CUMHURBAŞKANI ZIDANE!

KAFAMI ATAR GİDERİM

Milli takıma dönüşüyse muhteşem oldu. Tek başına takımı sırtlayıp, 2006 Dünya Kupası biletinin alınmasında başrolü oynadı. Ama artık kimse Fransa’ya favori gözüyle bakmıyordu. Önce İspanya, sonra Brezilya ve Portekiz’i turnuva dışına itip finale çıkınca, Zidane bir kez daha tüm dünyaya “Buradayım!” diye haykırıyordu. İtalya ile karşılaşacakları finalde artık herkes kupa Fransızların gözüyle bakıyordu. Zidane’ın golüyle normal süresi 1-1 biten maçta, uzatmalarda gol bulmak iyice zorlaşmıştı. İtalyanlar kontratak fırsatı doğar diye topu Fransızlara vermiş, baskı kurmalarına müsaade ediyorlardı. Realizmin ünlü sözü “Baskı kurmak kazanmak demek değildir”, adeta İtalyanların uzatmalardaki oyun felsefesini özetliyordu. Artık herkes penaltıları kabullenmiş beklerken, sahneye Materazzi çıktı. Topsuz alanda Zidane’ın Materazzi’ye kafa atmasıyla bir anda saha karıştı. Buffon hariç olayı hiç kimse görmeyince, dördüncü hakemin önündeki kamera görüntüleri tekrar izlendi ve Zidane kırmızı kartla soyunma odasına yollandı. Penaltılarda Materazzi gol attı, kupa İtalya’ya gitti. Sonradan ortaya çıktı ki, Materazzi Zidane’ın annesine ve kız kardeşine küfür ederek, adamı kışkırtmıştı.

Kimileri Zidane’ı bu davranışından ötürü kınasa da Fransızlar onunla gurur duymaktan vazgeçmedi. Futbol ahlakı elastiktir her şekle girer. Dönemin cumhurbaşkanı Jacques Chirac karşılama töreninde Zidane’ı “en yüce insanlık değerlerini” temsil ettiği ve Fransa’yı gururlandırdığı için tebrik etti. Bu olayın üzerine binlerce yazı yazıldı, Paris’te o anın heykeli yapılıp sergilendi. Takımını yalnız bırakan Zidane futbolseverlerce kahraman, ülkesine kupayı kazandıran Materazzi ise sevilmeyen çocuk ilan edildi. Zidane söylediği gibi futbolu bıraktı.

Hikâye burada bitti zannedenler yanılıyor. Devam filmi çekildi, şu an vizyonda. Kahramanımız 2008 yılında futbola devam etmek istediğini söyleyince, Perez derhal arayıp kendi danışmanı olarak Madrid’e gelmesini istedi. Herkes teknik direktörlük yapmasını beklerken, o başarısız olmaktan korktuğunu, zamana ihtiyacı olduğunu çekinmeden söyledi. Önce Ancelotti’nin yanında yardımcı antrenörlük yaptı, ardından Real Madrid’in rezerv takımını çalıştırdı. Bu sezon ise futbolu bıraktığı kulübünün başında teknik direktör olarak maçlara çıkıyor. Kariyeri başarılarla dolu bu adam daha ilk yılında, ligde Guardiola’nın elinde olan, en uzun süre yenilmezlik rekorunu egale etti. Milyon dolarlık yıldız oyuncular onunla antrenmanlarda birer çocuk oluyor. Bir zamanlar hayranı oldukları bu adamın söylediklerini büyük bir dikkatle dinliyorlar. Futbol tesadüfleri sever ya, Real Madrid başındaki ilk yılında Şampiyonlar Ligi’nde finale çıktı. Rakibi ise eski takımı Juventus’tu.

Zinedine Zidane’ı anlatmak için “Futbolun Kasparov’u”ndan tutun da, “Futbolun Bolşoy balesine cevabıdır”a kadar birçok benzetme yapıldı. Kimileri onu farklı kılanın kendine özgü rulet hareketi olduğunu söyledi. Hani topu sağ ayağının tabanıyla geri çekip, tek ayak üzerinde dönüp, sonra sekiz çizerek çalımını attığı. Bense onun için “tek dizelik bir şiir” diyorum. Ama içinde şiire dair tüm ahenk öğelerini bulabileceğiniz bir dize. Her şey için merci Zizou!

BENZER YAZILAR