BU YIL ÇOK YOĞUN OLMAYA SON VER!

Yılın ortasına yaklaştığımız şu zamanlarda alman gereken tek bir karar varsa, o da kendine daha fazla mola zamanı yaratmak olmalı. Çünkü senin gibi hedef odaklı kadınlar, gerekli molayı vermediğinde sonunda duvara toslayabiliyor.

Evet, tükenmişlik sendromunun ta kendisinden bahsediyoruz. Bu yazı seni biraz rahatsız edebilir çünkü gerçekleri söyleyeceğiz. Hazır mısın?

Bugün kendine ne kadar zaman ayırdın? 

Takvimine kısa bir göz gezdiriyorsun ve haftalardır sadece kendine ayırdığın bir akşamın bile olmadığını fark ediyorsun. Spor salonundan çıkıp sosyal medyanın başına oturuyor, saat gece 23.00 olduğu hâlde hâlâ yaptığın yemeği #sağlıklıyaşam etiketiyle paylaşmaya çalışıyorsun. Ve büyük ihtimalle de tam zamanlı çalışan bir kadınsın. Buna rağmen yine de tüm sosyal ortamlara yetişmeye, hiçbir şey kaçırmamaya çalışıyor ve 24 saatini sınırsız gibi yaşamaya uğraşıyorsun. Kelimenin tam anlamıyla sadece “dinlenmek” için gün içinde kendine vakit ayırmak sana çok farklı duygular hissettiriyor: Utanç mı? Suçluluk mu? Yoksa hiçbir şey yapmadan durmak, senin için hayatta başarısız olduğun anlamına mı geliyor?

Yalnız değilsin. Birçoğumuz kendimizi yapmak zorunda olduğumuzu düşündüğümüz aktivitelerin kıskacında buluyoruz. Günlerimizi hız kesmeden geçirirken aynı zamanda dinlenebilmek harika olurdu, değil mi? Ancak “kendine zaman ayırmak”, yapılacak işler listemizde artık yer almıyor bile. Bunun nedenlerine ve sağlığımız açısından ne anlama geldiğine yakından bakalım.

Mükemmelliğin bedeli

Psikolog Sandi Mann, The Upside of Downtime adlı kitabında, insanların çoğunlukla boş oturmaktan kaçındığından bahsediyor. Mann, “Vaktimizi sadece dinlenerek, yani hiçbir şey yapmadan geçirirken zamanı boşa harcadığımızı düşünürüz” diyor ve ekliyor: “İnsanoğlu fiziksel ve zihinsel olarak aktif olmaya programlı. Bu yüzden TV izlemek, kitap okumak veya sadece camdan bakmak gibi pasif bir aktivite esnasında, aslında içgüdüsel olarak neden vaktimizi daha verimli kullanmadığımızı düşünüyoruz.” Yani aslında sorun boş zaman fırsatımızın olmaması değil, bu kavramla ters düşmemiz.

Meşgul olmak günümüzde adeta bir madalya gibi gururla taşınıyor ki kendine ait bir ismi bile var: Süper kadın sendromu. İlk olarak 80’li yıllarda hem çocuk hem kariyer yapmak isteyen kadınları tanımlamak için kullanılan bu terim, günümüzde psikologlar tarafından bilerek kendini meşgul tutan ve çoğunlukla bu yüzden sağlık ve ilişkilerinden olan kadınlar için kullanılıyor.

Ve işte işin tartışmalı kısmı: Meşgul olmak, çoğu zaman bilinçdışı da olsa aslında bir seçim. Sanctuary Spa Covent Garden’in yaptığı bir araştırmaya göre ortalama bir kadın bir günde 26 iş bitirirken, yüzde 80’i bunun yeterli olmadığını düşünüyor ve katılımcıların yüzde 72’si bu “iş bitirme” baskısını onlara başkalarının değil, bizzat kendilerinin yüklediğini itiraf ediyor.
Büyük resme bakalım: Sosyoloji Uzmanı Dr. Megan Todd, içsel çatışmamızın kültürel eğilimlerle ilişkili olduğu görüşünde: “Kapitalist düzende yaşarken meşgul olmayı verimlilik ve parayla bağdaştırıyoruz; parayı da kendi değerimizi ölçen bir araç gibi kullanıyoruz. Meşgul olmak, toplumun dayattığı tüm özellikleri besliyor: Kendimizi önemli hissettiriyor ve sorumluluk duygumuzu yükseltiyor.” Bu doğru söze sanırım hiçbirimizin itirazı yok.

Kurban mıyız?

Bazılarımız freelance çalışıyor ancak mesai saatlerimizi kendi ayarlama lüksümüz varken bile iş yapmadığımız anlarda mutsuz olabiliyoruz. Ofis çalışanlarında ise durum daha vahim: Akıllı telefon ve tabletler sayesinde, mesai bitimi denilen kavram ortadan kalktı ve herkes günün her saatinde iş e-postalarına bakıp onları cevaplama savaşına girdi. Elbette bazen gecenin bir vaktinde bile işle ilgili kriz anları ve çok acil çözülmesi gereken sorunlar ortaya çıkabiliyor. Ancak her zaman değil. E-postalarına baktığında “hemen cevap vermezse dünyanın sonu gelecek” hastalığına yakalananları sen de çok iyi biliyorsun, değil mi?

34 yaşındaki finans uzmanı Esra şöyle diyor: “Herkes masasında çalışıyorsa, öğle yemeğine çıkamıyorum. Sanki ben de çalışmalı ve elimdeki işleri hemen bitirmeliymişim gibi hissediyorum. Bir yanım da ofisten en son çıkan kişi olmak istiyor çünkü yöneticimin beni takdir edeceğini düşünüyorum.”

Hepimiz bazen ofiste -gerekli ya da gereksiz- fazla mesai yapıyoruz ve bunun karşılığını çoğunlukla alamıyoruz. İngiltere’de Stylist dergisinin yaptığı bir araştırma, buna rağmen kadınların yüzde 96’sının günde en az bir defa suçluluk hissettiğini ortaya koydu. Hatta Spanish Journal of Psychology dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, kadınlar genetik olarak erkeklerden daha fazla endişelenmeye meyilli.

Sadece meşgul olmanın baskısını hissetmekle kalmıyoruz; aynı zamanda yapılacaklar listemiz ne kadar uzarsa, o kadar çok şikâyet etme hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Üstelik en gözde gruplardan birinin konserine veya sosyal medyadaki en popüler restorana gitmek varken, eve gidip televizyonun karşısına geçmek bizi tatmin etmiyor.

Uçak Moduna Geç

Sosyal medya ve sürekli gelişen teknolojinin üzerimizdeki etkisi de masum sayılmaz. Mann, “Beynimiz ne kadar çok uyarılırsa, uyarılmaya o kadar çok ihtiyaç duyarız” diyor ve ekliyor; “Etrafımızda olup bitenlerle o kadar ilgiliyiz ki! Bu ister yeni bir fitness sınıfının duyurusu olsun, ister arkadaşımızın hafta sonunda neler yaptığına dair paylaşımları; daha çok yenilik ve uyarıcı peşine düşüyoruz. Sonuç olarak zaman ayırmaya değecek konularla ilgili yaklaşımımız da değişti.”

İronik olarak, normal şartlarda rahatlamak için yaptığımız aktiviteler bile artık bir gösteriye dönüştü: Pişirdiğimiz şekersiz kek Instagram’da güzel göründüğü ve son moda taytımızla en zor yoga pozunu başardığımızı kanıtlayabildiğimiz sürece mutluyuz. Psikolog Emma Kenny, sırf Instagram’da yayınlamak için kendine zaman ayırmanın oldukça zararlı olduğunu ifade ediyor: “Meşgul olmayı seçmek ile bunu herkese ilan etmek farklıdır. En basit aktiviteleri bile kendimizle övünmemizi sağlayacak fırsatlara çevireceksek, gerçekten kafa dinleyeceğimiz zamanı nasıl yaratabiliriz?”

Zaman kavramının değeri artık gözle görülür biçimde değişti. İş, annelik, sosyal medya ve ilişkiler arasında mekik dokuyan ortalama bir kadın için kafa dinlemek, artık eski anlamına sahip değil. Kendimizi bir şekilde hayatın “suyunu sıkarak” mutlu olacağımıza inandırsak da, bilim aslında bunun tam tersini söylüyor. Bir görevden diğerine koşarken, tek hedefimiz bir sonraki proje ve aktiviteyken, vücudumuzu yoğun bir kronik strese maruz bırakıyoruz.

Kenny, “Burada ortaya çıkan durum aslında ‘savaş ya da kaç’ güdülerinin sürekli açık olması. Bu yüzden kalbimiz, kaslarımız ve dikkatimiz devamlı alarm hâlinde” diyor ve ekliyor; “Ama vücudumuz, bu tepkiyi sürekli açık tutacak şekilde tasarlanmamıştır. Bu yüzden sürekli meşgul kalmaya çalışmak; bedene yüksek kan basıncı, yorgunluk, kas gerginliği ve anksiyete olarak geri döner.”

Psikiyatrist ve Uyku Uzmanı Dr. Matthew Edlund, iyi bir dinlenme seansının en az uyumak kadar faydalı olduğuna inanıyor: “Dinlenmek vücutta hücre yenileyici görevi görür ve hayatta kalmak için buna ihtiyacımız vardır. Kalbimizin çoğu hücrelerinin üç günde, geri kalan hücrelerimizin de haftalar içinde yenilendiğini düşünürsek; dinlenmek boşa zaman harcamak değildir, tam tersine gereklidir. Neyse ki birçok dinlenme şekli var, yani sadece pasif durumda olduğumuz ve hayatta kalmak için ihtiyacımız olan uykuyla dinlenmek zorunda değiliz.”

Harvard Tıp Fakültesi araştırmacıları, sekiz hafta boyunca düzenli yoga ve meditasyon yapmanın vücuda olan etkisini incelemiş. Katılımcıların MR sonuçları, beyindeki gri hücrelerin arttığını göstermiş. Ayrıca günde 27 dakika gevşemenin amigdala (beynin stres ve anksiyeteyle ilişkili bölümü) ve hipokampüs (farkındalık ve şefkatle ilgili bölümü) büyüklüğünde ciddi fark yarattığı saptanmış. Kısacası mola vermek ve gevşemek kronik stresin etkilerini azaltırken, meşgul olmaya çalışarak vücudumuza ne kadar kötülük ettiğimizin farkında olmamızı sağlıyor.

Dinlenmenin yollarını ararken uykuya mutlaka öncelik vermeyi unutma. Ve bu uyku saatlerce yatakta dönüp durduğun değil, tamamen rahatlayıp deliksiz çektiğin bir uyku olmalı. Ilık duş, göz maskesi veya rahatlatıcı bitki çayları gibi vazgeçilmez klasiklerden faydalanabilirsin.

Şimdi iyi bir beden ve zihin dengesi için uçak moduna geçip gevşemeye ve güzelce dinlenmeye ne dersin

BENZER YAZILAR