ANTİBİYOTİKLER İŞE YARAMAMAYA BAŞLARSA NE YAPMAK LAZIM?

Eskiden ilaçların yardımıyla kolayca kurtulduğumuz günlük hastalıkların neredeyse ölümle bile sonuçlanabildiği, tehlikeli bir döneme giriyoruz. Süper bakterilerin yükselişini ve onlara rağmen sağlıklı kalabilmek için yapman gerekenleri okumak için sayfayı çevir!

Derleyen: Meriç Melek Ertör

Yangın Var
Acil durum! 31 yaşındaki Melisa, idrar yolları enfeksiyonunun belirtilerini daha başlar başlamaz tanıdı. Acı verici ama son derece yaygın olan bu hastalık her yıl en az sekiz milyon Amerikalı kadının yaşadığı bir sorun. Melisa da fark ettikten sonra antibiyotikle enfeksiyonu vücudundan kolayca atabileceğini bildiği için hemen pratisyen hemşiresini aradı ve bir haftalık antibiyotik kullanmaya başladı. Birkaç gün içinde daha iyi hissetmeye başlamıştı bile. Ancak bir hafta sonra, enfeksiyon geri döndü! Bu kez başka bir antibiyotikle yine aynı kısa vadeli sonuç sağlandı ancak Melisa hastalıktan bir türlü tamamen kurtulamadı. O da jinekoloğuna gitti ve idrar tahlili yaptırdı. Testin sonucunda hastalığına sebep olan ve idrar yolları enfeksiyonlarında en çok rastlanan bakterilerden olan E.coli’nin birçok antibiyotiğe karşı dirençli olduğu ortaya çıktı.

Jinekoloğu, bu yaratığı vücudundan atmak için Melisa’ya bol miktarda su ve kızılcık suyu içmesini önerdi ancak bu da işe yaramadı ve kendini böbrek enfeksiyonu ile acil serviste buldu. Sayısız tuvalet yolculuğu yaptığı, işe gidemediği, nişanlısıyla seks yapamadığı ve arkadaşlarıyla bir şeyler içmeye çıkamadığı dört ayın ardından bir enfeksiyon uzmanına gitti. Çok güçlü ve geniş spektrumlu bir antibiyotik kullanmaya başladı ve sonunda bu tedavi işe yaradı! Ancak sadece iki ay için… Melisa şimdi her seks yaptığında içmek zorunda kaldığı altı aylık bir antibiyotik kullanıyor, sürekli üroloğu ile görüşüyor.

Onun kâbusu bu sıralar doktorların daha sık görmeye başladığı bir durum hâline gelmiş. Antibiyotiğe dirençli bu enfeksiyonların sebebi ise ilaçların insanlar ve çiftlik hayvanları üzerinde aşırı miktarda kullanılıyor olması.

Sorun o kadar tehdit edici ki, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin raporuna göre iki milyondan fazla Amerikalı her sene antibiyotiğe dirençli enfeksiyonlara yakalanıyor. Şu ana kadar geçmeyen boğaz ağrılarından cilt enfeksiyonlarına, en güçlü ilaçların bile fayda etmediği 17 ayrı çeşit bakteri tanımlandı. Eğer bu süper bakterilerden birine yakalanırsan, doktorunun verebileceği ilaç sayısı çok az, hastaneye yatman büyük olasılıkla gerekli olacak. Nadir durumlarda bu durum ölümle bile sonuçlanabiliyor.
Sağlık görevlileri antibiyotik direncine karşı yıllardır alarmları çalıyor olsa da, uzmanlar ancak şimdi durumun ciddiyetini görmeye başladığımızı söylüyor. Antimikrobiyal Direnç Ofisi’nin müdürü Doktor Steve Solomon, “Bu bakteri türlerinin bazıları bildiğimiz tüm antibiyotiklere direnebilecek kadar güçlü” diyor. “Bu tıpkı bir uçurumun kenarında durmak gibi, eğer dikkatli olmazsak aşağı yuvarlanmamız an meselesi”. Eğer düşecek olursak, sorunumuz sadece çok zor tedavi edilen idrar yolları enfeksiyonları ile de sınırlı kalmayacak ne yazık ki: Dünya Sağlık Örgütü’nden Margaret Chan uyarıyor: “Ağrıyan bir boğaz ya da çizilmiş bir diz, bizi yeniden öldürebilecek hâle gelebilir”.

Onları Öldürmeyen Güçlendiriyor
Bu minik bakterilerin nasıl korkunç birer kâbusa dönüştüğünü anlamak için biraz biyoloji dersi gerek: Bakteriler kendilerini yok eden maddelere bağlanıp evrim geçirebilir. Bu bilim insanlarının ilk antibiyotikleri yaratırken yararlandığı bir özellikti. Örneğin penisilin, bakteri öldüren bir mantardan elde edilmiş.
Diğer bir deyişle, bu ilaçlar bakterilerin doğal silahlarını kontrol edebildikleri için bu kadar başarılı oluyorlardı. Ancak bu, aynı zamanda aşırı kullanımın başarısız olma sebebi. Virginia Commonwealth Üniversitesi’nden Doktor Michael Edmond, “Her antibiyotik aldığında, ilacın etkisini yenecek yeni yollar bulmaları için bakterilere bir daha şans vermiş oluyorsun” diyor. Bunu çeşitli şekillerde yapabilirler. Örneğin, bakteri hayatta kalabilmek için koruyucu bir zırh oluşturabilir, böylece antibiyotikler hücre duvarlarından içeri giremez ya da girdiklerinde geri püskürtülür. Ve bu ilaca dayanıklı bakteriler üredikçe bir sonraki kuşağa aktarılıyor ve yeni süper bakteri türlerini ortaya çıkarıyor.
Daha korkuncu: Bakteriler direnç genlerini elde edip paylaşma özelliğine de sahip. Küçücük bir DNA parçası bile bakteriyi antibiyotik atağına karşı koruyabiliyor. Örneğin Melisa’nın E.coli’si, en güçlü antibiyotiklerimizi bile etkisiz hâle getiren enzimler üreten bir genetik materyale sahip. Daha da korkuncu, bakteriler bu geni sadece sonraki kuşağa aktarmıyor, başka türlerdeki bakterilerle de paylaşabiliyorlar. Yani daha önce hiç antibiyotikle karşılaşmamış bir bakteri bile antibiyotiğe direnç sağlayabiliyor. Bakteriler bu genleri çevreden “bedavaya” aldıkları DNA’larda buluyor, ya da virüsler bir bakteriden aldıkları genleri ötekine enjekte ediyor. Tufts Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Doktor Stuart Levy, “Geçtiğimiz on yılda bakteriler birden fazla ilaca karşı direnç geliştirdiler” diyor. Yani biz nasıl ufak tefek dedikoduları birbirimizle paylaşıyorsak, onlar da antibiyotik direncini paylaşıyor.

Reçeteli Bela
Harbor-UCLA Tıp Merkezi’nden Doktor Brad Spellberg, bakterilerin zaten antibiyotiklere karşı direnç gösterecek şekilde evrim sürecinde olduğunu ancak bizim de aşırı ilaç kullanımı ile bunu hızlandırdığımızı belirtiyor. Uzmanların on yıllardır süren uyarılarına rağmen antibiyotiklerin gereğinden fazla kullanımı son derece yaygın. Doktorlar her yıl 250 milyondan fazla reçete yazıyor ve bu çoğu zaman hastaların burun akıntısı ya da kaşınan bir boğaz gibi ufak tefek sorunlarını hızlıca çözmek için yalvarmaları sebebi ile oluyor.
Levy, “Bu toplumsal bir sorun” diyor. CDC’nin araştırmasına göre, Amerika’daki antibiyotik kullanımlarının yarısından fazlası gereksiz ya da yanlış. JAMA Internal Medicine’da yayımlanan bazı araştırmalara göre ise boğaz ağrısı ile başvuran hastaların sadece yüzde 10’u bakteriyel bir enfeksiyon yaşıyorken, yaklaşık yüzde 60’ına antibiyotik yazılıyor. Aynı şey akut bronşit için de geçerli. Sadece yüzde 10’unun ihtiyacı varken, hastaların yüzde 73’ü antibiyotik alıyor. Kendimizi “ne olur ne olmaz” diye ilaçlarla doldurmak anlaşılır bir davranış: Kimse hızlı bir çözüm mümkünken hastalığı geçsin diye beklemek istemez. Ama ihtiyacımız olmadığı halde antibiyotik aldığımızda, ya da kendimizi daha iyi hissetmeye başladık diye tedaviyi yarım bıraktığımızda, bakterilere güçlenmeleri için fırsat sunmuş oluyoruz. Üstelik vücudumuzdaki yararlı ve hassas bakteriler de ölmüş oluyor. Bu ölümcül mikroplar bir kez ortaya çıktı mı ortamlarda dolaşmaya başlayıp kişiden kişiye ya da grup olarak insanlara geçiyor. Bir araştırmaya göre, New York’taki Hudson Nehri, iki ayrı antibiyotiğe karşı (amiplisin ve terazilin) dirençli bir bakteri barındırıyormuş. Kanalizasyon atıklarıyla nehre karıştığı düşünülen bu bakteriler, insanların birbirine çevre yoluyla nasıl bakteri bulaştırabildiğinin bir örneği. Levy, “Bir kişinin aşırı dozda antibiyotik kullanımı bir başkasına zarar verebiliyor” diyor.

Üreme Faciası
Problem sadece doktorunun ofisinde değil, yemek masanda da mevcut! Çiftçiler hayvan yemlerine, büyümelerini arttırmak ve hasta olmalarını önlemek için antibiyotik ekliyor. Amerika’da satılan antibiyotiklerin yüzde 80’i hayvan yemlerine karıştırılıyor! Amerikan Sağlık Birliği’nin ve Dünya Sağlık Örgütü’nün de sağlıksız bulduğu bu uygulama hiç güvenli değil. Spellberg, “Antibiyotiğe dayanıklı bakterilerin insanlara geçmesi büyük ölçüde bu yüzden” diyor. Ölümcül bakteriler, çiftliklerden içtiğimiz sulara taşınıyor ve meyve sebzenin yetiştiği topraklara karışıyor.
Daha direkt olarak ise alışveriş sepetimize koyduğumuz ete ve tavuğa geçiyorlar. 2011 yılında yapılan bir araştırma gösteriyor ki, marketlerden alınmış hindi etlerinin yüzde 81’inde, domuz etlerinin yüzde 69’unda, tavuk etlerinin yüzde 39’unda ve sığır etlerinin yüzde 55’inde antibiyotiğe dirençli bakteriler var. Son araştırmalar, Melisa’nın durumundaki E.coli bakterisinin büyük oranda tavuk etinde bulunduğunu gösteriyor. British Columbia Üniversitesi’nden Doktor Amee Manges, “Üstelik bu bakteri zarar vermeden bağırsaklarına yerleşebiliyor ve seks gibi bir tetikleyici ile idrar yollarına bulaştığında dirençli bir enfeksiyona dönüşüyor” diyor.
Vejetaryenler bile bu durumdan kolay kolay kurtulamıyor. Spellberg, “Sebze ve meyvelerde kullanılan gübreler, antibiyotik yüklenmiş hayvanların dışkılarından geliyor olabilir” diyor. Sadece organik besleniyor olsan bile, başka insanlardan bu tarz antibiyotiğe dirençli bakteriler kapman da son derece olası. Spellberg, “Bu mikropları tıpkı soğuk algınlığı gibi alabilirsin; yani hapşırıklar, öksürükler ya da el sıkışmalar aracılığı ile”.

Nerede Hata Yapıyoruz?
Antibiyotik kullanımı Avrupa’daki tüm ilaçlar arasında dördüncü ve beşinci sıradayken ülkemizde birinci sırada yer alıyor ve ilaç pazarının yüzde 20’sini oluşturuyor. Hisar Intercontinental Hospital Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doçent Doktor Tayfun Apuhan, gereksiz kullanılan antibiyotiklerin ekolojik etkilerinin çoğu zaman unutulduğunu söylüyor ve “Özellikle hastanın doktora gitmeden eczaneden antibiyotiği temin edebilmesi bu yanlışın sürdürülebilir olmasına da neden olur” diyor.
Virüslerin neden olduğu üst solunum yolu enfeksiyonlarından en sık görülen nezle ve grip gibi ateşli hastalıklarda hemen antibiyotik alınması yaygın olarak görülse de kesinlikle yanlış. Çünkü antibiyotikler ateş düşürücü değil. Hastalık uygun antibiyotikle tedavi edildiğinde, diğer belirtilerle birlikte ateş de düşüyor. Antibiyotikler bakterilere karşı etkili olsa da virüslere etki etmiyor. Bu nedenle iyileşme sürecini kısaltma, virüslerin diğer insanlara yayılmasını engelleme gibi bir özellikleri yok. Aksine; antibiyotik direncine, vücut hücrelerinin ölmesine, bağışıklığın azalmasına ve antibiyotiğin yan etkilerine maruz kalarak iyileşme sürecinin uzamasına neden oluyor. Antibiyotik gerçekten gerekli olduğunda artık işe yaramaz hâle geliyor. Kadıköy Şifa Kadıköy Hastanesi Dâhiliye Uzmanı Doktor Deniz Hızlıbacak, antibiyotiklerin gün geçtikçe iyileştirici güçlerini kaybettiğini, bunun nedeninse yanlış ve gereksiz antibiyotik kullanımı sonucu bakterilerin direnç kazanması olduğunu söylüyor ve ‘Hastaların hemen antibiyotik almaları hiç doğru değildir ve yapılabilecek en büyük yanlışlardan biridir. Antibiyotiklere sarılmadan önce biraz daha sabırlı olmak gerekir.’ diyor.

Mikrop Yönetimi
Eğer bu süper bakterilere yakalanacak kadar şanssızsan, tedavinin de bir hayli zor olduğunu söyleyelim. Tahliller bazı ilaca dayanıklı patojenleri tanımlayamadığı gibi bazıları da sadece birkaç antibiyotik birden işe yaramadığında tanımlanabiliyor. Henüz bu bakterilerle mücadele edebilecek ilaçlar olmadığı için doktorlar artık zehirli yan etkileri olmasına rağmen çok etkili olan güçlü antibiyotiklere yöneliyor. Doktorların yapabileceği çeşitli tedaviler mevcut: örneğin enfeksiyonlu dokuyu kesip almak gibi. Edmond, “Korkunç ama gerçek, bazı hastalar ilaçlara dirençli enfeksiyonlar yüzünden hayatını kaybediyor” diyor.
Bilim insanları bu bakterilerle mücadele etmek için çok çalışıyor. Solomon, “Medikal gelişmeler son derece yardımcı olacak, ancak bakterilerle olan savaşımızda yine en büyük silahımız antibiyotikler” diyor.
Melisa da artık bunu gayet iyi anlıyor. Şu an kullandığı antibiyotikler işe yarıyor gibi görünse de, dirençli E.coli bakterisi karnında yaşamaya devam ediyor. Melisa, “Üroloğum muhtemelen hayatımın sonuna kadar bu bakterinin benimle yaşayacağını söylüyor” diyor.

En İyi Savunman
Aramızda en sağlıklı olanlar bile antibiyotiklere dirençli bakteriyel enfeksiyona karşı bağışıklık gösteremez. Ancak riski azaltmak için yapabileceğin şeyler var.

1. Kondisyon Bisikletini Sil
Stafilokozus gibi katil mikroplar deri enfeksiyonlarına sebep olur ve spor salonlarında yaygındır. Bir egzersiz makinesinin üzerinde haftalarca yaşayabilir. Bulaşan ter sayesinde bakterilerin çoğalması için gayet uygun bir ortam oluşmuş olur. Alkol bazlı temizleyiciler onlardan kurtulman için iyi birer yardımcı.

2. Isıyı Arttır
E. coli gibi tehlikeli bakterilerden kurtulman için yediğin eti iyice pişir. Bu tarz bakteriler ısıya dayanamaz ve ölürler. Çiğ ya da az pişmiş etten uzak dur.

3. Ellerini yıka
Evet bunu söylememiz bile gereksiz ama yine de kendini korumak için yapabileceğin en önemli şeylerden biri bu. Klebsiella bakterisi sağlıklı insan bağırsağında ve dışkısında bulunur. Bu bakteri idrar yolları enfeksiyonuna, menenjite ve zatürreeye sebep oluyor. Ellerini yıkamanın önemini es geçme.

4. Triklosan’dan Uzak Dur
Bu antibakteriyel madde bazı sabun ve antibakteriyel jellerde bulunuyor ve bakterilerin ilaç direnci kazanmasına yardım ediyor. Üstelik de ellerini normal sabunla yıkamana karşı hiç avantajı yok.

5. Organik Et Ye
Maryland Tıp Fakültesi’nde yapılan bir araştırma, organik kümes hayvanlarının diğerlerine göre çok daha az antibiyotiğe karşı dirençli bakteri barındırdığını gösteriyor.

6. İlaç Konusunda Seçici Ol
Eğer antibiyotiğe ihtiyacın varsa, doktoruna daha dar spektrumlu bir ilaç alıp alamayacağını sor. Antibiyotiğin spektrumu genişledikçe çok daha fazla sayıda yararlı bakteri ölür ve yaşayan diğer mikroplar güçlenebilir.

 

BENZER YAZILAR