Organik gıdalar bir eko-trend olmadan çok önce, 1930 yılında Rodale Inc’i kurmuş olan J.I.Rodale (Amerika Women’s Health’in yayımcısı) organik hareketi geliştirmeye başlamıştı. 1942 yılında, Organic Farming and Gardening dergisi yayıma başladı. Bundan beş yıl sonra, organik tarımın faydalarını araştırmak üzere, kâr amacı gütmeyen bir kurum olan Rodale Enstitüsü kuruldu. J.I’nin oğlu olan Robert Rodale, insanların “organik” diye etiketlenmiş bir ürüne güvenmesi için, o ürünün Tarım Bakanlığı’ndan alınmış organik ürün sertifikasına sahip olması gerektiğini ilk fark edenlerden biriydi.
Kurumun faaliyete geçmesinden 81 yıl sonra bugün, organik beslenmenin faydalarını araştırma taahhüdü her zamankinden daha güçlü. Geçtiğimiz yıl, Rodale şirketinin CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Maria Rodale’in Organic Manifesto: How Organic Farming Can Heal Our Planet, Feed the World, and Keep Us Safe kitabı yayımlandı. Kitaptan tadımlık olarak seçtiğimiz bu parça, organik yaşamın ne denli sağlıklı olduğunu özetliyor:
Organik tarım çevre için daha iyidir. Bu çok net. Araştırmalar gösteriyor ki, aynı zamanda uzun dönemde çok daha kârlı ve verimlidir. Organik tarım çevre krizini durdurabilir, sınırlı kaynakları başka kullanımlar için koruyabilir, toprak ve sudan zehirli maddeleri uzaklaştırabilir. Peki, o hâlde neden her çiftçi organik tarıma geçmiyor?
Çünkü öncelikle yaklaşımın değişmesi gerekiyor ve bu bizimle başlıyor. Konuyu anlaman ve başkalarına da anlatabilmen için, organik beslenmeyle ilgili şu maddeleri iyi öğrenmelisin:
1. Zirai kimyasallar, toprağın doğal karbon depolama ve işleme yeteneğini yok eder.
Ağaç köklerini besleyen kök mantarları, bu gezegendeki hayat savaşımızda en büyük destekçimizdir. Bunlar bitki köklerinde büyür ve sera gazlarının havadan atılmasına yardımcı olur. Kimyasal maddeler, bu gizli kahramanları öldürür.
2. Kimyasal maddeler hava, su ve toprağı zehirler.
Üretim, nakliye ve tarım için kimyasal kullanımı, yoğun enerji harcanan bir faaliyettir ve ürünler bu sırada zehirli maddelerle temas eder. Kimyasalların çoğu, birkaç ay içerisinde doğada biyolojik olarak parçalanamaz. Nükleer atıklar gibi bazı zehirli maddeler ise sonsuza dek yok olmaz. Bunların pek çok korkunç etkisi olduğunu biliyoruz. Kirlilik, okyanuslara kadar yayılmış durumda… Kaynaklarımız yok oluyor. Kullanılan kimyasallarla bağlantılı olarak giderek daha fazla oranda astım, diyabet, MRSA, Parkinson ve kanser vakasıyla karşılaşıyoruz.
3. Küçük doz kimyasallar da yüksek dozlar kadar tehlikelidir.
Pek çok resmî mevzuatta, kimyasalların güvenle kullanılabileceği miktarın ne olduğu yazılıdır. Doktorlar ve bilim insanları ise, birikerek çoğalan küçük dozların, yüksek dozlar kadar zehirli olduğunu buldu. Gerçekte “güvenli” olan bir miktar yok.
4. Ürün yetiştirmek için kimyasal madde kullanmak şart değildir.
Düşünmenin, anlamanın ve çaba göstermenin yerini sentetik gübreler, böcek ilaçları, mantar ilaçları ve genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) aldı. Bunların gerekli olduğu tek yer, yüksek kâr elde etmek ve zehirli endüstriyel atıklarını ortadan kaldırmak isteyen işletmelerdir. Dünyadaki her bitki, başarıyla büyümek için gerekli yaşam enerjisine sahiptir. Yediğimiz her şey, modern, verimli ve iyileştirici yöntemlerle organik olarak yetiştirilebilir. Şaraptan buğday ununa, elmadan orman meyvelerine, kırmızı etten zeytinyağına kadar her şey…
5. Organik gıdalar daha sağlıklı ve daha güvenlidir.
Çalışmalar gösteriyor ki, bazı organik gıdalar daha yüksek oranda antioksidan ve linoleik asit gibi kanser savaşçısı güçlü besin öğeleri içeriyor. Bunlar daha güvenlidir çünkü zararlı kimyasal, antibiyotik ve tarım arazilerine kanalizasyon yönlendirmek gibi riskli ve ucuz yöntemler kullanılmadan üretilir. Organik sertifikalı gıdalar, devletten yetiştirilmesi ya da işlenmesi sürecinde kimyasal, antibiyotik, atık madde kullanımı olmamış ve GDO içermeyen besin garantisi alabileceğimiz tek seçenektir.
6. Organik beslenmek eskiye göre daha kolaydır.
Organik beslenmeyi tercih etmek, seni sadece kuru yemiş, orman meyveleri ve tofu yemeye mahkûm etmez. Bugün pek çok popüler besinin organik versiyonunu ekolojik pazar ve dükkânlarda, hatta market raflarında bile bulabilmek mümkün. Bütün yiyecekler organik olarak üretilebiliyor. Çikolata, peynir ve şarap bile…
7. Devlet yardımları, kimyasal madde eklenmiş besinlerin ucuz olmasının bir numaralı nedenidir.
Devletin verdiği destekler olmasaydı, organik olmayan gıdalar ucuz olamazdı. Hatta çok daha pahalı olabilirdi. Organik gıdaların ise gizli maliyeti yoktur. Hatta belediyelerin desteklediği ekolojik pazarlar, tüketiciyi üreticiyle doğrudan buluşturduğu için daha kârlıdır.
8. Organik tarım, doğal biyoçeşitliliği arttırır ve korur.
Eğer hayvanları çok seven biriysen, organik beslenmek tam sana göre. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından yayımlanan yeni bir belge, “Yeryüzündeki yaşam ciddi bir tehdit altında” diyor. Rapora göre, hem karada hem denizde yaşayabilen hayvanların üçte birinin, sekiz kuş türünden birinin ve memeli hayvanların dörtte birinin nesli tükenmek üzere. Tüm bitki türlerinin de yarısı tehdit altında. Kimyasalların zehirli etkileri, türlerin hayatta kalma ve üreme yeteneğini azaltıyor.
9. Değişim için, daha sağlıklı ve mutlu olmak için asla çok geç değildir.
Washington Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, organik gıdalarla beslenen insanların aldığı pestisit (böcekleri yok etmek için kullanılan kimyasal madde) kalıntısı yüzde 90 oranında azalıyor. Dahası, Colorado Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, toprak kökenli bakterilerin sadece insanın bağışıklık sistemini uyarmakla kalmadığı, aynı zamanda fareler üzerinde yapılan deneylerde serotonin seviyesini yükselttiği de bulunmuş. Düşük seviyede serotonin, depresyonla ilişkilendiriliyor. Antidepresan ilaçlar, serotoninin beyne geri alınması için bu nedenle kullanılıyor. Eğer tarla ve bahçelerimiz organik olursa, sonunda su kaynaklarımıza karışan bütün o ilaçlara ihtiyacımız kalmayabilir.
Daha yeşil bir bahçe
Evinin bahçesi ve çimlerin için kimyasal kullanmayı neden bırakmalısın?
Evimizde kullandığımız kimyasal suni gübreler, yabani otlarla mücadele ilaçları ve böcek öldürücüler, sağlığımız ve çevremiz için en az tarımda kullanılan kimyasallar kadar tehlikeli ve zehirli tehdit unsurlarıdır. Evinden ve yaşamından bu kimyasalları uzaklaştırmayı tercih edersen, ailenin sağlığına hemen etki edecek çok önemli bir değişiklikte bulunmuş olursun. Başlangıç olarak, bunların yerine koyabileceğin doğal maddeleri internetten araştırabilirsin.