Bir Ultra Maraton Macerası Böyle Yazılır

Untitled-2

İnişler, Çıkışlar, Aksilikler ve Yorgunluk: Sakinleş ve Yola Devam Et

Bir sonraki kontrol noktasına yaklaşırken bir kadın gördüm, yürüyordu. Halini hatırını ve yardımcı olabileceğim bir şey olup olmadığını sorduktan sonra devam ettim. Nihayet 56 km kontrol noktasına ulaştım. Buradaki istasyon kocamandı, yedek çantamızı (drop bag) kullanabiliyorduk. (Yarış esnasında kullanacağımız malzemeyi bu çantaya koyup organizasyona teslim ediyoruz ama zorunlu malzemeleri yarış boyunca sırtımızda taşıyoruz. Yedek çantaya fazla kıyafet, ayakkabı ve yiyecek gibi şeyler bırakılabiliyor.) Bu istasyonda fazla durmayıp yedek çantamı kullanmamaya karar verdim, su doldurup biraz yemek yiyip devam ettim. Kadınlarda 4’üncü gittiğimi öğrendim ama 3’üncü ile aramızdaki zaman farkını sormak istemedim. Yoksa hırslarıma yenilip hızlanabilirdim, önümde daha 45 km’lik bir yol vardı, sabırlı ve temkinli gitmem gerekirdi. Bundan sonrası neredeyse düzdü, yol çok hafif inişli çıkışlıydı. İstasyondan ayrıldıktan sonra magnezyum içmeyi unuttuğumu hatırladım. Durmak zorunda kaldım, bardağımı çıkarıp hortumdan biraz su doldurup magnezyum tozuyla karıştırmaya çalıştım. Pek kolay olmadı, elime yüzüme bulaştırdım ve her yerim yapış yapış oldu. Burada kendime çok kızdım, keşke önceki istasyonda 5 dakika fazla harcayıp bunu yapsaydım. Şimdi ise bu işlem 15 dakikama mal olmuştu. Hava o kadar ısındı ki yorgunluk kendini göstermeye başladı, üstelik rotanın bir bölümü açık yerlerde asfaltta geçiyordu. Önümde daha maraton uzunluğunda bir mesafe olduğunu düşünmemeye çalıştım ve sadece bir sonraki kontrol noktasına odaklandım. Bir süre sonra tekrar ormanın serin kucağına daldım, 65,70 km kontrol noktasına varınca biraz beslenip devam ettim.

Ağaçların serinliğinde kendime geldim ve hızlandım. 70,10 km kontrol noktasında da beslenip yola devam ederek son 30 km’ye girdim. Yarışı bir an önce bitirmek istiyordum, inanılmaz yorgun hissetmeye başlamıştım. Uzun, hafif çıkışlı bir tırmanış başladı. Koşmam gerektiğini biliyordum, ne kadar zor olsa da yavaş yavaş durmadan koşmaya çalıştım. Yanımda kimse yoktu, tek başıma ilerliyordum. Bu an düşündüm, keşke nisan ayında 42 km değil 80 km’lik mesafeyi koşsaydım, mental olarak bu 100 km’lik yarışa daha iyi hazırlık olurdu. Geri dönüşü olmadığı için pişman olmaya hiç gerek yoktu, bütün yaşadıklarımız yeni bir
tecrübe. Her çıkıştan sonra bir iniş vardır ve yokuş aşağıya koşarak 80,90 km kontrol noktasına ulaştım. Önümde sert bir çıkış, ardından bir o kadar sert iniş vardı. Zorluğu geçen sene katılan arkadaşım o kadar iyi anlattı ki, yorgun ama hazırlıklı hissediyordum. Sularımı doldurup, çorbamı alıp yarış boyunca ilk kez iki dakika oturayım dedim.

Oturmuş bardağımdan bir yudum alırken, istasyona yeni gelen bir kadın gördüm. Birbirimize bakıp aynı mesafede yarıştığımızı anladık. (Farklı mesafede yarışlar
farklı noktadan başlayıp aynı yerde finişe giriyor. Doğal olarak belli bir süreden sonra aynı parkurda koştuğumuz anlaşılıyordu, ayrıca göğüs numarasından da belliydi.) Çorbamı bir nefeste yutup istasyondan hemen ayırıldım. Neredeyse gücümün kalmadığını düşünüyordum, ta ki bu kadını görene kadar! Tatlı bir yokuş sert tırmanışa dönüştü; dereler, ıslak zemin ve ağaçların kökleri yolumuzu zorlaştırıyordu. Yolda beni bir sürpriz daha bekliyordu: Su torbasına su yerine izotonik içecek doldurmuştum! Yanımda hiç su yoktu, sadece tatlı ekşi bir içecek vardı. O kadar susadım ki, dereden çamurlu su içmek zorunda kaldım. Zorlu bir tırmanışın sonunda 87,90 km kontrol noktasına ulaştım. Burada 1610 m’den 2029 m’ye kadar tırmanıp, tekrar aynı noktaya dönecektik. Koşu-yürüme şeklinde devam ediyordum ama ara sıra arkama dönüp gelen giden var mı diye bakmayı ihmal etmiyordum. Yılan gibi bir yol beni yükseklere götürüyordu, hava serinlemeye başlamıştı. Güneş batarken gökyüzünü harika renklere boyadı, manzara büyüleyiciydi. İlerlerken bir sonraki dönüşten sonra nihayet son inişe geçeceğimi umut ediyordum ama yol devamlı yükseliyordu. Nihayet inişe ulaştığımda ise hiç sevinmedim! İniş o kadar kaygandı ki bırakın koşmayı, yürümekte
bile zorlanıyordum. İniş yolu ahşap merdivenden oluşuyordu ve bol bol çamur vardı. Yanımdan geçen iki erkek, açık renkli kıafetlerimin yaklaşık 90 km koştuktan sonra dahi tertemiz durmasına şaşırdılar. Sohbet ederek birlikte devam ettik. Hava artık kararmaya başlamıştı, durup alın fenerimi taktım ve yola devam.

BENZER YAZILAR