Bebeğimle de Koşarım!

Çocuğunuza merhaba derken koşuya veda etmeyi aklınızdan geçirmeyin. Güç almak için pusetle koşan Sibel Demirel’in ilham veren hikâyesini okuyun.

Eğitimci, yönetici, kariyer koçu ve çevirmen… Sibel Demirel ilk bakışta iş yaşamı çok yoğun bir kadın olarak görünüyor. Yakından baktığınızdaysa düzenli egzersizi, koşuyu ve anneliği bu tabloya yerleştirebildiğini görüyorsunuz. İlk koşusuna 2014’te 7 km’lik bir yarışla adım atıyor. Yorulsa da finiş çizgisinin ve ortamın keyfine vardıktan sonra bir daha koşmayı bırakmıyor. 2014’te 7 km koşabilmenin endişesini yaşarken, bir yıl sonra Antalya’da yarı maratonu tamamlıyor ve gözünü Likya Ultra Maratonu’na dikiyor. Geçtiğimiz yıl da bu hedefini gerçekleştiriyor.

“Hızı değil, mesafeyi artırmayı ve parkuru zorlaştırmayı seviyorum” diyen Demirel, birçoğunun aksine anne olduktan sonra da bırakmıyor koşmayı. Onunla röportaj yapmayı istememizin nedeni de tam olarak bu. Zira hayatına bebeği ile birlikte yeni sorumluluklar ve uykusuz geceler ekledikten sonra vazgeçmeyip, pusete sarıldığı gibi evinin bulunduğu Moda sahiline atıyor kendini.

ABD’de çok yaygın olsa da Türkiye’de henüz sık rastlamadığımız pusetle koşu konusunda Demirel’in öncelikli hedefi, kızını sporcu bir ruhla yetiştirmek. Malcolm Gladwell’in Outliers kitabında öne sürdüğü, herhangi bir konuda uzmanlaşmak için istisnasız on bin saat çalışmak gerektiği savını destekleyen Demirel, çalışmanın dışında aile, arkadaşlar, çocukluk, insanın içinde yetiştiği kültürün de başarının belirleyici unsurları olduğunu düşünüyor. O yüzden pusetle koşmayı, kızı Mira’ya bebekliğinden itibaren koşu atmosferini yaşatma aracı olarak görüyor.

Annesi ile ilk koşusuna daha beş aylıkken çıkan Mira, her hafta ortalama 6 saat koşuyor. Demirel, kızının koşu dünyasının motive edici enerjisiyle tanışması için grup koşularına gitmeye çalışıyor. “Sizler koşarken Mira ne ile meşgul oluyor?” diye merak ettiğimde, koşucuları ısınırken izlediğini, etrafı incelemekten ve annesinin ayaklarını takip etmekten keyif aldığını ve dördüncü kilometrede uykuya yenik düştüğünü öğreniyorum.

BENZER YAZILAR