17 yaşında Sporting Lizbon, 20 yaşında ise Manchester United’a imza attı. İlk zamanlar Cristiano Ronaldo ile aynı evi paylaştı. Para kazanmaya başlayınca önce babası, sonra annesi
geri döndü. Manchester United’da geçen yedi harika yılın ardından Louis van Gaal’in gelişiyle Sporting Lizbon’a kiralandı. Alex Ferguson sayesinde her iki ayağını da kullanabilen çok etkili bir
kanat oyuncusu haline gelmişti. Hatta 2011 yılında Ballon d’Or’a bile aday gösterildi. Fakat 2012-13 sezonunda sakatlandı ve bir daha tam anlamıyla eski performansına dönemedi. Önce
Ferguson’un gözünden düştü, sonra yeni gelen Hollandalı beklentilerini karşılayamadığını öne sürüp, eski kulübüne kiralanmasını sağladı. Her ne kadar karşımızda eski fırtına Nani’yi
göremeyecek olsak da, her Portekizli futbolcu için söylenen “Avrupa’nın Brezilyalıları” sözü Nani için de geçerli. Çok hızlı adam eksilten, dripling becerisi yüksek, kolay ve seri çalım atabilen,
süratli bir futbolcu. Her iki kanatta da oynayabiliyor. Hızlı hücumlarda durdurulması çok zor. Aynı zamanda gol pozisyonu hazırlayabilen, adeta bir asist makinesi. Kanat-forvet olarak oynayabilen
ve zaman zaman jeneriklik goller atıp, kendisiyle özdeşleşmiş gol sevinci olan perendeleriyle tribünleri coşturan bir futbolcu. Bu tarz futbolcuların hepsinde olan bir özellik maalesef Nani’de de var. Fazla özgüvenin getirdiği bencillikle bazen topu ayağında çok tutuyor ya da açısı kötü olmasına rağmen, gereksiz şut atıp pozisyon harcayabiliyor. Varsın olsun. Şurası kesin ki, top ayağına her değdiğinde tribünleri ayağa kaldırabilecek bir oyuncu izleyeceğiz bu sezon.