Eline aldığın çikolata, nar suyu ya da nemlendirici gibi birçok ürünün üzerinde antioksidan deposu olduğu yazıyor! Bu “antioksidan” furyasının yutturmaca olmadığını duyurmaktan dolayı son derece memnunuz. Birbiri ardına yapılan çalışmalar, antioksidan maddelerinin kanser ve kalp krizini önlediğini, hafızayı koruyarak Parkinson, Alzheimer gibi hastalıkları bertaraf ettiğini, eklemleri koruyarak ağrıyı azalttığını, körlüğe engel olduğunu ve kırışıklıkları giderdiğini gösteriyor.
Bu haberler harika. Yine de aklı kurcalayan iki önemli nokta var: Antioksidan tam olarak nedir? Ve bu antioksidanlar nasıl oluyor da bu kadar çok problemle başa çıkabiliyor? Sağlık için korkusuzca mücadele eden bu cesur savaşçıları yakından inceleyerek vücudu sinsi düşmanlara karşı nasıl savunduklarını keşfettik. Zarar görmüş molekülleri onaran antioksidan maddeler olmayınca, başıboş kalan moleküller yaşlanma sürecini hızlandırıp vücudu türlü hastalıklara karşı savunmasız bırakabilir. Bu yazıyı dikkatle okursan midene giden her gıdanın antioksidan deposu olmasına özellikle dikkat edeceksin.
Radikaller saldırınca…
“Anti” kısmına gelmeden evvel “oksidan” konusunu açıklığa kavuşturalım. Himalayalar’da yaşayan, saf gıdalar tüketip kirlenmemiş hava soluyan ve 24 saat boyunca pozitif düşünen bir keşiş değilsen, sürekli olarak hücrelerine ciddi zarar veren negatif elementlere maruz kaldığını kabul etmelisin. Kendi vücudun bile stres hormonu ve toksik kimyasallar üretebiliyor. Bu toksinler hücreleri meydana getiren moleküllere zarar verip elektron kaybına sebep oluyor. Hücrelerin birbirleriyle koordine olup çalışabilmesi için elektronlara ihtiyacı var. Elektronlarını kaybetmiş moleküller, diğer moleküllerin elektronlarını çalarak kayıplarını telafi etmeye çalışır. Biz bu hırsız moleküllere serbest radikal ismini veririz. Elektron çalan serbest radikaller daha fazla moleküle zarar verip onların da başıboş dolaşmasına sebep olur. Böylece serbest radikaller vücut hücrelerine zarar verir. Bir serbest radikalin oluşması bile tehlike çanlarının çalması için yeterli. Damarlarındaki serbest radikaller, kötü kolesterolün yapısını değiştirir ve bu da kalp rahatsızlığına yol açabilir. Güneş ışınları ve hava kirliliği gözlerde serbest radikallerin oluşmasını sağlar. Bu sayede gözün retina bölgesindeki hücreler gittikçe deforme olarak katarakt, körlük gibi türlü talihsizliklere zemin hazırlar. Cildin hücrelerinde harekete geçen serbest radikaller de cilt kanseri olma riskini yaratıp yaşlanmayı hızlandırabilir. Ve bu sadece başlangıç! Boston’da bulunan Tufts Üniversitesi’nde beslenme profesörü ve antioksidan laboratuarı başkanı Jeffrey Blumberg, serbest radikallerin her türlü hücreye zarar verebilecek kapasitede olduğunu önemle belirtiyor.
Neyse ki bu tehlikeli suçlularla baş edebilen oldukça kuvvetli bir polis gücü bulunuyor. Üstelik karşı koyacağımız gücü en sevdiğimiz gıdalardan elde etmek mümkün. Sadece meyve ve sebzelerde değil, şarap, çikolata ve kırmızı ette de yeteri kadar antioksidan bulunuyor. Antioksidanlar, moleküllerin kaybettiği elektronların yerine yenilerini koyarak serbest radikallerin oluşmasını engelliyor.
Antioksidanlar, sadece tehlikeye girmiş hücreleri kurtarmakla kalmıyor. Mesela brokolide bulunan izo-siyanitler, nikotin maddesinin kansere yol açmasını engellerken, C Vitamini tümör oluşumunu tetikleyen kontrolsüz hücre bölünmesini önlüyor. Selenyum da kanserojen maddeleri yok ediyor. Antioksidanlar, düşmana kafa tutuyor adeta…
Muhteşem yedili!
Kıllı mağara adamlarından beyaz tenli diş macunu kullanan insanlara dönüşmemizi sağlayan evrim süreci, kendimizi serbest radikallere karşı koruyacak kabiliyeti de verdi. Vücudumuz azgın serbest radikallerle başa çıkabilecek antioksidanları kendi kendine üretebiliyor.
Maalesef vücudun imal ettiği antioksidanlar, bu kirlenmiş dünyada başıboş gezen bütün o serbest radikallerle uğraşabilecek kuvvette değil. Tabiat ana, tükettiğimiz gıdaları antioksidanlarla doldurarak yardıma koşuyor. Blumberg’e göre insanoğlu, vücuduna giren yararlı maddelerden faydalanabilir.
Her geçen gün antioksidanların yepyeni faydalarını keşfeden bilim adamları, araştırmaya yorulmak nedir bilmeden devam ediyor. İnsan vücuduna en fazla yararı olan bu muhteşem yedili, en meşhur antioksidanlar. Öğünlerde bu gıdaları bol bol tüket ki, vücut açgözlü serbest radikallere karşı direnç kazansın!
Selenyum:
Bu yararlı antioksidan, lisedeki kimya dersinin en çalışkan öğrencisi kadar sinir bozucu değil. Kendine olduğu kadar diğer arkadaşlarına da faydası dokunuyor. Sadece kendi görevini başarıyla yerine getirmekle kalmıyor, aynı zamanda tüm vücudun genel antioksidan üretimini de destekliyor. Cornell ve Arizona Üniversiteleri’nde 1.312 cilt kanseri hastası üzerinde gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, günde 200 mikrogram selenyum tüketen hastalar, kanser yüzünden hayatlarını kaybetme riskini yüzde 18 azaltmış. Araştırmada sadece plasebo alanlarda ise herhangi bir gelişme gözlemlenmemiş.
Günde 50 mikrogram almalı!
Kaynak: Fındık, levrek, karides.
E Vitamini:
İkinci sırada gelen antioksidanımız, kalp hastalıklarını ve cilt kanserini engelliyor; üstüne bir de bağışıklığı güçlendiriyor. Ayrıca zamanın izlerini cildimizden siliyor. Kore’de yapılan bir deneye göre, E Vitamini tüketen ve ultra-viole ışınlarına maruz kalan farelerde daha az kırışıklık gözlemlenmiş.
Günde 15 miligram E Vitamini almalı!
Kaynak: Ay çekirdeği, fındık, fıstık ezmesi.
C Vitamini:
Bu sadece grip olduğun zaman alman gereken bir vitamin değil! DNA sistemini koruduğu ve vücudun E Vitaminini etkili bir şekilde kullanmasını sağladığı, bilim adamlarınca kanıtlandı. C Vitamini, kan damarlarını koruyup kalp hastalığı riskini azaltıyor. Hollanda’da bulunan Erasmus Tıp Merkezi’nde gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, C Vitamini tüketen hastaların kalpten gitme risklerinde azalma görülmüş.
Günde 75 miligram tüketmeli!
Kaynak: Papaya, biber ve brokoli.
Karoten:
Karoten isimli pigment, gözlerini ve cildini zararlı güneş ışınlarından koruyor. Hollanda’da yapılan bir çalışmaya göre beta-karoten tüketimi, körlüğü engelliyormuş.
Günde 2.310 miligram A Vitamini (beta-karoten) tüketmek gerekiyor.
Kaynak: Havuç ve ıspanak.
İzo-siyanit
Son derece güçlü olan bu antioksidan, kansere yol açan zararlı enzimlerin yolunu kesiyor. Teksas Üniversitesi’nde, 1.400 kişiyle yapılan bir araştırmaya göre, izo-siyanit tüketenlerin dalak kanserine yakalanma riski yüzde 29 azalmış.
İstediğin kadar izo-siyanit tüketebilirsin.
Kaynak: Brokoli, brüksel lahanası ve karnabahar.
Polifenol:
En sevdiğimiz günahı sevaba dönüştüren polifenollere kadeh kaldıralım! Kolombiya Üniversitesi’nde 980 denek üstünde araştırma yapan uzmanlar, günde üç kadeh kırmızı şarap tüketen insanların, Alzheimer hastalığı gibi hafıza kaybı çekmeyeceğini açıklıyor. İngiltere’deki Leeds Diş Sağlığı Merkezi’nde, kakaoda bulunan polifenollerin diş eti hastalığına iyi geldiğini söylüyor.
İstediğin kadar polifenol alabilirsin.
Kaynak: Bitter çikolata, kırmızı şarap, çay ve kahve.
Koenzim: Q10 Bu antioksidan, hücrelerimizi koruyan bir robot gibi görev yapıyor. Beyin hücrelerini yıpranmaktan kurtaran koenzim, migren ağrılarına da çare oluyor. Zürih’de 42 migren hastasıyla yapılan üç aylık bir çalışmanın sonucunda, koenzim Q10 tüketenlerde daha az baş ağrısı görülmüş. Enzim tansiyonu da düşürüyor.
İstediğin kadar koenzim Q10 tüketebilirsin.
Kaynak: Yağsız kırmızı et, tavuk göğsü ve balık.
Cildini antioksidanla besle!
Serbest radikalleri, antioksidan zengini ürünlerle, cildinden ve hayatından uzaklaştırabilirsin!
Antioksidan deposu gıdaları bol bol tüketmelisin ve aynı zamanda cildine de uygulamalısın. Antioksidanlar, çevrenin sebep olduğu serbest radikallerin yolunu keserek cilde zarar vermesini engeller. Gece gündüz güzellik laboratuarlarında araştırma yapan uzmanlar, antioksidan moleküllerini cilt gözeneklerinden geçebilecek kadar küçültmenin formülünü buldu. İşte bu yüzden CoQ10 ve C Vitaminli kremlerin faydasını görebilirsin ama yüzüne koyduğun papaya dilimleri veya et parçaları asla işe yaramaz. Antioksidan zengini bakım ürünlerini kullanırsan Kavak Yelleri dizisinde baş rolü kapacak kadar genç ve taze görünebilirsin.
Nemlendirici Korres Vanilla Plum nemlendirici, içeriğinde bulunan antioksidan enzimleri, aloe vera, çinko, C ve E Vitaminleri ile cildin bağışıklık sistemini iyice güçlendiriyor. Shea yağı cildi nemlendirirken, ayçiçeği, badem ve avokado yağları da besliyor. Enfes kokusu ve içerdiği birbirinden faydalı maddelerle hem cildin elastikiyetini koruyor hem de şımartıyor.
Nereden bulabilirim: Astoria Alışveriş Merkezi’nde bulunan Sephora mağazasında bulabilirsin!
Nemlendirici krem Roc Hydra Destressant Rahatlatıcı Nemlendirici Gündüz Bakım Kremi, enerji verici antioksidan maddeler ve rahatlatıcı etki yapan özel bir parfüm içeriyor. Üstün formülü ile yüzdeki stres ve yorgunluğa bağlı oluşan izleri siliyor, cildi rahatlatıyor, pürüzsüz bir görünüm ve ışıltı kazandırıyor.
Nereden bulabilirim: Eczanelerde bulabilirsin.
Vücut kremi Clinique Turnaraound Body Smoothing Cream, içerdiği shea yağı ve yeşil çay gibi malzemelerle cildi anında yatıştırıyor ve serbest radikallere karşı koruma sağlıyor. Hücre yenilenmesini de destekleyen ürün, en kuru bölgeleri bile yumuşatırken, canlı ışıltılı bir görünüm kazandırıyor.
Nereden bulabilirim: Eczanelerde bulabilirsin.
Temizleme jeli Murad Enerji Veren Nar Özlü Temizleme Jeli, müthiş bir antioksidan deposu! Yeşil çaydan çok daha güçlü bir antioksidan olduğu belirlenmiş nar özü içeren bu temizleyicinin özelliği hem temizleyici hem de tonik olması. Tek adımda temizleme ve tonik işlemini gerçekleştirerek yorgun cildi etkili şekilde canlandırıyor ve enerji veriyor. Tüm cilt tipleri kullanabilir!
Nereden bulabilirim: Eczanelerde bulabilirsin. (84 TL)
Hapı yutma!
Günde ne kadar antioksidan tüketmeli?
Doktorlar herhangi bir miktar önermiyor. İhtiyacın olan antioksidanları, vitamin hapları yerine sağlıklı besinlerden almaya dikkat etmelisin. Journal of the American Medical Association, A ve E Vitaminlerinin, aşırı dozda alındığı zaman negatif etkiler yaratabileceğini söylüyor. Bu yüzden vitamin haplarına fazla güvenmezsen iyi edersin. Antioksidanlar, besin maddeleriyle beraber alındığı zaman daha faydalı oluyor.
Antioksidan deposu besinler
En fazla antioksidan içeren besinler hangileri?
Oslo Üniversitesi, Minnesota Üniversitesi ve VirginIa Tech araştırmacıları tam 1.113 gıdayı inceledi ve antioksidan miktarlarını açıkladı. Bu 50 besini bolca tüketmelisin.
Böğürtlen, 1 bardakta 5,746
Ceviz, 30 gramda 3,721
Çilek, 1 bardakta 3,584
Enginar, 1 bardakta 3,559
Yaban mersini, 1 bardakta 3,125
Kahve, 300 gramda 2,959
Ahududu, 1 bardakta 2,870
Pikan cevizi, 30 gramda 2,741
Yaban mersini, 1 bardakta 2,680
Karanfil tozu, 1 çay kaşığında 2,637
Üzüm suyu, 300 gramda 2,557
Çikolata, 30 gramda 2,516
Yaban mersini suyu, 300 gramda 2,474
Vişne, Yarım bardakta 2,205
Kırmızı şarap, 1 kilogramda 2,199
Çikolatalı power bar, 1 pakette 1,875
Ananas suyu, 300 gramda 1,859
Guava nektarı, 1 bardakta 1,858
C Vitaminli meyve suyu, 300 gramda 1,821
Yaban elması suyu, 300 gramda 1,790
Kuru erik, yarım bardakta 1,715
Bitter çikolata, ,40 gramda 1,675
Kırmızı lahana, yarım bardakta 1,614
Portakal suyu, 300 gramda 1,510
Elma suyu, 300 gramda 1,462
Mango nektarı, 1 bardakta 1,281
Ananas, 1 bardakta 1,276
Portakal, 1 meyvede 1,261
Kahvaltılık gevrek, ¾ bardakta 1,244
Kırmızı erik, 1 meyvede 1,205
Kuru fasulye, ½ porsiyon 1,137
Etli kuru fasulye, 1 tabakta 1,049
Ispanak, ½ porsiyon 1,045
Kıyma, 1 porsiyon 1,040
Kepekli kahvaltı gevreği, 30 gramda 1,024
Şekersiz çikolata, 5 parçada 1,001
Kivi, 1 meyvede 0,987
Pekmez, 1 çorba kaşığında 0,980
Kırmızı patates, 1 orta boy patateste 0,956
Peynirli lazanya, 1 porsiyonda 0,942
Patates, 1 orta boy patateste 0,918
Tatlı patates, 1 orta orta patateste 0,900
Buzlu çay, 300 gramda 0,881
Haşlanmış patates, 1 orta boy patateste 0,862
Domates çorbası, 1 bardakta 0,826
Brokoli, yarım bardakta 0,823
Kırmızı biber, yarım bardakta 0,820
Haşlanmış brokoli, yarım bardakta 0,780
Tamarind nektarı, 1 bardakta 0,761
Karpuz, 1 bardakta 0,432