erkek arkadaşlarından daha fazla para kazanıyor olmasına rağmen hiçbir zaman evi geçindirecek kişi olması fikrinden hoşnut olmadı.
“Beni yalnız ve yalnız olduğu için de çok çalışmak zorunda olan annem büyüttü. Ama ben hep çalışmayan anne olarak evde oturma seçeneğim olacağını düşünmüştüm. Şimdi gerçekle yüzleştikçe bu seçeneğin artık benim için çok düşük bir ihtimal olduğunu görüyorum. Artık birisi tarafından destekleneceğim beklentisi içinde değilim” diyor Laura.
Ancak bazı uzmanlar, güçlü erkek profilinin açık ve net olarak az bulunuşunun altında kadınların değişen perspektifleri ve erkeklerin azalan kazançlarının yattığını söylüyor. Kansas Eyalet Üniversitesi’nde Psikoloji Profesörü Doktor Gary Brase geleneksel olarak çekiciliği değerlendirirken özellikle de uzun süreli ilişkilerde kadınların erkeğin statüsüne önem verdiğini söylüyor. Ancak insanların yüksek statü algısının nasıl oluştuğu kendi statüsüyle bağlantılı.
“Hayalim, uzun süreli bir ilişki düşüneceğim erkeğin güçlü ve kazanan biri olmasıdır.” Bunlar 29 yaşındaki Rebecca’nın sözleri. Rebecca, diş hekimi olarak çalışıyor ve müzik kayıt işleriyle uğraşan erkek arkadaşından daha fazla kazanıyor. Rebecca, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bir noktada çocuk sahibi olma konusu gündeme geliyor. Eğer hamilelik iznine çıkarsam benim tarafımdan elde ettiğimiz gelir kesilecek demektir. Diğer yönlerden ise benim daha çok para kazanıyor olmamın bence hiçbir sakıncası yok. Eğer sevgilim tam bir beleşçi değilse…”
32 yaşındaki Sarah ise şu anda finans uzmanı olarak çalışıyor ve sevgilisi yok: “Hayatımın geri kalanı boyunca sürekli kocama ekonomik olarak yardım edeceğim fikrinden hoşlanmıyorum. Kariyerim birden bire düşüşe geçmediği sürece iyi para kazanıyor olacağım ve kocam ev, alışveriş ve çocuklarla ilgilenen harika bir adam olursa problem yok. Ancak işle ilgili problemler oluşmaya başlarsa o zaman kocamın da finansal olarak destek vermesi gerekecektir. Dolayısıyla kocam iş aradığı anda bulabilecek kapasitede olmalı.”
Yeni dünya düzenine uymak
Guyland: The Perilous World Where Boys Become Men kitabının yazarı Doktor Michael Kimmel, “Babamın jenerasyonunda erkekler arasında en çok revaçta olan soru ‘Karının çalışmasına izin verecek misin?’ idi. Ve cevap genelde olumsuz olurdu. Babamın zamanındaki ekonomiyle benim zamanımdaki ekonomi arasındaki tek bir değişim kadının çalışmasına karşı gelen fikirleri susturdu. Bugün gördüğümüz şey ise o trendin devamı” diyor.
Bazı kadınlar bu toplumsal değişimin dışında kalırken diğerleri hızlıca adapte oldu. 37 yaşındaki besteci Ken’in karısı ünlü bir bankada üst düzey yönetici olarak çalışıyormuş: “Karım kendinden daha az para kazanan bir adamla evlenme konusunda problemi olmadığını açıkça ortaya koydu. Tanıdığım bazı adamlar bunu sinir hastalığı haline getiriyor. Bence bizim karımla kurduğumuz düzen mükemmel. Birinin yapması gereken şeyi görüp de komplekse giriyor olması bence çok modası geçmiş bir düşünce. Dahası, eğer karım benim kazandığımın iki katını kazanmıyor olsaydı şu an berbat durumda olurduk.”
Bu arada toplumsal cinsiyet uzmanları hemen şunu ekliyor: Bir ailenin ihtiyaçlarını karşılama işi, kadınlar için zaten çok yeni ve alışılmadık bir durum değil. İnsanoğlunun binlerce yıllık tarihine bakınca görülüyor. Marry Smart: The Intelligent Woman’s Guide to True Love kitabın yazarı Doktor Christine B. Whelan şunları söylüyor: “Şüphelerimiz o yönde ki avcı-toplayıcı zamanlarında bile günlük olarak ilgilenilmesi gereken yiyecek ve barınak işleri kadınlar tarafından hallediliyordu. Yani erkeğin avlanma yeteneğinin haricinde bir ev için gerekli olan diğer her şey… Ve ailelerin büyük bir çoğunluğu için geçerli olan bir şey daha var ki o da 20’nci yüzyılın ortalarında ‘eve ekmek getiren erkek’ modelinin biraz da medya tarafından icat edildiği. 1950’lerde, Amerikalı ailelerin yüzde 50’den fazlası için ‘aile kuran ve eve ekmek getiren’ modelin erkek olarak tanımlandığı bir ya da iki yıl oldu. Geri kalan zamanlar boyunca bu model asla ailelerin çoğunluğunu kapsamadı.”
Pillsworth’den bu konuyla ilgili başka bir ekleme yapalım. Pek çok kadın hâlâ erkeğin dominant oluşuna ve gelir sağlayan taraf olmasına çok önem verirken (eldeki veriler bu yönde), erkeğin bir ilişkiye katkısı konusundaki beklentisinin kapsamı çok geniş ve daha da genişliyor. “Bu güç ve ekonomi beklentisi anlamında değil. Beklentiler daha çok güvenilirlik cömertlik, sosyal statü ve şefkat gibi kişisel özellikleri kapsıyor.” Pillsworth sözlerine kadınların kaynaklara ulaşmada daha rahat olan taraf olmaya başladığından beri hayat arkadaşlarını seçmek için daha özgür hissettiğini ve böyle davrandığını da ekliyor. (Bunun anlamı şu: Yakın gelecekte dazlak, tıknaz, kısa boylu ve Porsche sahibi adamların yanında daha az güzel kadın görür olacağız.)
Pek çok uzman şu konuda aynı fikirde gibi görünüyor: Gelecekte bizi bira içip televizyon kanalları arasında sörf yapan ve ancak belli dönemlerde işe girip sonra ayrılan asalak erkek modeli gibi karanlık ve korkunç bir erkek topluluğu beklemiyor. Uzmanların görüşü bunun yerine erkeklerin kendilerini her yönden geliştirdiği ve ilişkinin lokomotifi ya da destekleyici gücü olmak konusunda yeterince becerikli olacağı günler göreceğimiz yönünde. Şartların gerektirdiği gibi… Whelan’ın beklentisi “İş hayatında başarılı kadınlar kendisini tamamlayan bir eş arayacak. Bu CV’leri birbiriyle karşılaştırmak anlamına gelmemeli; daha çok eşitliğin ve sevginin olduğu bir ilişki arayışı anlamında olmalı” yönünde.
Kimmel, bugünün erkeğinin sosyal eşitliğe dayalı ilişkinin bir parçası olma fikrine eski jenerasyon erkeklere oranla çok çok daha yakın durduğunu söylüyor. Deneysel kanıtlar evleriyle daha yakından ilgilenen erkeklerin çocuklarına daha iyi uyum sağlayabildiğini, aynı zamanda da depresyona girme oranının da diğerlerinden daha düşük olduğunu gösteriyor.
Aslında toplum, kadın merkezli bir yapıya doğru evrildikçe (ki tüm işaretleri bunu gösteriyor) pek çok kadın başarılarının birer sonucu olarak uzun süreli partneri olmasını isteyeceği erkelerden beklediği kriterleri yeniden değerlendirecek. Bu da daha mutlu ve daha sağlıklı hayatlar anlamına geliyor.
*Kişi isimleri ve bazı meslek tanımları değiştirilmiştir.