ANTRENMAN İÇİN NASIL MOTİVE OLABİLİRSİNİZ?

Birçok insanın hayalindeki vücuda kavuşmasını sağlayan bir antrenör, her şeyi değiştirecek 5 soruyu açıklıyor.

spor-salonu-motivasyon

“Mark’ı, yani kayınbiraderimi yılda bir kez görüyorum. Harika bir adamdır ve de ziyaretleri hep eğlenceli olur.

Bir şey dışında: Sonu gelmeyen antrenman soruları.

Genelde fitness tavsiyelerimi paylaşmayı severim. Sonuçta bu benim hayatımın bir parçası.

Problem şu ki, Mark aslında antrenman yapmıyordu. Kız kardeşimle evlendikten sonra çoğu zaman da yapmamıştı.

Bazı yıllar, evden asla ayrılmayan birine seyahat tavsiyeleri vermek gibi bir şeydi bu.

Bu yıl soru biraz farklı bir yola girdi.

Kollarını büyütmek, kilo vermek ya da garajında bekleyen Total Gym’i kullanmak üzerine teknik sorular sormaktan ziyade, antrenman yapmak için nasıl motive olabileceğini öğrenmek istiyordu.

Şaşkına dönmüştüm.

Yıllar içinde motivasyon meselesini birkaç defa araştırmıştım. Son olarak da sevdiğiniz birisini nasıl gaza getireceğinizi anlatan How To Make Your Unhealthy Dad Give a Crap’e göz gezdirmiştim.

Orada birisini fırçalamanın neden işe yaramadığı açıklanıyordu.

Aslına bakarsanız, bu yöntem sıklıkla ters etki yaratıyor ve yetişkinlerde “Bunu yapmak zorunda değilim ve bana bunu yaptıramazsın.” tepkisine yol açıyor.

Fakat bu fırçalamaktan da öte bir şeydi.

Mark benden beynini şekillendirmemi ve antrenman için doğal isteksizliğini nasıl aşabileceğini göstermemi istiyordu.

Ben de bir başkasına danıştım.

Acının peşinde

Alwyn Cosgrove ile 1999 yılından beri tanışıyoruz. Birlikte 6 kitap yazdık.

Bu süre içerisinde ona motivasyonla ilgili bir şeyler sorduğumu hatırlamıyorum.

Eşiyle birlikte sahibi olduğu spor salonundaki müşterilerin hepsi antrenman yapmaya hazırlardı.

Hazır olmasalar niçin Alwyn’in antrenörlerine para versinler ki zaten?

Fakat mesele bu kadar basit değildi.

Cosgrove, “İnsanlar her zaman niye şekillenmek istediklerini dillendirmezler.” diyordu. “Bazen nedenini kendileri bile bilmezler. Biz onların gerçek gerekçelerini aydınlatmak zorundayız.”

Aşağı yukarı şöyle oluyor: Potansiyel bir müşteri gelir, salona şöyle bir göz atar, antrenman için de kendisine bir antrenör arar.

Antrenör dönüp müşteriye neden burada antrenman yapmak istediğini sorar.

Sorunun yanıtı çok çeşitli olabilir. Kimi zaman “Kilo vermek istiyorum.” olur, kimi zaman ise “Vücudumu şekle sokmak istiyorum.”.

Cosgrove’a göre ise asıl önemli mesele, bunun kendileri için niçin önemli olduğu.

Eğer şekillenmek için birçok deneme yapılmışsa -ki çoğu bunları tecrübe etmiştir- şimdikini farklı kılan nedir? Yağlarından kurtulduktan sonra ne olacak? Ne değişecek?

Cosgrove, “Mesele tıpkı Inception filmi gibi. İki ya da üç katman daha derine gitmeniz gerek.” diyor.

Tüm bu sorular müşterinin motive olmasını sağlayamazsa, genellikle şöyle devam eder: “Ya işe yaramazsa? Şekillenememenin sonuçları ne olacak?”

“Belki de eşinin kendisini aldattığını düşündüğünü söyleyecektir. O ana kadar kendisine itiraf edemediği bir şeyler…Kendisini sabahın 6’sında yataktan kaldırıp antrenman yaptıracak şey belki de budur.” diyor Cosgrove.

Teoride mantıklı. Peki konu Mark olunca ne olacaktı?

Zor sorular, dürüst yanıtlar

Mark ile 1993 yılında, kardeşiyle çıkmaya başladıktan kısa bir süre sonra tanıştım.

Yağsız ve yakışıklıydı. 28 yaşındaydı ve cep telefonu sektöründe iyi bir işi vardı. Güney Kaliforniya’daki birçokları gibi, o da ünlü olma arzusu taşıyordu.

30’lu yaşlarına kadar düzenli egzersiz yapsa da antrenman yapmayı hiçbir zaman sevmemişti. Antrenmana yapmak istediği bir şeyden ziyade, yapması gereken zorunlu bir iş gibi bakmıştı.

İşini bırakıp şirketin spor salonundan mahrum kaldığında, dımdızlak ortada kaldığını söylüyordu. Halbuki L.A gibi bir yerde kilometre başına bir ya da iki salon bulabilirsiniz.

Fitness konusunda Mark yemek seçen tipler gibi davranıyordu. Favori antrenmanları vardı ve spor salonu zincirlerinin kalabalığı onu engelliyordu.

Mark’ın “et pazarı” ve “fashion show” olarak tanımladığıbu ortam, onun tahammül sınırlarının dışındaydı.

Craiglist’te bulduğu Total Gym’in aradığı çare olduğuna inanmıştı. Fakat sınırlı egzersiz seçeneklerinden çabucak sıkılmıştı.

Birkaç yıl sonra yenilenmiş bir versiyonunu edinmiş, hatta iyi de sonuçlar almıştı. Kolları, omuzları ve göğüsleri kaslanmıştı.

Her şeye rağmen, göbeğindeki fazlalıklardan kurtulamamıştı.

“Klasik bira göbeği” olarak adlandırdığı şey, 15 yıllık istikrarlı kilo alımının sonucuydu. Şimdi 180 boyunda ve 106 kilogram ağırlığında.

Bu bizi asıl probleme geri götürüyor: Mark, özünde hoşlanmadığı ama önemli olduğuna inandığı bir şeye nasıl motive olacaktı?

Tam da bu noktada Cosgrove’un tekniğini test ederek olası yanıtları alıp alamayacağımızı bulma zamanı geliyor.

1- Neden antrenman yapmak istiyordu?

Bu işin en kolay kısmı: “Hedefim tekrar şekillenmek.” diyordu Mark. “Zamanla da önümdeki şu sarkık göbekten kurtulmak. Cerrahi operasyon gibi bir şey bile düşünüyorum.”

2- Neden bu kadar önemliydi?

Bu kısım biraz daha karışık.

“Sağlıkla ilgili bir şey.” diyordu. “Başıma kiloyla ilgili belalar açılıyor. Bileklerim kasılıyor ve topuklarımla ilgili sorunlar yaşıyorum. Orta yaşlarıma gireceğim ve eğer bir şeyler yapmazsam, bu sorunlar daha da kötüleşecek.”

Kelime tercihlerini fark etmiştim: Orta yaşa girmek.

Amerika’da 60 yaşından evvel kendinizi orta yaşlı gibi şeylerle tanımlamazsınız.

Fakat L.A farklıdır. Eğer yaşınızı küçültmeye çalışmıyorsanız, denemiyorsunuz demektir.

Mark, “Şimdi 52 yaşındayım; fakat soranlara 47 diyorum.” diye açıklıyor. “Bir sonraki gün 41 oluyorum. Eğer vücudumu şekillendirirsem, daha sık 41 diyeceğim.

Sanırım bir yerlere varmaya başladık…

3- Neden şimdi?

Mark seçkin insanlara tur rehberliği yapıyor ve insanlara yıldızların evlerini gösteriyor.

 

İşinin istikrarlı bir iş olduğunu söylemek güç. Mevsimsel ve ekonomik dalgalanmaların yanı sıra, tahmin edebileceğiniz gibi Amerika’daki ekonomik iklim de para harcamak için ülkeye gelen turist sayısının azalmasına yol açıyor.

Bir de L.A’in kendi atmosferi var.

Turları, işvereninin lüks arabasında düzenliyor. En hafifinden bir trafik kazası bile astronomik zararlara yol açabilir.

En kötü senaryoyu düşünürsek, yüksek riskli bir sürücü klasmanına girebilir. Bu da işini kaybetmesinin yanı sıra, sektörde bir daha iş bulamaması da demek olur.

Bu konudaki düşünceler çokça canını sıkar halde.

“Yeni bir iş görüşmesinde tabii ki düzgün görünmek istiyorum.” diyor. ” Özgüven sorunum, öğrenme güçlüğüm ya da benzer bir sorunum yok. Fakat ofisten girer girmez başkalarında yaratacağım ilk izlenim var ya, onun şimdikinden daha iyi olmasını istiyorum.”

4- Vücudunu şekillendirmezse ne olur?

Size kayınbiraderim hakkında söylemediğim bir şey var.

Asla evlenmedi; fakat geride kalan 24 yıl boyunca eski oda arkadaşının kızına babalık yaptı.

Mark ve oda arkadaşı asla romantik bir şeyler yaşamamış. Hatta taşındıklarında zaten hamileymiş. Yakın arkadaş kalmışlar ve çocuğun bakımını üstlenmişler.

Fakat kız şimdilerde erkek arkadaşıyla birlikte yaşıyormuş. “Ebeveynliği bırakmak isteyip istemediğimi bilmiyorum.” diyor.

Öyle görünüyor ki, yeni bir çocuğa babalık yapmak istiyor.

Fakat zamanın aleyhinde işlediğinin de farkında.

“Güzel bir vücuda sahip olmak, evlat edinmek için beni öne çıkaracaktır.” diye düşünüyor. “Onun verdiği enerji de beni çocuğuma ya da çocuklarıma bağlayacaktır.”

Sonra da benim asla sorgulayamayacağım kişisel hayatına geçiyor.

Babalığın ilk yarısında, ikisi ciddi olmak üzere birçok ilişkim oldu. Şimdi bunları çokça yapmıyorum çünkü insanlara sunabilecek çok şeyimin olduğuna inanmıyorum.”

Yaklaşıyoruz…Fakat Cosgrove’a kulak vermeye devam edersem, bana son bir soru daha sormamı isteyecektir:

5- Şekillendikten sonra ne olur?

Mark yeniden yaş konusuna dönüveriyor.

Sadece daha genç görünerek değil, daha da genç hissederek yakalayacağı özgüvenden bahsediyor.

Ele aldığımız tüm konuların -iş, aşk hayatı, yeni bir aile planı vs- kilit noktası bu işte.

Olduğum yaştan daha genç olduğum söylendiğinde hoşuma gidiyor; çünkü bu benim daha akıllı görünmeme de yol açıyor.” diyor. “Adil olsun ya da olmasın, özellikle de L.A’de çekici insanlara daha iyi gözle bakılır ve aynı özelliklere sahip olan insanlardan sizi bir adım daha öne çıkarır.”

Sanırım motivasyonun sıfır noktasına gelmiş bulunuyoruz. Yanıt bulmayan soru şu: Bu yeterli mi? Sanırım sonuçları 1 yıl sonra tekrar karşılaştığımızda göreceğim.

Lou Schuler, Men’s Health Editörü; ödüllü bir gazeteci. 

 

 

BENZER YAZILAR