Ezel mi bilgisayar oyunları mı?
Uygar insanlar olarak, dünyayı kaostan kurtarıp düzeni kurmak bizim görevimiz değil mi? Fransız İhtilali’nden sonra böyle anlaşmamış mıydık? Biz sözümüzün eriyiz, ancak kadınlar üzerlerine düşen görevi yapmıyor ve ben bundan şikâyetçiyim. Sırf bu görev bilinciyle bilgisayar başında oturup fantezi futbol oyunlarında kendi takımımızı oluşturmak için saatler, hadi dürüst olayım, günler harcıyoruz. Ya onlar ne yapıyor? Gelsin Aşk-ı Memnu’lar, gitsin Ezel’ler (bir dakika ben de Ezel’i izliyorum, son sözümü unutun!). Televizyon başında saatlerce dizi izlemek, takımınızı şampiyon yapmak için ideal kadroyu oluşturmak gibi elzem bir görevle bir tutulur mu hiç? Vallahi yazık.
Küçük yaşlardan itibaren erkeklere şunu öğretirler: Dünya, bizim onu ele geçirmemizi bekleyen tehlikeli bir ormandır! Tehlikelerden korunmanın en iyi yolu ise başımıza gelebilecek her şeyi bilmektir. Ne olacağını tahmin edebilmek için önce şu ana kadar neler olduğunu ezberlemeye başlarız. Dünya Kupası’nı Almanya’nın kaç kez kazandığı*, pi sayısının kaç basamaklı olduğu* ve Al Pacino’nun kaç kere Oscar’a aday gösterildiği, hangi filmiyle Oscar’ı kazandığı* bizim için bu yüzden önemlidir. Kulağa çılgınca geldiğini biliyorum ancak bizim dünyamızda hayatta kalmak için bunları ezbere bilmeniz gerekir. Çünkü biz bilmezsek, mutlaka bir başkası bilir ve bizim yerimizi (hani şu televizyon karşısındaki büyük koltuğu kastediyorum) kapar.
Erkeklerin iletişim yöntemi
Bitmedi… İlk üretildiği tarih olan 28 Ağustos 1959’dan beri çıkan her Mini Cooper’ın özelliklerini bilmek bize bir avantaj daha kazandırır: Başka erkeklerle duygusal konulara girmeden iletişim kurmak. Örneğin ben birine “N’olacak bu Fenerbahçe’nin hali?” diye sorarken, aslında iş yerinde mutlu olup olmadığını soruyorum. Karşımdaki de bana “Bence Daum, Mehmet Topuz’u orta alana çekmeli, Gökhan Gönül’ü de defansta oynatmaktan vazgeçip sağ açığa almalı” derken, aslında uzun süredir terfi beklediğini, ancak boşalan pozisyona şirket içinden birinin değil, dışarıdan birinin getirileceğini öğrendiğini kastediyor. Nasıl? Güzel değil mi? Üstelik Almanların İkinci Dünya Savaşı’nda kullandığı şifreleme sisteminden* bile daha güvenli.
Bu sayede farklı dünyalardan gelen iki insan olsak da, ortak bir şey etrafında bir araya gelebiliriz: Tutkularımız! Böyle konuşma süresince sadece Fenerbahçe’den bahsetmiş gibi görünebilirim ama karşımdaki, dertlerini dinlediğim için bana müteşekkir olarak yerine dönecektir.
Aklıma gelmişken… Biz erkekler, her şeyin ötesinde, eğer yeterince çabalarsak evrendeki her türlü gizemi çözebileceğimize de inanırız. Sırf bu yüzden bilgisayar garip sesler çıkarmaya başlayınca, kasasını açıp, elimizde yıldız tornavida, fanı hatta anakartı söker, kabloları kurcalarız. Eğer sorunun nereden kaynaklandığını bulur ve başarılı bir şekilde çözebilirsek, bu sadece bizim değil insanlığın zaferidir. Bu dediğim elbette hiç bir zaman olmaz, ancak bir dahaki sefere bilgisayar yeniden garip sesler çıkarmaya başladığında çözüme bir adım daha yakın oluruz (gerçi yine çözemeyiz ama… olsun). Ve içimizden birinin bilgisayarından garip sesler çıkmaya başladığında, kasasını açıp tamir ettiğini düşleriz. Bir de bizim kurduğumuz ideal kadroyu oluşturacak bir teknik direktörün geleceğini elbette…
Kadınlarla erkeklerin rol dağılımı
Eskiden erkeklerle kadınların, kıyafetleri, vücutlarındaki tüy miktarı ve günlük hayatta küfür etme sıklıkları dışında aynı insanlar olduğunu düşünürdüm. Meğer çok yanılmışım! Eğer düşündüğüm kadar birbirimize benzeseydik Women’s Health’in bakım sayfalarında bolca istatistik olurdu. Çünkü hangi bakım ürününün işe yaradığını hangisinin yaramadığını öğrenmek de imkânsız. En azından bir puan durumu falan koysalardı. Evet, her geçen gün kadınların garip düşündüğüne biraz daha inanıyorum.
Kız arkadaşımla evdeki rollerimiz belli. Aslında bu roller yeteneklerimiz çerçevesinde dağıtılmış durumda. Ben evi dağıtan yaramaz çocuk, o da beni azarlayan evcimen kadın. Aslında sonuna kadar haklı, yeni toplanmış bir salonu dağıtma hızım, Demet Akalın’ın evlenip boşanma hızından bile daha yüksek. Ancak yine de birinin beni “dağınıksın” diye itham etmesi hoşuma gitmiyor. Bunu söyleyenlere, DVD arşivimi düzenlemek için geliştirdiğim dâhiyane sistemi göstermek istiyorum. Bakalım ondan sonra bana dağınık diyebiliyorlar mı? Sistemim şu; filmleri çekildiği yıllara göre kronolojik olarak diziyorum, aynı yılda çekilmiş filmleri ise yönetmenin isimlerine göre alfabetik olarak. Buna benzer bir yöntemi de MP3 listemiz için bir yıldır uyguluyorum ancak kalıbımı basarım kız arkadaşım bunun farkında bile değildir. Ondan sonra bana “dağınıksın” demesi kolay. Gelsin biri 12 GB’lık şarkı listesini düzenlesin de göreyim.
Bir tek sizin için istatistik tutmayız
Tabii herhangi bir konuda uzmanlaşma tutkumuz sizin pek işinize yaramıyor, farkındayım. Hatta işinize yaraması gereken zamanlarda bile öyle olmuyor. Örneğin hangi çiçekten hoşlandığınızı öğrendiğimiz zaman, o çiçek hakkında her türlü bilgiyi Google’da araştırırız. Latince ismini, hangi şartlarda yaşadığını, Türkiye’de mi yetiştirildiğini yoksa ihraç mı edildiğini öğreniriz. Hatta ihraç ediliyorsa, bunun kâr getirecek bir alan olup olmadığını araştırır, sonra arkadaşlarımızla “Ağabey fulya işine mi girsek” diye konuşuruz. Arada sadece ufak bir detayı atlarız; o çiçekten size almayı unuturuz.
Sakın sizi düşünmediğimizi sanmayın. Lütfen kendinize dürüst olun ve düşünün. Evinize yeni bir televizyon almaya yardım etmek için erkek arkadaşınız sizinle teknoloji marketine gelmedi mi? Oradaki görevli arkadaşlara saatler boyu önemli sorular sorup, fiyat karşılaştırması yapmak için diğer teknoloji marketlerine sürüklemedi mi? İşinde o kadar iyiydi ki, bir daha eve bir şey alırken onu yanınızda getirme ihtiyacı bile duymadınız, öyle değil mi?
Detaylara bu kadar takılarak hayattan zevk alma yolunda kendimizi engellediğimizi düşünebilirsiniz. Ancak yanılıyorsunuz. Biz de eğlenmeyi istiyoruz elbette ve aslında Kobe Bryant’ın NBA’de hangi seneler “en değerli oyuncu” seçildiğini (2002, 2007, 2009 yıllarında) ezberler ezberlemez hemen eğlenmeye başlayacağız.
Tüm bunları öğrendikten sonra, umarım bizim kalpsiz birer yaratık olduğumuzu düşünmüyorsunuzdur. Çünkü tam tersine, istatistik, tablo ve karşılaştırmalar bizim duygularımızı ifade etmemizin en güvenli yoludur. İşin garip tarafı konu hayatımızın anlamlı bölümüne, yani size gelince, istatistik ve tabloları bir kenara atarız. Yani aslında ufak tefek bir-iki istatistiğimiz var ama onları anlatırsak bizden koşarak kaçarsınız diye susuyoruz.
*Galatasaray’ın Teknik direktörü Frank Rijkaard’dır. Almanya Dünya Kupası’nı üç kez kazandı. Al Pacino yedi kere Oscar’a aday gösterildi ve Kadın Kokusu filmiyle En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar’ı aldı. Pi sayısının şu ana kadar 2035 basamağı hesaplanabildi. Almanların İkinci Dünya Savaşı’nda kullandığı şifreleme sistemi Enigma’dır.
Yazı: Eren Erentay