CUMHURBAŞKANI ZIDANE!

ULUSAL SEMBOL

Aslında Zidane’ı Zidane yapan faktörlerin başında, Fransa Milli Takımı’nda gösterdiği performans geliyor. Milli takımla ikinci kez katıldığı 1998 Dünya Kupası hem Fransa’nın hem de Zidane’ın parladığı yıldı. Herkes ev sahibi Fransa’nın kadrosunun güçlü olduğunu konuşuyordu ancak kimse onlardan şampiyonluk beklemiyordu. Juventus ile birlikte ham bir yetenekten olgun bir futbolcuya dönüşen Zidane takımın oyun kurucusuydu ve herkesi kendisiyle beraber oynatıyordu. Finalde Brezilya ile karşılaştılar. Biraz futbol bilen haliyle Brezilya’yı destekler. Ancak Zidane o gün iki gol atarak, tıpkı Maradona ya da Pele gibi dünya arenasında rüştünü ispatlayıp, kupayı “mavilerin” kazanmasını sağlamıştı. Paris’te o akşam Zidane’ın fotoğrafı Arc de Triomphe’a (zafer takı) yansıtıldı. Kibirli Fransızlar için bir göçmen tarih yazmıştı. O dönem İtalya Milli Takımı’nın teknik direktörü Cesare Maldini, “Zidane’ı almak için kadromdan beş adam verebilirim” demişti.

Genelde milli takımda sürdürülebilir bir başarı yakalamak her yıldız futbolcuya nasip olmaz. Böyle büyük başarıların ardından illa bir çöküş dönemi gelir. Ancak Fransa adeta yeniden devrim yapmışçasına, 2000 Avrupa Şampiyonası’nda yine kupayı kaldıran taraf oldu. Zidane hiç sakatlanmadan, ceza almadan ve hatta yorulmadan kariyerinin en iyi turnuvasını geçirmiş ve Fransa’yı sırtlamıştı. Fransızlar bu adama hayranlıklarını “Cumhurbaşkanı ol” sloganıyla gösteriyordu. Takım arkadaşı Lilian Thuram turnuvadan sonra onun için şöyle demişti: “Fransa’nın geçmişte de yetenekli nesilleri oldu ama yıldız futbolcularında mütevazılık eksikti. Zidane kötü bir pas atan futbolcuya asla ters bakışlar atmaz. Sadece adı Zidane olduğu için top kazanma çalışmalarını savsaklamaz. Hatta tam tersini yapar.”

Fransa’da işler bu kadar iyi giderken, bir başka Avrupa ülkesi İspanya’da bir “deli” başkan Florentino Perez, ülkenin en büyük kulüplerinden biri olan Real Madrid’de “Los Galacticos” projesini icat etmişti. Figo’dan Roberto Carlos’a, ne kadar yıldız oyuncu varsa hepsini uçuk rakamlara transfer eden Perez, bu sefer gözüne Zidane’ı kestirmişti. Futbol dünyasından isimlerin katıldığı bir yemekte aynı masada oturduklarını görünce, bir peçeteye “Real için oynamak ister misin?” yazıp Zidane’a uzattı. “O gece şarap çok güzeldi, benim de keyfim yerindeydi” diye anlatan Zidane’ın “Evet” yazıp geri yolladığı peçete, dönemin en pahalı transferine aracılık etmişti: 75 milyon avro! Böylece Zizou hem daha fazla paraya hem de kariyerinde eksik kalan tek kupaya, Şampiyonlar Ligi kupasına kavuşur. 2002 yılında Real formasıyla finalde Leverkusen’e sol ayağının yaptığı sonsuz açıyla attığı jeneriklik vole golüyle, hikâyenin eksik parçası tamamlanmış olur. 5 numaralı Real formasıyla beş sezon kimsenin parlamadığı kadar parladı.

2002 Dünya Kupası’nı çok iyi hatırlarsınız. Şenol Güneş yönetimindeki milli takımımız, Güney Kore’den üçüncülükle dönmüştü. Turnuva başlamadan bütün otoriteler Fransa’yı favori gösteriyordu. Ancak Zidane sakatlanıp ilk maçlarda oynayamayınca Fransa erkenden evine dönmek zorunda kalmıştı. Horozlar birkez daha Zizou’suz ne kadar sıkıcı olduklarını göstermişti. Henry, Vieira, Robert Pires yetmiyordu. Takımın bencil kaptanı Marcel Desailly yüzünden takım ruhu da kalmamıştı. Yeni hoca Jacques Santini kaptanlık bandını Zidane’a teslim etti. Zidane kaptan olarak takımı yeniden topladı. Yine de Portekiz’deki 2004 Avrupa Şampiyonası’nda attığı goller yetmedi ve çeyrek finalde Yunanistan’a elendiler. Grup karşılaşmalarında İngiltere ile oynadıkları maçta 90’ıncı dakikada 1-0 yenikken, uzatma dakikalarında attığı iki golle neden büyük oyuncu olduğunu bir kez daha göstermişti. Ancak Zidane ilerleyen yaşıyla birlikte sahada eski büyüsünü kaybettiğini düşünüp, bu turnuvadan sonra milli takımı bırakmaya karar verdi. 2006 Dünya Kupası elemelerinde peş peşe çok kötü sonuçlar alan Fransa’da medya, halk ve milli takım hocası Raymond Domenech, onu bu kararından vazgeçirmek için bir hayli uğraşınca, 2005 yılında milli takıma geri döndü. Ama turnuvanın ardından jübilesini yapacağını duyurdu. Bu sefer üzülme sırası Real Madrid’deydi. Son maçını Santiago Bernabeu’da Villarreal’e karşı oynadı ve son golünü kafayla attı. O gün stattaki tüm taraftarlar Zidane’ın 5 numaralı formasını giymişti ve “Gracias por tu magia” (Büyücülüğüne teşekkür ederiz) yazılı bir pankart açmıştı.

BENZER YAZILAR