ABD macerası nasıl başladı?
Porto Riko’da hep alt yapılarda ve genç takımlarda oynadım. O dönem tek hayalim bir gün NBA’de oynamaktı. Kolej yaşına geldiğimde, bir yıl Georgia’da okumak için burs kazandım. Bir yılın sonunda tekrar ülkeme dönüp liseyi bitirdim. Sonrasında Miami’de bir üniversiteye kabul edildim. 18 yaşında valizim elimde, ailemden ayrılıp ABD’ye okumaya ve basketbol oynamaya gittim. O günden beri de tatiller ve milli maçlar dışında bir daha maalesef hiç ailemin yanına dönemedim.
NBA’de oynarken bir yandan da okuyor muydun?
Bütün hayalim bir gün NBA’de oynamaktı. Ben de hayallerimin peşinden gittim. Basketbol oynamaya ve NBA’e gitmeye o kadar odaklanmıştım ki, maalesef üniversiteyi bitiremedim. Yaz okullarına da milli maçlar nedeniyle devam etme şansım olmadı. Sonrasında NBA’de takımla kampa katılma fırsatım olunca, onu tercih ettim. Ailem bu başarımla çok gurur duydu.
Aynı dönemde evlendin, değil mi?
Okulun ilk yılında şimdiki eşimle tanıştım. Amigo takımının lideriydi. Başıma gelen en güzel şey odur. Hayatıma ondan sonra düzen ve disiplin geldi diyebilirim. 24 yaşındayken evlendim. 26 yaşındayken de ilk kızımız oldu. O zaman gerçekten aile olduğumuzu hissettim. Sonra bir kızımız daha oldu. İtiraf etmeliyim, bir oğlum olmasını çok istiyordum. Üçüncü çocuğumuz erkek oldu. Şimdi dokuz, dört ve iki yaşındalar.
Gençlik dönemine dair en çok özlediğin şey ne?
O günlerin bir daha gelmeyeceğini bilmek ve bunu kabullenmek gerçekten çok zor bir duygu. Hayatına bakıyorsun, birçok güzel hatıran var ve onlara geri dönüş şansın yok. Bugün geldiğim yere ve olduğum insana dönüşmem için o anlar hep bana ilham verdi. Hatırlıyorum, daha 10 yaşında bir çocukken doğum günü pastamı üflediğimde, içimden tuttuğum dilek hep bir gün NBA’de oynamaktı.
Bugün doğum günü pastanı üflerken ne diliyorsun?
Çocuklarım için sağlık, mutluluk ve diledikleri her şeyin gerçek olmasını. Onlara her zaman birbirlerini sevmelerini ve destek olmalarını öğütlüyorum. Hayattaki en önemli şey aile ve ancak bu şekilde aile bağlarımızı kuvvetli tutabilirler. Ben de babamdan böyle öğrendim. Biliyorum, her aile böyle değil. Hep şükrediyorum, bizi manevi değerlerin önemiyle büyüten ve hayallerimizin peşinden gitmemizi öğütleyen bir aileye sahiptim. Ben de şimdi aynısını çocuklarıma öğretmeye çalışıyorum. Çünkü günün sonunda her şey bitiyor ve geriye bir tek aile kalıyor.
Çocukluğuna dair hatırladığın en güzel anın ne?
Porto Riko’da Fajardo adında küçük bir şehirde yaşıyorduk. Oynadığım genç takımı ise başkent San Juan’daydı. İki şehrin arası bir saat. Babam her gün kardeşim ve beni okuldan alır, antrenmana götürürdü. İşte o yola, o arabaya dönmeyi çok isterdim. Yol boyunca şakalaşır, müzik dinler, her şey hakkında konuşurduk. Babam o yolculuklarda bize hayatı öğretti. Şimdi bizler için ne kadar fedakârlık yaptığını daha iyi anlıyorum. Her gün ofise gider, işlerini bizim okul çıkış saatimize kadar bitirmeye çalışır ve sonra bizi antrenmana götürürdü.