Cinsiyet Farkı Koşuyu Nasıl Etkiliyor?

Kadınların ve erkeklerin psikolojik ve fizyolojik farklılıkları koşmalarını nasıl etkiliyor? Cinsiyetimizden kaynaklanan özelliklerimizi ve engellerimizi bilmek bize avantaj sağlar mı?

İki yıl önce İngiltere’de Lake District’te gerçekleştirilen 10 Peaks Xtreme 100K ultra yarışını bir koşucu, 1 saat 49 dakika gibi etkileyici bir zamanla en yakın rakibinin önünde bitirdi. Bir o kadar etkileyici olan diğer şey, bu koşucunun Nicky Spinks adında 47 yaşında bir kadın olmasıydı. Her ne kadar nadir görülse de Spinks’in zaferi, her iki cinsiyetin de katıldığı bir yarışta bir kadının finiş çizgisini görmesi konusunda tek örnek değil. 2011 yılında Lizzy Hawker 24 saatlik Commonwealth Ultra Championships’i kazanırken, ABD’li ultra koşucusu Ann Trason, 1980’ler ve 90’larda bir dizi uzun mesafe koşusunu kadın ve erkekleri yenerek kazanmıştı. Bu, bilim insanlarının çok önceleri tahmin ettiği bir senaryo. 20 yıldan uzun bir süre önce California Üniversitesi’nden araştırmacılar, beş farklı Olimpiyat’ta, sprintten maratona farklı yarışlarda, 1920’ler ile 90’lar arasında performansların değişimini incelediler.

Söz konusu araştırmacıların Nature dergisinde 1992 yılında yayımlanan “Kadınlar yakında erkekleri geçecek mi?” isimli makalelerinde, kadınların yaptıkları sürelerin erkeklerinkine yaklaştığı farkın en hızlı maratonlarda kapandığı gözlemi yapılmıştı. Kadınların maraton performanslarının 1998 yılı itibariyle erkeklerinkiyle aynı olacağı ve cinsiyet farkının 2050 itibariyle tüm mesafelerde kapanacağı tahmininde bulundular.

Onlarınkini benzer tahminler takip etti. Medicine & Science in Sports & Exercise’da 1997’de yer alan Güney Afrika’dan araştırmacıların yaptığı bir araştırmada, maraton mesafesinin üzerindeki mesafelerde kadınların yorulma direncinin daha yüksek olduğu ve potansiyel olarak erkekleri geçebilecekleri iddia edildi. 2004 yılında Oxford Üniversitesi’nden araştırmacılar, erkeklerin ve kadınların yaptığı sürelerin ne  zaman birleşeceğini tahmin etmek için, 1900 yılından itibaren 100 metre yarışlarının kazanılma sürelerini kullandılar. Fark düzenli olarak kapanmakla birlikte, kadınların erkekleri 2156 yılında geçebileceği sonucuna ulaştılar.

Bu tahminlere, Spinks’in etkileyici zaferine ve birkaç kadının başarılarına rağmen cinsiyet farkı kapanmadı. Ve kapanmasının artık ihtimal dâhilinde olduğu düşünülmüyor. ABD Ordusu Çevresel Tıp Araştırma Enstitüsü’nde bir araştırma fizyoloğu olan ve araştırması Sports Medicine dergisinde yayımlanan Dr. Samuel Cheuvront, aradaki farkın bir gün kapanacağı izlenimini veren orantısız gelişimi şöyle açıklıyor: “Kadınların spora erişimi erkeklerle aynı seviyeye geldikçe (kadınların 1984 Olimpiyatları’na kadar maratonlara bile katılamadığını unutmayın) ve daha fazla kadın profesyonel olarak spor yapmaya başladıkça, kolektif başarıları da dikkate değer ölçüde arttı.” Ama birkaç 10 yıl içinde kadınların çeşitli mesafelerdeki süreleri, erkeklerinkine benzer bir düzleme ulaştı. “Benim araştırmamdan sonra yayımlanan bir dizi makale, aradaki farkın sabit kaldığını, hatta erkekler lehine açıldığını gösteriyor” diyor Cheuvront.

Peki bunun nedeni ne? “Erkek ve kadınların performansları arasındaki fark, kalıtımsal biyolojik farklardan kaynaklanıyor, ki bunlar ideal spor performansında önemli olan özellikler” diyor Cheuvront. St. Mary’s Üniversitesi’nde uygulamalı spor bilimleri profesörü olan John Brewer da aynı görüşte: “Erkekler ve kadınlar arasındaki farkların büyük kısmı boyutları arasındaki farklılıklardan kaynaklanıyor. Erkekler genellikle daha zun, daha ağır ve daha büyük oluyor. Ama bir kadını erkek boyutlarına çıkarsanız bile aradaki fark varlığını sürdürüyor.”

BENZER YAZILAR