Cheuvront, testosteronun cinsiyetler arasındaki farkın açık delili olduğuna işaret ediyor: “Diğer etmenlerin performanslar arasındaki farkı çok az da olsa, daha iyi bir şekilde açıklayabildiğine dair bir kanıt yok” diyor. Kas gücü ve boyutunu etkilemenin yanı sıra, testosteron hemoglobin üretimini de uyarıyor. Bu yüzden de erkeklerin onda biri düzeyinde bir testosteron seviyesine sahip olan kadınlarda oksijen taşıyan bu molekülün seviyesi daha düşük. “Hemoglobin, oksijen yüklenmiş kanı ciğerlerden çalışmakta olan kaslara taşıyor; dolayısıyla da daha düşük hemoglobin seviyesi, daha az oksijen taşıma kapasitesi ve daha düşük maksimum VO₂ anlamına geliyor,” diye açıklıyor Brewer. Bu da kadınlar için büyük bir dezavantaj demek.
Hem güç hem de dayanıklılıktaki bu farklar, cinsler arasında farklı yarış mesafelerinde süregiden bir uçuruma neden oluyor; erkekler büyük oranda kadınlardan yüzde 10 daha hızlı. Örneğin son Olimpiyat 100 metre süreleri arasında yüzde 10,4’lük bir fark söz konusuyken, Dennis Kimetto’nun Berlin’de kırdığı son dünya rekoru, Paula Radcliffe’in 2:15:25’lik kadınlar dünya rekoru derecesinden yüzde 10,02 daha hızlı. Genel olarak kadınların erkeklere rakip olabileceğine dair beklentiler, en çok dayanıklılığın güçten daha önemli olduğu ve yağ yakmaya dayanan düşük yoğunluklu eforun sonuçta kazandığı uzun mesafelerde yüksek. Ve en azından bu alanda kadınlar fizyolojik avantaja sahip. “Maksimumun altındaki yoğunluklarda kadınlar erkeklerden daha fazla yağ yakıyor” diyor ABD’deki McMaster Üniversitesi’nin Nöromüsküler ve Nörometabolik Kliniği’nden Dr. Mark Tarnopolsky. Ama maraton ve altındaki mesafelerde profesyonel koşucular daha çok karbonhidrat yakıyor, yağ değil. Ve erkeklerin oksijen kullanma kapasiteleri ve yağsız kütleleri daha fazla olduğundan daha iyi sonuçlar elde ediyorlar. Brewer da aynı fikirde: “Yakıt olarak kullanılan yağın miktarı efor yoğunluğuna bağlı, efor ne kadar düşükse o kadar fazla yağ yakılıyor. Ve bir kadın ve bir erkek aynı hızda koşuyorlarsa, kadının maksimum VO₂’si daha düşük olduğundan göreli efor yoğunluğu daha fazla, dolayısıyla da daha yüksek miktarda karbonhidrat yakıyor.”
Öte yandan Tarnopolsky, kadınların yağ yakma avantajının onlara uzun süreli egzersizler için metabolik kapasite sağladığını ve bunun sonucu olarak da çok uzun mesafelerde erkeklerden daha uzun süre koşabildiklerini belirtiyor.
Herkes aynı fikirde değil. Zürih Üniversitesi’nde yapılan ve özel olarak uzun mesafe koşularında erkeklere nazaran kadınların sürelerindeki ilerlemeyi inceleyen bir çalışmanın yazarlarından biri olan Matthias Zingg, “Bizim bulgularımıza göre kadınların ultra yarışlarda erkekleri geçebilmeleri pek muhtemel görünmüyor. Kadınların üstün olmasındaki eksik faktörün sadece yarışın mesafesi olabileceği yönündeki yanlış inancı kesin olarak çözmek istedik. Kadınların kazandığı bu çok az örnek arasında, yarışı kazanan kadının kat edilen mesafede bir dünya rekoru kırdığı bir örnek söz konusu değil. Bu da kazanma nedeninin erkek yarışmacıların zayıflığı olabileceğini gösteriyor” diyor.