AURAN NE DURUMDA?

Bedenimizin etrafını saran elektromanyetik alana aura denir. Bedeni çeviren aura alanı, insana bir kalkan olarak verilmiştir. Dolayısıyla koruma işlevi görür. Aura parlayıp ışıldadığında, kişiyi hastalıklardan koruduğu, kötü talihi savuşturduğu ve şansı olsa da bir şeylerin eksik olduğu insanlarla karşılaşırsın. Bazen de fiziksel olarak çekici olmasalar da kendilerini çekici yapan bir şeylere sahip insanlar vardır. İşte bunlar yaydıkları ışığın etkileridir. Reem Nöropsikiyatri’den Dr. Mehmet Yavuz, aurayı sizler için anlattı…

Sende de o ışık varsa…
Aura bedenimizin çevresinden üç metre uzağa dek genişleyebilir. Kişinin kendisine özel parlaklığı, etrafına aura sayesinde yayılır. Bazen iki kişi birbirine aşık olduğunda ‘Aralarında kıvılcımlar çakıyor’ deriz. Ya da yetenekli insanların ‘Sende ışık var’ diyerek yüreklendiririz. Bu benzetmelerin esas kaynağı gözümüzle görmesek de başkalarının çevresindeki aurayı hissetmemizdir. Eğer bedenimizden çıkıp başımızın üzerinden bakarak auramızı görme şansımız olsaydı, bedenimizin her yerini oval şekilli ya da kabuk gibi bir enerjinin sardığını fark edebilirdik. Bu enerji aynı zamanda ışıltıyla titreşmektedir.

Eğer ruhsal ve bedensel olarak sağlıklıysan bu alanın yüzeyi düzgündür. Bedensel, ruhsal ya da zihinsel olarak hastaysan, bu enerji alanında çukurlar ve boşluklar görülür ve ışıldayan enerji donuklaşır. Bazı üstatlar kişinin aurasının rengine bakarak, doğru mu yoksa yalan mı söylediğini bile anlayabilmektedir. Normal bir insanın bir metreden biraz fazla genişlikte bir aura alanı vardır. Cansız nesnelerin aura alanları ise elli santimetre kadar uzanır. Eğer aura alanının genişliğini artırmak istiyorsan, beyaz pamuklu elbiseler giyebilirsin. Bu, aura alanının genişliğini on beş santimetre kadar artıracaktır. Daha parlak ve daha geniş bir aura alanına sahip insanların yanında olmak çok şifa verici ve arındırıcı olabilir. Örneğin, iki insan bir anlaşma sırasında konuşurken daha parlak auraya sahip olan kişi genellikle ‘kazanır’.

Aura bozulur mu?
İnsanın bedeni, ruhu, duyguları birbirleriyle bağlantılıdır. Bazı bilgeler, ‘Önce ruhunuz hastalanır sonra bedeniniz…’ derken bunu kastederler. Ne zaman zihnimizde öfke, kırgınlık, açgözlülük, hırs, şiddet eğilimi gibi negatif duygular belirgin şekilde öne çıkıp kontrolü ele geçirirse aynı dönemlerde işlerin ters gittiğine tanık oluruz. Ve tabii ki tam tersi de doğrudur. Ne zaman işler ters gitse, öfkemiz, kinimiz artar. Hayatın doğası gereği, her zaman etrafımız güllük gülistanlık olmaz. Elbette kimi zaman bazı şeyler ters gidecek. Böyle zamanlarda, hissettiğin her öfkenin, kin ve intikam duygusunun bedenini ve auranı bozduğunu bil.

Peki, içimizde öfke varsa ne yapacağız? Hepimizin kızgınları vardır. Bu öneriyi gerçekleştirmek çok kolay olmasa da bir şeyler ters gitmeye başladığında canını sıkmadan önlem almaya, ne yapmanız bekleniyorsa onu yapmaya konsantre ol. Kimi zaman yaptığın iş ya da yaşadığın hayat ile hayallerin arasında kopukluk oluşabilir. Böyle zamanlarda isyan etmek yerine hayatının güzel parçalarına odaklan. Eğer daha iyi bir yaşam kurmak istiyorsan bunun için tembellik etmek yerine azimli olmalısın. İnsan üzüldüğünde, acı çektiğinde ya da sinirlendiğinde, bu duyguların değiştirilemeyecek derecede güçlü olduğunu zanneder. Oysa duygular, beyninde kayıtlı inançlar, düşünceler yoluyla değiştirilir. Yani düşüncelerini kontrol ettiğinde, duygularını da belirgin oranda kontrol altında tutabilirsin.

Auranı temizle!
Uzun süre üzüntü ve kızgınlık dönemleri geçirdiysen, duyguların incindiyse, kendini korumasız hissediyorsan auranın arınmaya ihtiyacı var demektir. Auran zarar gördüğünde üzerinde lekeler ve yırtıklar oluşur. Yeniden iyi şansı kendine çekebilmen için aurayı arındırma yöntemlerini kullanabilirsin. Aurayı arındırmak aslında çok zor bir şey değildir. Örneğin bir küveti doldurup içine bir bardak süt eklersen, sütün temizleyici etkisinden yararlanabilirsin. Küvetin yoksa belki yıkanacağın suyu bir kovada biriktirip bir biraz süt yardımıyla bu işlemi kolayca yapabilirsin. Tabi, her türlü ruhsal çalışmada, niyet etmeyi unutma. Yani üzerine süt döküldüğünde arınmazsın ama arınma niyetinin gücü ile sütü birleştirdiğinde sonuç alma şansın var.

İnsanlar denize girip tatil yaptıklarında kendilerini rahatlamış hissederler. Bunun bir nedeni, tuzlu suyun arındırıcı etkisidir. Denize girdiğinde auranın da temizlendiğini bilin. Güneş de hem içini açarak hem de kemiklerini güçlendirerek sana moral katacaktır. Denize girme şansın yoksa banyo suyuna deniz tuzu katabilirsin. Tuz eskiden beri bilinen temizleyicidir.
İşte bu kadar pratik yöntemlerle auranı temizleyebilirsin. Önemli olan auranı kirleten alışkanlıkları tekrar etmemektir. Eğer auraları görebilseydik, bazılarının geniş, parlayan, renkli ve hafif pelerinlerle etrafa neşe saçarken, aurası kirlenmiş kişilerin ağır, düşük bir enerjiyle kara cübbeyi andıran bir bulut ile dolaştığını görecektik. Bu nedenle düşüncelerini olumlu tut ve yoluna sağlıklı yaşam alışkanlıkları ile devam et.

 

BENZER YAZILAR