DİYET YAPMAK SENİ MUTSUZ ETMESİN

Kilolarından kurtulmayı, aslında küçük bir sorunken nasıl büyüttüğünü görmek ister misin? Psikolojini alt üst eden diyetlerin, faturayı sağlığına kesmesine izin verme.

Diyet ve kilo verme hakkında devamlı farklı şeyler duyuyoruz. Kaloriyi akşam ya da gün ortasında almanın arasında hiçbir fark olmadığı (önemli olanın tüm gün alınan toplam kalori miktarı olduğu), karbonhidratın düşmanımız olduğu ya da rafine şekeri tamamen bırakmamız gerektiği gibi bir sürü tartışmalı bilgi sürekli radarımıza giriyor.

Profesyonel yardım alınmadığı sürece de insan nereye gideceğini şaşırıyor ve en sonunda başladığı yere dönüyor. Üstelik dünyanın her yerinde bu böyle… Colorado Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, belli aralıklarla diyete başlayanların yüzde 35’i diyet bağımlısı oluyor. Amerikalı kadınların yaklaşık yüzde 50’si sürekli kilo vermeye çalışıyor. İstatistiklere göre, dünyada diyet yapanlar arttıkça ve diyet sektörü güçlendikçe, yeme bozuklukları ve obezite de artıyor.

Yemek yeme davranışımızı neler etkiliyor? 

Görüntüsünden memnun olmayan birçok kadın bugün, televizyondan ya da yakın çevresinden duyarak ilgilendiği bir diyet programının peşinden gidiyor. Ancak bu noktada çok önemli bir nokta atlanıyor. Yaşadıklarımız, duygularımız, düşüncelerimiz, beklentilerimiz, öfkemiz, cinsel yaşantımız, doyum ve doyumsuzluklarımız; hepsi yemek yeme davranışımızı etkiliyor. Biz ağzımıza ne koyarsak koyalım –karbonhidrat, yağ ya da işlenmiş gıdalar- beynimizi ciddi şekilde etkiliyor. Yapılan araştırmalar, besinler ile nörolojik hastalıklar (epilepsi, demans ve inme gibi) arasında bağlantı olduğu üzerinde duruyor. Artık yanlış ve yetersiz beslenmenin ne kadar ciddi bir konu olduğu hakkında dikkatini çektiğimizi düşünüyoruz. O zaman daha derine inelim…

Yeme problemlerinin temeline inersek… 

Yeme problemleri, beyinde oluşan bazı bozukluklardan (sıkıntı, yalnızlık, öfke, kaygı ya da stres) dolayı oluşuyor olabilir. Kilo problemin yüzünden sosyalleşmekten kaçıyor, kendine olan saygını ve güvenini kaybediyor bile olabilirsin.

Bu durumu bir diyetisyen desteği ile çözmek yerine kendi kendine diyet yaptığında çözüm bulmak şöyle dursun; suçluluk, hayal kırıklığı ve mutsuzluk yaratarak kendine daha fazla zarar verebilirsin. Çünkü olumsuz duygular, kilo almana neden olan stresi yaratır. Uyaranlar kişi için rahatsız edici duruma geldiğinde, vücut kendini korumaya alır. Stres hormonları salgılanır ve kan basıncının yükselmesi gibi tepkiler oluşur. Problem çözüldüğünde ise stres belirtileri ortadan kalkar. Stresle baş edemediğin zaman ise vücut uyum sağlamakta zorlanır ve kronik stres belirtileri ortaya çıkar. Çarpıntı, baş ağrısı ve bitkinlik dışında en önemli stres belirtilerinden biri; mide-bağırsak bozukluğu ve sindirim zorluğudur. Başta sadece kilo problemin varken, tüm sağlığını kaybetme aşamasına gelebilirsin.

Sağlık Bakanlığı Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’na göre; Türkiye’de her 100 erkekten yaklaşık 20’si, her 100 kadından ise 41’i obez sınıfına giriyor. Yani obezite kadınlarda erkeklere göre iki kat daha yüksek görülüyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2018 Avrupa Sağlık Raporu da benzer veriler sunuyor: WHO’ya göre Türkiye, Avrupa’nın en obez ülkesi olarak kayıtlara geçti bile. İşin çığırından çıktığının farkında mısın?
Aniden diyete başlamaya karar vermeden önce kendine öncelikle “Neden kilo alıyorum?” sorusunu sorman gerek. Çünkü altında bazı sağlık problemleri yatıyor olabilir. Diyetisyen Güneş Aksüs, Bana Diyet Deme kitabında diyete başlarken bazı tahliller yaptırmak gerektiğinin altını çiziyor: “Hormonal problemler (insülin direnci, tiroid sorunları gibi) ve menopoz dönemi gibi durumlarda kilo alma problemi ile karşılaşabilirsin. Tahlil sonucuna göre ilaç ve beslenme tedavisi gerekiyor olabilir. Kalıcı çözüm için sonucu görüp nedeni öğren.” Nedeni atlayıp tedaviye geçenlerin büyük çoğunluğunun verdiği kiloları fazlasıyla geri aldığını söyleyen Aksüs, kilo vermenin yemeyi azaltmak kadar basit bir iş olmadığının da altını çiziyor.

Diyet psikolojisi bizi o kadar etkiliyor ki bazen tüm değerimiz tartıda çıkan sayılara, bel ve bacak ölçülerine bağlıymış gibi hissedebiliyoruz. Diyetisyen ve Psikolog Pırıl Şenol Duru, ideal beden algısının ciddi şekilde çarpıtıldığını söylüyor: “Çoğu sosyal medya paylaşımında photoshop ile inceltilmiş bel ve bacaklar görüyoruz. Bu yüzden kendi vücutlarımızın neden öyle olmadığını sorguluyoruz. Bu da uzun dönemde oldukça yıpratıcı.”

Kendine Haksızlık Etme

Philips’in Küresel Güzellik Endeksi Raporu’na göre Türk kadınlarının yüzde 91’i yani neredeyse her 10 kadından dokuzu güzel olduğuna inanıyor. Bu önemli bir nokta çünkü araştırmalara göre, kiloluyken bedenini sevmiyorsan, kilo verdiğinde de sevmen çok zor oluyor. Pırıl Şenol Duru, “Kendine haksızlık etmeyi bırakıp kendini her hâlinle kucaklamayı öğrenmen gerekiyor” diyor.

Bu arada ince olmak da her şey değil. Çünkü yapılan araştırmalar, vücut kitle indeksi hesaplamalarına göre “normal kilolu” grubuna giren kişilerin iç organlarında şaşırtıcı biçimde yağlanmaya rastlandığını belirtirken, ince kişilerin de kendilerini çok sağlıklı görmemeleri gerektiğini söylüyor. Çünkü iç organların çevresindeki yağlar kalp hastalıkları ve diyabet riskini artırıyor. Bu nedenle, kilo kaybetmek ya da kilo korumak için sağlıklı ve dengeli beslenerek egzersiz yapmak, tüm zamanların değişmez kuralı olarak kalıyor.

Yanlış Diyet Hiç Bitmez

Öte yandan ilk bakışta beslenme konusunda çok basit gibi görünen ve çözebileceğini sandığın soruların cevaplarını bulmak pek kolay olmuyor. Mesela; sence uyuyamadığın için mi yiyorsun yoksa yediğin için mi uyuyamıyorsun?

Penn State Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, yağ ve karbonhidrat tüketiminin uykuya dalmayı etkilediğini söylüyor. Yüksek miktarda yağ tüketimi, katılımcıların kısa sürede uyuklamasına neden olurken, karbonhidrat tüketimi daha uzun süre uyanık kalmalarını sağlamış. Bu sonuç, vücudun yağları karbonhidratlardan daha zor sindirmesiyle açıklanabilir. Sindirim sırasında kan akışı beyinden uzaklaşarak mideye yöneldiğinden uykuya neden oluyor. Karbonhidratlar kolay sindirildiğinden bu durum yaşanmıyor ve kısa sürede enerji sağlanıyor. Karbonhidratların ‘duvara çarpma’ etkisinden kaçınmak için, yüksek lif içeren karbonhidrat kaynaklarını tüketmek öneriliyor.

Bu noktada gerçekten sağlıklı bir şekilde kilo vermek istiyorsan madalyonun bir değil, birçok yüzünün olduğunu unutmaman gerekiyor. Diyete başlamadan önce bir diyetisyenden yardım almanın yanı sıra kendini psikolojik olarak da sürece hazırlaman gerekiyor. Sana özel hazırlanmış bir diyet listesi ile besleneceğin için açlık ve iştahın kontrol altına alınmış olacak. Böylece diyetin seni mutsuz etmeyecek. Aksi takdirde -yetersiz ya da yanlış beslendiğinde- bir süre sonra daha çok yemeye ve sağlıksız yiyeceklere yönelmeye başlayıp tekrar başa döneceksin. Unutma; doğru uygulanmadığı için başarıya ulaşamayan bir diyet hiç bitmez. Bedenini düzeltmeye çalışırken psikolojinin bozulmasına izin verme.

BENZER YAZILAR