Sonsuzluğa uzanan kum denizinde, kişisel sınırlarını keşfetmek için koşmak nasıl tutkuya dönüşür?
Yazı: Benoit Laval
Benim gibi dağ tutkunu bir trail koşucusunu, tepsi kadar düz alanlarda koşmaya heveslendiren şey nedir? Üstelik çocukluğumdan beri güneşe ve sıcağa karşı çok hassas olmama rağmen. İlk denemem, 2001 yılında katıldığım Marathon des Sables yarışıyla oldu. Raidlight’ın ultra hafif sırt çantalarını satın alan ve bunları daha da hafifletmeyi deneyen o kadar çok müşterimiz vardı ki; dürüstçe söylemek gerekirse, her ne kadar düz arazide güneş tepemde onlarca kilometre koşmak hiç ilgimi çekmese de, sonunda orada neler olup bittiğini görme hevesine kapıldım. Maceranın ve meydan okumanın zevki gerisini getirdi ve o günden beri, Marathon des Sables’a üç kez katıldım. Yetmedi, Mali’de Desert Cup, Akakus Çölü’nde yapılan Libyan Challenge, Sahra Çölü’nde yapılan Marathon des Dunes ve son olarak, geçen sene Oman Desert Marathon yarışlarında
koştum.
Dünyanın sonuna yolculuk etmek için bulunduğun yeri terk etmek, hatta bunun keyfini çıkarmak. Üstelik çöldeki koşuların çoğu 5-6 gün süren etaplardan oluşur ya da 333 km veya 555 km gibi çok uzun mesafeler söz konusudur. Genellikle yarışlar gelişmekte olan ülkelerde düzenlenir. Günlük hayat zaten egzotiktir. Öyle ki, koşunun başlangıç noktasına ulaşmak bile başlı başına bir maceradır. Bu tür yerlere rutinlerimizden uzaklaşmak amacıyla gideriz. Dolayısıyla organizasyonlar da bu işe biraz macera sosu katmak için ellerinden geleni yapar. Kendi kendine yeterli olma, mahremiyet yoksunluğu, harita veya GPS aracılığıyla yön bulma, zor koşullarda açık havada geceleme (batılılar için) birer macera unsurudur. Paris Dakar Rallisi’ne denk bazı büyük boyutlu organizasyonlarda, yalnızlığın mümkün olmadığı kalabalık yığınlar içinde yapılan, sınırları kesin çizgilerle belirlenmiş koşular söz konusudur. Ancak mahremiyetin daha fazla, organizasyonun daha yalın, koşucu sayısının daha az olduğu, üstlenilmesi gereken daha çok sorumluluk ve risk karşılığında yalnızlığın garanti edildiği koşu seçenekleri de mevcut. Bu iki seçenek birbirinden oldukça farklıdır ve her ikisi de denenmeyi hak eder. Her 15 dakikada bir 4X4’lerle karşılaştığımız ve uzun düzlükler boyunca grup halinde “yol aldığımız” Marathon des Sables’da da harika maceralarım var; ortalama dört saatte bir yalnızca bir kişiye rastladığım, çölün ortasında sadece GPS’le yolumu bulabildiğim Libyan Challenge’ta da.