Peki ya 2017?
Başvurumu yaptım. Mart ayının ortasına doğru isimler açıklanacak ve yarışa davet alırsam amacım, eylül sonunda üst üste dördüncü kez bitirmek olacak. Neden tekrar gidiyorum? Kısa cevap, yurt dışında katıldığım yarışlar, tecrübelerim, okuduklarım ve konuştuğum yabancı koşucular bana bunun dünyanın en güzel ve özel yarışı olduğunu gösterdi. Öte yandan Spartathlon hâlâ beni en çok korkutan ve ne kadar çok eksiğim olduğunu yüzüme vuran yarışların başında geliyor. Fiziksel ve zihinsel olarak en ufak zayıflığımda beni çiğneyip atacağını çok iyi biliyorum. Bu yüzden bitirme şansına sahip olmak için fiziksel ve zihinsel olarak en üst noktada olmam gerekli. Son olarak, üç yıl içinde hem organizasyon komitesinden hem de dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen koşucular arasından çok sayıda dost edindim. Birçoğu artık ailem gibi oldu. Bu yolculukta onlarla beraber mücadele etmek istiyorum.
Spartathlon’a hazırlık sürecinden bahseder misin?
Yarışa kabul edildiğimi 2014 Şubat’ın sonunda öğrendim. Eylül sonundaki yarışa kadar yaklaşık 6,5 aylık vaktim vardı. Öncelikli hedefim, sakatlık yaşamadan uzun bir antrenman bloğu yakalamaktı, çünkü süreklilik bu işin anahtarı. Sakatlık riskini azaltmak için katılacağım yarışları azaltıp öncelik sırasına koydum. Haftalık kilometremi kademeli olarak artırırken, üst üste uzun koşular yaptım ve hızımı fazla kaybetmemeye çalıştım, çünkü bu yarışta zaman limitleri çok kritik önem taşıyor. Yarış şartlarına uyum sağlayabilmek için yazın sıcakta koşmaya özen gösterdim. Tüm bunların haricinde, zihinsel hazırlık bu yarış için çok önemliydi. Hem yarışla ilgili yazıları okuyup ne ile karşılaşacağımı kestirmeye çalıştım hem de zihnimi kontrol edebilmek için çeşitli kitaplar okudum.
Maratona hazırlık antrenmanlarında 30-33K’lık mesafeler koşuluyor; bu yarış için hazırlık sürecinde koşulan mesafeler 130-150K mıydı?
Genelde 80-100 km’lik ultralara kadar en uzun koşunuzun, yarış mesafesinin üçte ikisi kadar olması yeterlidir. Yarış mesafesi 100 km’nin üzerine çıktığında bu kural geçerliliğini yitirir. Çünkü bir kerede 50- 60 km’den daha uzun koşmaya başlarsanız sakatlık riski artar ve toparlanma süresi çok uzar. O yüzden ben de hazırlık yarışları dışında antrenmanlarda 50 km’yi geçmedim, bunun yerine haftalık toplam kilometreyi yükseltmeye çalıştım.
Çocukluğunda spor yapıyor muydun?
Evet, hem aktif hem de izleyici olarak spora hep ilgi duydum. Bisiklet, futbol, yüzme, masa tenisi gibi birçok spor yaptım. Ama basketbol bunların hepsinden ayrıydı ve benim için uzun yıllar süren bir tutkuydu. Okul takımlarının yanı sıra amatör kulüplerde de oynadım.
Koşmaya nasıl başladın? Daha evvel dayanıklılığını test ettiğin koşular var mıydı?
Üniversitede spora ara vermiştim. Neredeyse 10 yıl boyunca spor yapmayınca üç haneli kilolara yaklaşmıştım. 2009 yazında biraz kilo vermek amacıyla kendi kendime koşmaya karar verdiğimde, durmadan 400 500 metre bile koşamıyordum. Koşan hiçbir tanıdığım da olmadığı için okuyup araştırarak bulduğum programlarla, önce durmadan 5 km koşabilmeye başladım. Birkaç ay sonra Avrasya Maratonu’nu yaklaşık 4,5 saatte bitirdim ama açıkçası o kadar kısa zamanda maraton koşmaya çalışmak akıllıca bir hareket değildi ve altı hafta kadar süren ufak bir sakatlık geçirdim. Birkaç maraton daha koştuktan sonra, koşmanın hayatıma getirdiği birçok zenginliği fark ettim ve maratonlardan ultra maratonlara geçtim. Spartathlon’dan önce yurt içinde İznik Ultra (130 km), Run Fire Cappadocia (240 km/6 gün) gibi, o yıllarda Türkiye’de var olan tüm ultraları koşmuştum. Yurt dışında ise Ultima Frontera (160 km), Lavaredo Ultra Trail ve UTMB (170 km) başta olmak üzere uzun yarışlarda tecrübe kazanmıştım.