Batuhan Buğra Eruygun Engelleri Koşarak Aşıyor

Hayatta her şey istediğiniz gibi gitmeyebilir. Ama içinde her şeyle mücadele edecek gücü bulabilen insanlar için her zorluk, sadece alışılması gereken bir engeldir. Batuhan Buğra Eruygun ve geri dönüş hikayesi bunun en iyi kanıtı.

İçinde bulunduğumuz 2018 yılı, Türk bir atletin etkileyici geri dönüşüne tanıklık etti. Bundan on sene önce, daha 17 yaşında kendi kategorisinde dünyanın en iyi beşinci derecesine sahip olan, Türkiye ve Balkan rekorlarını kıran ve 110 metre engelliyi 14 saniyenin altında koşan ilk Türk sporcu unvanını alan Batuhan Buğra Eruygun için bu muhteşem başlangıç aynı şekilde devam etmedi. Geleceğin en umut vadeden sporcularından biri olarak görülürken, önce 2013 yılında yaptığı bir hata ile iki sene çok sevdiği spordan uzak kaldı, sonra da cezasının bitmesini beklerken daha da kötü bir haberle sarsıldı. Kansere yakalanmıştı. Birçok insan böyle üst üste gelen talihsiz olayların ardından ayakta kalmakta ve mücadeleye devam etmekte zorlanabilir. Ama Batuhan Buğra Eruygun onlardan biri değil. Önce kanseri yenen sonrasında da atletizme geri dönen bu adam, 2018 yılında Balkan ve Türkiye şampiyonluklarıyla dikkat çekici bir geri dönüşe imza attı. Bu ay kapağımızda konuk ettiğimiz Eruygun’la ilham verici hikâyesini konuşmak için bir araya geldik.

KUSURSUZ START
1991 yılında Üsküdar’da doğan Batuhan, sporcu bir ailenin çocuğu. Atletizme başlayana kadar farklı branşlar da denemiş: “Babam hentbol milli takımının ilk kaptanıymış. Annem ise uzun yıllar voleybol oynamış. Dört yaşında jimnastikle başladığım spor hayatıma, 8 yaşında atletizme geçiş yaparak devam ettim. Beden eğitimi öğretmeni olan babam, okulunda atletizm takımı kurmuştu. Kendi okulu yarışa giderken beni de okuduğum okul adına yarışmalara sokmuştu. İlk yarışıma Fenerbahçe Stadı’nın altında bulunan atletizm salonunda katıldım. Burada, 60 metrede Üsküdar şampiyonu olarak kariyerime şampiyonlukla başladım diyebilirim. Lisedeyken de hentbol oynadım. Sonrasında, atletizm ile elde ettiğim başarıların ve bu alanda yeteneğimin daha iyi işlenebileceği inancıyla atletizme devam ettim. Şu anda da bunun doğru bir karar olduğunu görüyorum. 17 yaşındayken dünya beşinciliğine sahiptim. Aynı yıl Türkiye ve Balkan rekorlarını kırdım. Atletizm tarihinde 110 m engelli koşuyu 14 saniyenin altında koşabilen ilk Türk sporcu unvanını aldım. Daha sonra da 22 yaşında 60 m engelli koşuyu 8 saniyenin altında tamamlayarak bir ilki daha başardım ve bir unvanı daha başarılarım arasına yazdırmanın gururunu yaşadım.

Atletizmde üst seviyede başarılı olabilmek için fiziksel özelliklerinize en uygun branşı seçmek hayati bir önem taşır. Batuhan Buğra Eruygun’un bunu bulması biraz vakit alsa da o, farklı şeyleri denemiş olmaktan memnun: “Atletizmin birçok dalında mücadele etmek, bize en iyi olduğumuz branşı seçmemiz konusunda fayda sağladı. İlk olarak 100 metre ve uzun atlama branşlarında yarışıyordum. Hatta 13 yaş kategorisinde 100 metrede 12:30 saniye, uzun atlamada 5.72 m ile ilk Türkiye rekorlarımı kırmıştım. Okul adına gittiğimiz bir yarışta 110 metre engellide yarışacak arkadaşımız yoktu ve hocamız bu branşta benim koşmamı uygun gördü. Kendimden 2 yaş büyüklerle mücadele edecektim ve çekinmiştim. Yaşlarının getirdiği avantajla fiziksel olarak benden üstünlerdi. Ancak antrenörüm bana inanıyordu ve beni de yapabileceğime inandırdı. O yarışta, küçük bir farkla İstanbul ikincisi olmuştum. Şimdiki branşıma ilk adımımı da böyle attım. Aslında atletizme başladığımda 100 metre koşucusu olacağımı düşünüyordum. İlerisi için de bu kategoride kendime zirveyi hedef almıştım. İlk hayalim 9:72 olan dünya rekorunu 9:70 barajının altına indirerek bu sınırı aşan ilk sporcu olmaktı. Benim hayallerim o günden bugüne, her zaman yapılmayanı yapmak, sınırları aşmak oldu.

HATALARINDAN DERS AL
Hayatta hepimizin yanlış kararları vardır; pişman olsak da zamanı geri alamayız. Daha fazla kazanma hırsı, yaşının beraberinde getirdiği heyecan ve yanlış yönlendirmeler de Batuhan’a böyle bir karar aldırmış ve o, doping yapmış. Yıllar geçmesine rağmen, o günleri anlatırken ne kadar üzgün olduğunu görebiliyorsunuz: “Sadece bir defa yaptığım bu hata yüzünden geçmiş başarılarım da gölgede kalmış oldu. Kariyerimin zirvesindeyken çok sevdiğim spordan uzaklaştırıldım. Bir sporcunun en verimli çağlarında, antrenman yapmak yerine çalışmak zorunda kaldım. Hayatımda yaşadığım ilk büyük psikolojik yıkım buydu. Bu süreçte kimseden de destek görmedim.
Tek motivasyonum, her zaman olduğu gibi spor oldu. İş haricindeki zamanlarımı sporum hakkında daha fazla bilgi edinip daha çok şey öğrenmeye çalışmakla geçirdim. Yabancı kaynaklar ve yurtdışındaki antrenörlerle iletişimde bulunmam sayesinde şu an engelli koşular branşında antrenörüm olmadan da başarılar elde edebilmekteyim. Aslında o yıkıcı süreç, şu anki başarılarımın temelini hazırlamıştı.

AİLEM OLMADAN OLMAZDI
İki yıl spordan uzak kaldıktan sonra geri dönmek ve üst düzey başarılara imza atmak hangi sporda olursa olsun çok zordur. Batuhan ise bunu başarmaya hazırlanırken kanser olduğunu öğrendi. Onu bu süreçte ayakta tutanın ailesi ve spora olan aşkı olduğunu söylüyor: “Rahatsızlığımı öğrendiğim ilk anda aklımda sadece ailem vardı. Tek düşündüğüm, durumu onlara nasıl anlatacağım, ne kadar üzülecekleriydi. Başınıza böyle bir şey geldiğinde kendinizi düşünmeyi bırakıp sadece sevdiklerinizi üzmemeye odaklanıyorsunuz. Bu noktada beni güçlü kılan, yeniden spora dönüp eskisinden daha da başarılı olarak, ailemi tekrar sevindirmenin hayaliydi. Dolayısıyla her zaman en büyük motivasyonum spor oldu. Belki de dünyanın en zor tedavilerinden birini geçirdim. Bu süreçte vücudumun ve psikolojimin güçlü oluşu beni bu mücadeleden iki kez galip çıkardı.

Yıllardır yaptığım üst düzey antrenmanların etkisiyle vücut direncim hep yüksek kaldı. Büyük yıkımlar olsa da vücudum direnmeyi asla bırakmadı. Aynı şekilde büyük yarışma streslerinin ve zorlu antrenmanlarda asla pes etmememin verdiği tecrübeyle psikolojik olarak hep güçlü kaldım. Sporun en büyük faydasını da aslında bu noktada görmüş oldum. Tüm bu süreçte tek destekçim ailemdi. Başka kim yanımda olduğunu söylerse haksızlık yapmış olur. Tüm sıkıntılarımı tek başıma sadece ailemden gördüğüm destekle aştım. Sadece son ameliyatımdan önce arkadaşlarım, Atletizm Federasyonu Türkiye Şampiyonası’nda bana bir jest yaptı. Benim kategorimde koşan sporcu arkadaşlarım fotoğrafımın basılı olduğu formalarla yarıştılar ve onlara madalyalarını ben verdim. Daha sonrasında hepsiyle sahada hatıra fotoğrafı çekildik. Benim için olağanüstü bir motivasyon olmuştu. Bu jest sayesinde insanlara ilham olabilecek hikâyemin de gerçekleşmesine vesile olmuşlardı. İki yıl sonra aynı yerde, aynı yarışmada altın madalyayı ben kazandım. İki sene önce bitik bir halde madalya verirken, her şeyin sonunda bu kez, kürsünün en üst basamağında ben vardım.

2018 ONUN YILI
Batuhan Eruygun şimdilerde, önüne çıkan her zorluğu yenen ve yaptığı işte tekrar zirveye çıkmayı başaran bir sporcu olmanın haklı gururunu yaşıyor. 2018 yılında hem Türkiye hem de Balkan Şampiyonluğu’na imza attı ve şu anda branşında Türkiye’nin en iyisi olarak, Avrupa’daki en iyi 16 arasına kalarak Avrupa Şampiyonası’nda da kendini göstermek istiyor. Tabii, yüksek hedefler için önemli bir çaba gerekiyor. Aynı zamanda Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’nde eğitimine devam eden ve antrenörlük yapan Batuhan, kendi programlarını da kendisi hazırlıyor: “Antrenman programlarımı kendim hazırlıyorum. Olması gerektiği gibi, dört dönem olarak planlıyorum: Genel hazırlık, özel hazırlık, müsabaka öncesi ve müsabaka dönemi olarak. Her dönem antrenman programıma göre beslenmemi ayarlıyorum. Net bir program hazırlamıyorum fakat hangi dönem nasıl beslenmem gerektiğini, hangi antrenmanlarda hangi enerji kaynaklarına ihtiyacım olduğunu bilerek besleniyorum. Beslenme gerçekten uzmanlık gerektiren bir alan olduğundan bu konunun uzmanı diyetisyen arkadaşlarımdan yardım alıyorum. Antrenmanda çeşitliliğe önem veriyorum. Cross-training de çok önemli tabii ki koşucular için. Bana kalırsa cross-training atletizmin kapsadığı bir antrenman çeşidi. Bizim antrenmanlarımızın geneli yüksek şiddetli antrenmanlarla kondisyonumuzu en üst seviyeye taşımayı hedeflediğinden, bana göre en iyi cross-training antrenörleri atletizm antrenörleridir. İnişli çıkışlı kariyerim dolayısıyla bazen yarışmalara çok kısa sürelerde hazırlanmak durumunda kaldım. Bu dönemlerde cross-training dediğimiz sistemi çokça kullandım. Vücut direncimi düşüren bir yarışmadan çıktıktan kısa süre sonra Türkiye şampiyonu olmamı buna örnek gösterebilirim.

BENZER YAZILAR