Galatasaray Liv Hospital’ın 35 yaşındaki oyun kurucusu Carlos Arroyo’yu üç kelimeyle tarif etmemi isteseniz, “tutku, hırs, mücadele” derim. Öyle bir adamdan bahsediyoruz ki, basketbol sahasına girdiği andan itibaren bambaşka birine dönüşüyor. Biz de bu gördüğünüz harika fotoğraflar çekilirken, maçlardaki enerjisinin kaynağını daha iyi anlıyoruz. Her karede “Daha iyisi olabilir, bir daha çekelim” diyen Potanın Kralı hakkında her şeyi öğrenmeye hazır mısınız?
SÖYLEŞİ: BURCU KAPU
“Kendimi eleştirme konusunda hep çok katı ve acımasız olmuşumdur. Belki de başarıya ulaşmamı sağlayan budur.” — CARLOS ARROYO
Basketbol hayatına nasıl girdi?
Çok erken yaşlarda babam, bana ve ikiz kardeşime basketbolu öğretti. Sanırım 5 yaşındaydım. Evden çıkıp yakındaki parka gidiyorduk. Daha o zamanlar evde NBA izler, profesyonel basketbol oyuncularına hayranlık duyardık. Babam aslında avukat ama konu basketbol olunca inanılmaz tutkulu. Kendisi profesyonel olarak hiç oynamamış. Sadece arkadaşlarıyla parkta oynardı. Ülkem Porto Riko’da basketbol kulübünde yöneticilik de yaptı. Okulda arkadaşlarımla, evde babamla hep basketbolun içinde oldum. Çocuk yaşta ben de basketbolun içindeki tutkuyu keşfettim.
Babalar normalde çocuklarını bir şeye yönlendirirken, farkında olmadan üzerlerinde baskı da kurarlar. Sen de o baskıyı hissettin mi?
Hiçbir zaman hissetmedim, zaten içimde o tutkuyu keşfetmiştim. Oyunu sevmem için beni yönlendirmesi gerekmedi, kendi kendime sevdim. İkiz kardeşim de seviyordu ama onun dikkati başka şeylerde dağılabiliyordu. Bir süre sonra bıraktı.
Şimdi ne yapıyor?
Profesyonel hayatta sanırım benim karşıma çıkan fırsatlar ona çıkmadı. Çocukken aynı takımlarda oynadık. Şimdi doğduğum şehirdeki belediyede iyi bir görevde çalışıyor ve mutlu. Çok güzel bir kızı var. Ben basketbolu profesyonel bir iş olarak tercih ettim, o etmedi. Bir de tabii ben şanslıydım. Sağlığım da müsaade etti. İnsanın sevdiği, tutkuyla bağlı olduğu işi profesyonel olarak yapabilmesi Tanrı’nın büyük bir lütfu.