Bir Koşucu Hikayesi

52 yaşındaki satış müdürü Erol Öztürk koşu hikayesini anlatıyor.

Koşmaya 1982-83 yıllarında başladım. O yıllarda oturduğum semtte TEKEL Spor Kulübü kuruldu ve ben de atletizm takımına müracaat ettim. Genç takımda koşarken gösterdiğim başarılardan sonra A takıma alındım ve Mehmet Yurdadön, Şükrü Karabacak gibi iyi atletlerle idman yapma fırsatı buldum. Bu hem keyifli hem de bayağı zorluydu ama kendimi geliştirmemde çok faydası oldu.

Liseyi bitirdikten sonra okul hayatım koşuya paralel gitsin diye spor akademisi imtihanlarına girmeye karar verdim. İmtihana girdim ve başarılı da oldum hatta 1500 metre yarışında yavaş koşan koşuculara tur bindirmiştim. Akademi hocası gelip hemen adımı almıştı. Oradan çıkıp Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde yatan babamın yanına gitmiştim fakat aynı gün babamın vefatı hayatımı tamamen değiştirdi. Artık her şeyi bir kenara itip hayat mücadelesine atılmak zorundaydım; memur çocuğuydum ve evin tek erkek çocuğu olarak evin yükü omuzlarımdaydı. Ani bir karar verip askerliği aradan çıkarmak için 3 ay sonra askere gitmeye karar verdim. Askerden döndükten sonra maalesef atletizmi bırakmak zorunda kaldım ve çalışmaya başladım. 1998 senesine kadar hiç bir yarışa katılmadım, artık iş hayatı zorlamaya başlamıştı ve bir çıkış yolu ararken tekrar atletizme dönmeye karar verdim.

2003 yılında Yunanistan’ın Katerini şehrinde yapılan Balkan Masters Atletizm Şampiyonası’na katılmaya karar verdim; uzun yıllar sonra ilk yarışımdı. Yarı maratonda 1:18:40 koşarak Balkan 2’ncisi oldum. İlk maraton tecrübem olan Berlin Maratonu‘nda ise 3:07 koştum. Ancak 2007 senesinde ritim bozukluğum başladı ve koşamaz duruma geldim. 2012 yılına kadar süren bu süreç benim için çok zordu. 2015 yılında Berlin Maratonu’nu tekrar ve de tam olarak aynı dereceyle koştum. Tekrar yarışlara ağırlık vermeye karar verdim.

Burada önemli olan kendi kapasitenize göre idmanlar yapabilmek. Şu anda 52 yaşındayım. Bu sene Barcelona Yarı Maratonu’nda 1:23:41, Hannover Maratonu’nda ise 3:07:21 ile koştum. Atletizm geçmişim sayesinde bacaklarım bu tempolara alışık. Dikkat ettiğim diğer noktalar, beslenme ve dinleme düzenim. Sıvı alımına dikkat ediyor ve düzenli masaj yaptırmaya çalışıyorum. Ayakkabı seçimlerine de dikkat ediyorum. Mümkün mertebe ince tabanlı ayakkabı giymemeye, çok kırıcı parkurlarda idman yapmamaya çalışıyorum. Şimdi tek hedefim var: Maratonu üç saatin altında koşmak. Başarabilir miyim bilmiyorum ama kendime bir hedef koydum, bu da beni motive ediyor ve antrenmanları daha düzenli yapmamı sağlıyor.

Geriye dönüp baktığım zaman, majör maratonlardan Londra, Boston ve New York’ta koşmayı çok isterdim. Bir türlü imkânlar oluşmadı ama bundan sonra oluşursa koşmayı düşünüyorum. Hayalini kurduğum yarışlardan biri de Tokyo Maratonu. Hem Japon kültürünü tanımak hem de bu yarışın atmosferini tatmayı çok istiyorum.

BENZER YAZILAR