AŞKLA İLGİLİ EN GÜZEL ALINTILAR

Aşk sadece bir duygu meselesi değil; uzmanlara göre öncelikle bir nöron ve hormon hikâyesi…Aşkla ilgili en güzel satırları keşfetmeye ne dersin?

Henri Beyle Stendhal, Aşk, 1822

“İşte ruhun içinde olup bitenler: 1) Hayranlık. 2) Kendi kendine şöyle söylenir: ‘Ona öpücükler vermek, ondan öpücükler almak ne büyük zevk’ vs. 3) Umut. Nitelikler incelenir, bu evrede bir kadının olabilir en büyük fiziksel zevk için kendisini vermesi gerekir. En sakınımlı kadınlarda bile umut anında gözler kızarır; tutku o kadar güçlü, zevk o kadar canlıdır ki çarpıcı görünümlerle kendini ele verir. 4) Aşk doğar. Sevmek, tüm duyularla ve mümkün olduğu kadar yakından sevilen nesneyi ve bizi seveni görme, ona dokunma ve onu hissetme zevkine sahip olmaktır.”

Aşk, Oda Yayınları

Marguerite Duras, Sevgili, 1984

“Şık adam limuzinden indi, bir İngiliz sigarası içi­yor. Erkek şapkalı, lame pabuçlu kıza bakıyor. Ağır ağır ona doğru geliyor. Belli bir şey, çekiniyor. İlkin gü­lümsemiyor. İlkin bir sigara sunuyor ona. Eli titriyor. Şu ırk farkı var arada, beyaz değil, bunu yenmesi gerek, bunun için eli titriyor. Kız sigara içmediğini söylüyor, ‘Hayır, teşekkür ederim.’ Başka hiçbir şey söylemiyor, beni rahat bırakın demiyor ona. O zaman daha az kor­kuyor adam. O zaman gözlerine inanamadığını söylü­yor. O yanıt vermiyor. Yanıt vermeye değmez, ne yanı­tı verecek ki. Bekliyor. O zaman soruyor adam: ‘Ama siz nereden geliyorsunuz?’”

Sevgili, Sel Yayıncılık

Boris Vian, Günlerin Köpüğü, 1947

“Chloé kırmızı dudaklı, kumral saçlıydı… Mutlu bir havası vardı ve ve elbisesinin bunda bir etkisi yoktu. ‘Cesaret edemem’ dedi Colin. Sonra Alise’i bıraktı ve Chloé’yi davet etti. Chloé ona baktı. Güldü ve sağ elini omzuna koydu. Soğuk parmaklarını boynunda hissediyordu. Colin zekice seçtiği bir çift beyin sinirinin emriyle sağ pazısını kasarak aralarındaki mesafeyi kısalttı. Chloé halen ona bakıyordu. Mavi gözleri vardı. Kıvırcık ve parlak saçlarını geriye atmak için başını salladı; sert ve kendinden emin bir hareketle de şakağını Colin’in yanağına yapıştırdı. Çevrelerinde derin bir sessizlik yayıldı ve dünyanın geri kalan kısmı umurlarında olmadı.”

Günlerin Köpüğü, E Yayınları

Stefan Zweig, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, 1920

“Sisli bir sonbahar akşamı -nihayet! nihayet!- Viyana’ya vardığımda, ilk gittiğim yerin neresi olduğunu sana söylememe bilmem gerek var mı? Bavulumu garda bıraktım, bir tramvaya atladım -bana çok yavaş gidiyormuş gibi geliyordu, her durakta öfkeleniyordum- ve evinin önüne koştum. Pencerelerin aydınlıktı, yüreğim deli gibi çarpıyordu. O zamana kadar bana onca yabancı kalmış, onca anlamsız bir biçimde yanımdan geçip gitmiş olan şehir, işte ancak şimdi yaşamaya başlamıştı, ben de ancak şimdi yeniden yaşıyordum, çünkü senin, sonsuz rüyamın artık yakınımda olduğunu seziyordum.”

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, İş Bankası Kültür Yayınları

Soren Kierkegaard, Baştan Çıkarıcının Günlüğü, 1843

“Kız korkunç bir cadılar dansındaki en aykırı ruh halleri arasında sürekli çırpınıp durur, kimi kez kendini kınayıp onu affeder, kimi kez de onu kınar ve sonra, aralarındaki ilişkinin ancak simgesel bir geçerliği kaldığında ise her şeyin yalnızca bir hayal olduğu şüphesiyle uğraşıp durur sürekli. Bu sırrı herhangi bir kişiye de açamaz; çünkü aslında açacak bir şey de yoktur. Düş gördüğünüzde düşünüzü başkalarına anlatabilirsiniz ama onun anlatacağı düş değil gerçektir; yine de karmakarışık olmuş zihnini rahatlatmak için bunu bir başkasına anlatmak istese, o anda bu bir hiçe dönüşür. Kendisi bunu şiddetle hisseder; ama onu kimse, hatta kendisi bile anlayamaz ve bu durum, üzerine bir ağırlık olarak çöker.”

Baştan Çıkarıcının Günlüğü, Ayrıntı Yayınları

Henry Miller, Uykusuzluk, 1974

“Aşk, gerçek aşk tamamen teslim olmayı gerektirir mi? Hep sorulan bir soru bu. Az da olsa bir karşılık beklemek insana yaraşır bir eylem değil mi? İnsan illa insanüstü bir yaratık ya da bir tanrı mı olmalı? Vermenin sınırı var mıdır? İnsanın kanaması sonsuza dek sürer mi? Kimileri önceden tasarlanmış bir ilişki planı öneriyor, bir oyunmuş gibi söz ediyorlar bundan. Elini açık etme! Ağırdan al! Geri adım at! Numara yaparken de numara yap! Yüreğin kan ağlasa bile içinden gelen duygulara asla ihanet etme. Her zaman, hiçbir şeye aldırmıyormuş gibi davran. İşte, aşk acısı çekenlere verilen öğütler.”

Uykusuzluk, Notos Kitap

BENZER YAZILAR