ANNELERİN GÜZELLİK SIRLARI

Güzellik Editörü Jolene Edgar, güzellik adına yaptırdığımız uygulamaları çocuklarımıza özgüvenlerine zarar vermeden aktarmanın yollarını anlatıyor.

Birkaç ayda bir, benliğimin artık geçmişte kalan bir parçasını yeniden yakalayabilmek için Rhode Island’dan 20’li yaşlarıma ev sahipliği yapmış olan New York’a gidiyorum. Bakım seansları yaptırarak geçirdiğim iki gün sonrasında ise, kaybettiğim veya yok olmak üzere olan bir şeyi geri kazanmış gibi dönüş yoluna koyuluyorum. Kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum.

Geçirdiğim bu dönüşümü, beni kapıda iltifatlarla karşılayan dokuz ve beş yaşındaki çocuklarım da fark ediyor. “Mutlu görünüyorsun anne!” cümlesinden sonra malum tepki geliyor: “Daha genç görünüyorsun.” Kızımla saç kesimlerimizi kıyaslarken, oğlum da bir yandan manikür yaptırdığım tırnaklarımın parlaklığını inceliyor. Onlara söylemediğim şey ise Dr. Robert Anolik adlı bir sihirbazın 41 yaşımdan sadece bir tık daha genç görünebilmek için yüzüme iğneler batırırken, bir yandan da cildimi lazerle soymuş olması.

1, 2, 3 Tıp!

Üzerine konuşmayı erteleyip durduğum önemli bir konuyu gündeme getirmemek için çocuklara eksik bilgi vermiş olmak, kafamı kurcalıyor. Konu dış görünüş ve ne kadar çocuklarımın bunu duymasını istemesem de güzelliğin benim için sadece iyi bir kalp ve özgüvenden ibaret olmaması. Bir çocuğa güzelliğin tanımını yapmak çok büyük bir görevdir. İnsana kattığı güç ve ayrıcalıktan bahsederken, gereğinden fazla anlam yükleyerek bu kavrama yanlış bir tanımlama getirmemek gerek.

Bu konuda sessiz kalmayı seçen tek anne değilim: New York’ta Estetik Cerrah ve altı yaşından küçük altı çocuk annesi olan Dr. Lara Devgan, “Hastalarımın çoğu yaptırdıkları kozmetik müdahaleleri çocuklarıyla paylaşmamayı seçiyor. Çünkü ‘olduğun gibi çok güzelsin’ mesajı, ‘Anne yüzünde ufak bir değişiklik yapmak istiyor’ gibi bir söz söylendiğinde pek ikna edici olmuyor” diyor.

Dr. Devgan,Kişilerin görüntülerinden memnun olmayabilecekleri ve bu durumu cerrahi müdahale ile değiştirebilecekleri fikri, şu an kesinlikle aile içinde konuştuğumuz konular arasında olamaz” derken, “Kimse çocuğunu bu konuda kendini irdelemeye yöneltmek istemez” diye de ekliyor. Ve en büyük korkuma ses veriyor: Aynaya baktığımda kendi yansımamdan memnun olmamam, saf ve neşe dolu çocuklarımın da kendi yansımalarını acımasızca eleştirmelerine neden olur mu?

Children’s Hospital Philadelphia’dan Pedagog Doç. Dr. Leanne Magee, çocukların beş yaşından itibaren bu konular hakkında -biz onlarla konuşmasak bile- düşünmeye başladığını söylüyor: “İnternette bir sürü şey görüyor ve Snapchat’te filtrelerle oynuyorlar. Yani dış görünüşümüze müdahale edilebileceğinin gayet farkındalar.” Çocukların sekiz yaşından itibaren kendi görüntülerini, sosyal konumlarını ve atletik yeteneklerini akranlarıyla kıyaslamaya başladığını da ekliyor. Kısacası zaten her şey daha 10 yaşına basmadan kendiliğinden başlamış oluyor. Ben de bu konu hakkında çocuklarımla konuşmayı tabii ki geçiştirip durdum. Fakat gerçeğin bir doktor tarafından onaylanması sarsılmama neden oldu.

Güzellik Avantajı

Bir de şunu değerlendirelim: Çocuklarımıza bizim için dış görünüşün önemsiz olduğunu her söylediğimizde, yalan söylemiş oluyoruz. Hâlbuki görüntümüzü güzelleştirmek, ruh hâlimiz üzerinde de olumlu etkiler meydana getirebiliyor.

Temple Üniversitesi Kamu Sağlığı Okulu’ndan Dekan Yardımcısı Doç. Dr. David B. Sarwer, estetik işlemlerin insanlar üzerindeki psikolojik etkileri üzerine çalışmalar yapıyor. Dr. Sarwer, cerrahi veya cerrahi işlem gerektirmeyen uygulamalardan sonra kişilerin beden algılarında gelişme olduğunu belirtiyor. Bu da özgüven açısından önemli bir faktör. 2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre, botoks gibi uygulamalar yapılmış kişiler uygulama sonrasında yüzde 28 oranında daha mutlu oluyor ve kendilerini ortalama beş-altı yaş daha genç hissediyor. Pensilvanya Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Estetik Cerrahi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ivona Percec, hafif dozlarda hyalüronik asit enjeksiyonu ve botoks yaptıran hastalarının “gençlik ve yaşam kalitelerinin arttığını” bildirdiklerini söylüyor. Bu avantajlar, estetik operasyonlar hakkında öncü feminist bakış açılarının bile değişmesine neden oldu. Providence College Kadın Çalışmaları Bölümü Direktörü Dr. Abigail Brooks, “Eskiden feministler estetik operasyonun baskıcı olduğunu savunuyordu. Günümüzdeki bakış açısı da değerimizin hâlâ dış görünüşümüze olması gerekenden daha fazla bağlı olduğu yönünde. Fakat kadınlar bu uygulamaları bir kazanım elde ettikleri için yaptırıyorlar; daha özgüvenli hissetmelerini sağlıyor.”

Çocuklara Nasıl Anlatmalı?

“Belki de yapabileceğimiz en iyi şey, çocuklarımıza bu konunun karmaşıklığı hakkında bilgi vermek. Birçok yetişkinin belli bir görünüme sahip olmak konusunda baskı altında hissettiğinden ve bunun akıl karıştırıcı olduğundan, dürüstçe bahsedebilirsin. Ancak kendine özen gösterdiğin zaman daha iyi hissettiğini de belirtmelisin” diyor Magee.

Bu, sadece kozmetik müdahalelere dair soruları cevaplamakla kalmıyor: Annelerin neden röfle yaptırdığını veya neden ruj sürdüğünü de açıklamış oluyor. Hatta araya sıkıştırılan spinning dersleri ve organik pazardan alınan malzemelerle yapılan yemeklerin arkasındaki sırrın bir bölümü de bu. Sawyer böyle bir yaklaşımın, çocukların kendi görünüşleriyle ilgili endişelerinin normalleşmesine de yardımcı olacağını ekliyor. Dikkat edilmesi gereken şey ise, objektif bir dil kullanmak. Böylece ayrık dişler, kıvırcık saç ve çiller gibi karakteristik özelliklerin değeri azaltılmamış olur. Tüm bu söylenenlerin üzerine, bir sonraki dermatolog randevum ufukta belirmişken çocuklar için repliklerimi hazırlamaya başladım: “Dudaklarımın etrafındaki çizgileri görüyor musunuz? O çizgiler her zaman benimle değillerdi. Zaman içerisinde, attığım bol kahkahalar sonucu oluştular. Fakat beni mutlu etmedikleri ve daha pürüzsüz bir cilt istediğim için doktorumu ziyaret ettim. Bu küçük morluklar doktor iğne kullandığı için ortaya çıktı. Yüzüm de biraz pembe görünüyor çünkü doktor güneş kremi kullanmadığım zaman oluşan lekelerden kurtulmam için lazer uyguladı. Bunları yapmak zorunda değilim ama kendimi daha iyi hissetmemi sağlıyorlar.” Bunları söylediğimde oğlum iğnenin canımı acıtıp acıtmadığını sorup, lazer ışınlarının yüzüme dokunmasına hayret ettikten sonra bisikletine binmeye koşacak. Kızım ise muhtemelen yüzümü inceleyip, kırışıklık ve lekelerimi hiç fark etmediğini ve her hâlimle güzel olduğumu söyleyerek daha önce güzellik sırlarımı paylaşmaktan neden çekindiğimi sorgulamama neden olacak.

BENZER YAZILAR