3/ SARSILMAZ BİR ÖZGÜVEN İNŞA ET
Diaz’a maç vermek, doğal olarak McGregor’ın kendine olan güveninin sarsılmasına neden olmuştu. Bu içsel sarsıntılar Crumlin’den büyüdüğü yer olan Dublin banliyölerine seyahat ederken onu yalnız bırakmamıştı. Hikâyesi her ne kadar klişe gibi gözükse de, yine de kendine özgü bir mücadele örneğiydi. McGregor boks yapmaya 12 yaşında başlamıştı. Spora başlama sebebi ise herhangi
bir kemer ya da şampiyonluk sahibi olmak değil, sokaklarda hayatta kalabilme isteğiydi. Ancak çalışma etiği ve insanların gözüne vurma isteği zamanla ortadan kaybolduğu için sıkıntısız bir ergenlik geçirdi.
Güreşerek, kick boks yaparak ve jiu jitsu çalışarak geçirdiği birkaç yıl boyunca, UFC başarısı için gerekli tohumları ekti. İşsiz ve parasız bir şekilde dövüşmeye devam ettiğini söyleyen McGregor, “Yırtık bir ayakkabıyla gezdim ve bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yoktu” diyor. Bir yıllığına tesisatçı çıraklığı yaptı fakat bu durumdan hiç memnun değildi. Daha sonra Dublin’de gördüğü ilk UFC organizasyonuyla hayatı değişen McGregor, “18 yaşındaydım. Kafesin içinde benden iyi dövüşen birini göreceğimi hiç düşünmemiştim ve o gün hayatımda bazı değişiklikler yapmaya karar verdim” diyor.
McGregor profesyonel MMA dövüşçülüğüne 2007 yılında adım attı. Altı yıl boyunca 12-2’lik bir istatistik yakaladı ve Avrupa Şampiyonu oldu. Dünya çapında tanınıyor olmak onu bir süre afallattı.
Ancak bu durum UFC Başkanı Dana White ödül vermek için Dublin’e geldiği zaman değişti. White o günleri şöyle anlatıyor: “Ben barlara gitmeyi seven biriyim. Dublin’de gittiğim her barda insanlar bana McGregor’ı anlatıyordu. Ben de bu çocukla tanışmam gerektiğini düşündüm.” Bir süre sonra White ve McGregor, birlikte UFC’nin başkenti Las Vegas’a seyahat ettiler. Beyaz Ferrari’leriyle önce bir striptiz kulübüne, ardından da akşam yemeğine gittiler. McGregor fazlasıyla büyülenmişti ve White’ın durumu da ondan farksızdı. White, “Conor’da adeta şeytan tüyü var.
Yemekten sonra ortağımı çağırdım ve bu çocuk yumruk atmaya başlarsa büyük bir yıldız olur dedim. Ancak daha iyi yumruklar için daha sıkı çalışması gerekiyordu” diyor.
Conor’la gördüğünüz her şeyi elde edebileceğinizi söyleyen Portal ise, “McGregor plansız, anlık yaşayan bir adam ve oldukça da dürüst. Dürüstlük benim için alçakgönüllülükten önce gelir” diyor. Bu dürüstlüğün McGregor’un kendisine olan sağlam güveni sayesinde mevcut olduğunu söyleyen spor psikoloğu Jonathan Fader de, “Önemli olan objektif bir şekilde iyimser olabilmektir. Durumunuzu tarafsız bir şekilde analiz etmeli ve kendinizde beğendiğiniz özellikleri düşünmelisiniz. Ancak bu beğendiğiniz özellikler gerçeğe dayanmalıdır yoksa beyniniz bunu reddeder” diyor. Geçmişteki performanslarınız veya antrenmanlardan aldığınız verimler gibi olumlu şeyler bulduğunuzda, bu durum hem performansınıza, hem de dış görünüşünüze yansır.
McGregor bundan sonraki karşılaşmalarında kendine daha çok güveniyor olacak. Önemli bir dövüş öncesinde kafese attığı ilk adımlarda ne hissettiğini, korkup korkmadığını sordum. “Asla” dedi ve devam etti: “Kafese girmek, özgürlüğe yelken açmak gibidir. Kafes benim ne istersem yapabildiğim tek yer.” (21 Ağustos’ta yapılan rövanş maçını hakem kararıyla McGregor kazandı.)