DNA’NIN KADERİNİ DEĞİŞTİREBİLİRSİN

Eğer modern bilim bize bir şey öğrettiyse, o da genlerin oldukça güçlü olduğudur. Bu karmakarışık kodlar, zekâmızın, boyumuzun ve sağlığımızın ileride nasıl olacağına dair her türlü bilgiyi içeriyor. Fakat ilginç bir şekilde, epigenetik alanında yapılan araştırmalar bize bilinenin aksi bir gerçeği işaret ediyor: O da hayatında yapacağın birtakım değişikliklerle kaderini yönlendirebileceğin ve hastalıklardan kaçabileceğin…

İkinci el arabalar, aile yadigârı mücevherler, birikimler gibi birçok şey bize ailemizden kalır. Bazı şeyleri miras almak hoş olabilir ama zayıf saçlar, akneli bir cilt ya da büyük bir kalça bunlar arasında değildir. Hoşumuza gitmeyen özelliklerimizi reddedemiyor olmak gerçekten de kötü.
Hoşuna gitsin veya gitmesin, fiziğinin büyük bir kısmı ailenin DNA’sı tarafından belirleniyor; yani seni sen yapan şey sadece bir çift sarmal. En azından biyoloji derslerinde bize öğretilen buydu: Genlerimiz kaderimizdir. Yani anne tarafın bodur ve şişmansa, senin de göbeğinin fırlaması kaçınılmazdır. Ya da baba tarafında kalp krizi yaygınsa, senin de erken yaşta kalbin tekleyebilir, değil mi?
Bugünün bilgileri ışığında, durum tam olarak da böyle değil. Bilimsel buluşlar artık gösteriyor ki, genlerinin işleyişi konusunda senin de etkin olabilir. Mesela göz rengi, boy, kemik yapısı gibi özellikler çok değişken olmasa da, hastalık riski ve yaşam süresi değişken özellikler arasındadır. Yediğin gıdalar, aldığın kimyasal maddeler ve stres kısa vadede sağlığına zarar verebildiği gibi, DNA’nın işleyişini de değiştirir ve potansiyel sorunların çocuklarına ve torunlarına geçmesine neden olur.
Bütün bunlar, epigenom denen karmaşık bir kimyasal koda bağlıdır. Bunu, DNA’nın etrafını çevreleyen ve genleri aktif veya pasif hâle getirebilen incecik bir çeper olarak düşünebilirsin. Epigenetik (yani bu kimyasalın araştırılması bilimi) gösteriyor ki, genlerinin pek çoğu senin kaderini belirlemiyor; sadece eğilimlerini gösteriyor. Sahip olduğun DNA’yı değiştiremesen bile, çalışma sistemini bir noktaya kadar değiştirmek senin elinde. The Dr. Oz Show’un sunucusu Kalp Cerrahı Doktor Mehmet Öz, “Genlerin, silahını doldurur ama tetiği çeken çevresel faktörlerdir” diyor.

Kalıtımın Sekteye Uğraması
Yan yana iki MacBook hayal et, biri Word diğeri ise Excel programlarını çalıştırıyor olsun. Duke Üniversitesi’ndeki Epigenetics and Imprinting Laboratory’nin yöneticisi Doktor Randy Jirtle, “DNA’yı hücrelerimizin donanımı, fiziksel makinesi olarak düşünüyorum. Epigenomlar ise yazılım, yani DNA’ya ne yapması gerektiğini söyleyen program” diyor. Bu nedenle, aynı gen koduna sahip, tek yumurta ikizi olan iki insanın bile vücutlarının aynı davranması beklenemez.
Elbette ki epigenetik alanı, “Tabiat mı, yetiştirilme biçimi mi?” tartışmasını boşa çıkarıyor. Epigenetik yazılım olmadan (tıpkı bilgisayarda olduğu gibi), yani kendisini yönlendirecek bir sistem var olmadığında genler de işleyemez. Araştırmacılar hangi eylemlerin genleri aktive edip, hangilerinin devre dışı bırakacağını kesin olarak tespit edebiliyor ve böylelikle kadınların daha sağlıklı yaşaması için birçok seçenek sunuyor. Baylor Araştırma Enstitüsü’ne bağlı Epigenetik ve Kanser Önleme Programı’nın yöneticisi Doktor Ajay Goel, “DNA’nı değiştirmek için yapabileceğin bir şey yok, ama yaşam tarzını değiştirerek DNA’nın işlevini değiştirmen mümkün” diyor.
Örneğin yeni araştırmalar gösteriyor ki, aile genlerinde kanser bilgisi mevcutsa bile, belirli gıdalarla beslenerek kansere olanak veren genlerine devre dışı kalma talimatını verebilirsin. Bir çalışmada ise, düzenli egzersiz yaptırılan farelerde yağa dönüşme potansiyeli bulunan bazı hücrelerin kemiğe dönüştüğü tespit edilmiş. Bu da şu anlama geliyor: Ailende bel çevresi yağlarından muzdarip son kişi annen olabilir.
Holistik Tıp Uzmanı, WHDanışmanı ve New York’taki Eleven Eleven Wellness Merkezi’nin yöneticisi Doktor Frank Lipman, “Bu çığır açan bir bilim çünkü hastalıklar hakkında bugüne kadarki düşünüş biçimimizi değiştiriyor” diyor. Kalıtımın sadece genlerden ibaret olmadığı fikri, çevresel faktörler ve hayat tarzının genlerin işlevi üzerinde etkisi olması ve yaptığımız seçimlerin sadece kendi bedenimizde değil, çocuklarımızda da iz bırakabileceği düşüncesi şaşırtıcı.

Kaderin Final
Günü Var Mı? 2003 yılında, Duke Üniversitesi’ndeki laboratuvarda Randy Jirtle bir şeyin peşindeydi. O, doğru yaşam tarzı seçimlerinin DNA’ya etki edebileceğini davranışın belirlenmesinde kritik bir zamanlama olduğundan da şüpheleniyordu ve bu konuda haklıydı. Jirtle, şaşırtıcı derecede basit bir deney ile bir annenin hamilelik sürecinde yediği gıdalarla, doğacak çocuğun yetişkinlik sürecinde karşılaşabileceği potansiyel hastalıkların etkileşimi olabileceğini tespit etti. Hayvanlar üzerinde yaptığı bir deneyde, sarı renkli, obez, kansere ve şeker hastalığına eğilimli genlere sahip iki grup hamile fareyi araştırdı. Bir grubu tahıl bazlı sıradan bir gıdayla beslerken, diğer grubu içinde folik asit, B12 ve epigenetik kimyasalları destekleyen bir karışım bulunan aynı tahıl ürünüyle besledi. O ana kadar DNA ile ilgili bilinenler göz önünde bulundurulursa, iki grubun da tombul ve sarı renkli fareler doğurması beklenirdi, fakat sonuç böyle olmadı. İkinci gruba dâhil fareler, hastalığa yatkın genleri taşımasına rağmen zayıf ve kahverengi doğdu.<p> Jirtle deneyi bu sefer kanserojen olarak bilinen bisfenol A (BPA) maddesine maruz kalmış hamile farelerle tekrarladı. BPA, obezite genini harekete geçirerek bu farelerin şişman ve sarı yavrular doğurmasına neden olmuştu. Fakat Jirtle BPA’ya maruz kalmış bir grup hamile fareyi birönceki deneyde olduğu gibi besin değeri yüksek yiyeceklerle beslediğinde, yavrularının zayıf ve kahverengi doğduğunu gözlemledi. Tıpkı bir halat çekme yarışı gibi, BPA’nın aktive ettiği obezite geni sağlıklı beslenme ile etkisiz hâle getirilmişti… Ve bilim dünyası karıştı. (Jirtle’ın ilk araştırmasını yayımladığı yıl, epigenetikle ilgili bine yakın makale daha yayımlandı. Bugün bu alana ilgi o kadar yoğun ki, sadece 2011 yılında beş bine yakın makale yazıldı.)
Jirtle, “Bulgular, obezite, diyabet ve kanser gibi hastalıklara açık olmamızın, gelişimimizin ilk başlarında maruz kaldığımız faktörlerle belirlendiğini gösteriyor” diyor. Fakat annenin sana hamileyken ara sıra içtiği cin tonikten dolayı korkmana gerek yok. Baylor Tıp Okulu’nda gelişimsel epigenetik alanında çalışan Doktor Robert Waterland, gelişim sırasında epigenomların çevresel etkenlere çok açık olduğunu ve bu etkilerin hayat boyu sürebildiğini, fakat yetişkinlik sürecinde bile epigenetik mekanizmanı tekrar programlamanın mümkün olduğunu belirtiyor.

DNA’yı Yönlendirmek
Diyelim annen sigara içiyordu. Aslında her sigara yaktığında epigenetik bir davranışta bulunarak, adım adım hastalığa kapı aralıyordu. Son araştırmalarda, ilk defa sigara içmenin bile kanserle ilişkilendirilen epigenetik değişikliklere sebep olabildiği bulundu. Üstelik bu değişiklikler, annen sana hamileyken sigara içmemiş olsa ve sen hayatın boyunca sigara içmemiş olsan bile, kalıtım yoluyla sana geçmiş olabilir.
Bütün bunlar mutlaka akciğer kanseri olacaksın anlamına gelmiyor. Tıpkı Jirtle’ın farelerle yaptığı gibi, sen de kalıtımsal olanla mücadele edebilirsin. Bilim insanları somut çözümler üretmeye yeni başlamış olsa da, yeme alışkanlıklarının en büyük etkenlerden biri olduğunu biliyorlar. Örneğin 2010’daCancer Research’de yayımlanan bir araştırmaya göre, ayda sadece 12 öğün sebze yemek bile, bazı insanlarda kanser öncesi akciğer lezyonları oluşma riskini yüzde 20 azaltıyor. Buna ek olarak her gün multivitamin almak ise riski yarıya indiriyor. Bazı besin öğeleri sadece akciğerlerde değil, tüm vücutta tümörle savaşan genleri aktive ediyor.
Goel, “Beslenme düzeni kanser riski üzerinde büyük rol oynuyor. Kanser vakalarının yüzde 95’i genetik değil; epigenetik etkilerin de payı var” diyor. Yani seni hasta eden DNA’n değil ama yanlış tetiklenen epigenom olabilir. (Yumurtalık ve meme kanseri riski ise istisnai bir durum. Riskteki artışın olası sebeplerinden birinin, aileden geçen BRCA genindeki mutasyonlar olduğu düşünülüyor. Bu durumda DNA’da eksik bir gen söz konusudur; yani aktif veya pasif hâle getirilecek bir bileşen yoktur). Mide ve bağırsak kanserleriyle ilgili çalışmalar yapan Goel, şu an zerdeçal baharatının içinde bulunan güçlü bir antioksidan ve antikanserojen olan kürkümin maddesi üzerinde çalışıyor. Aldığı ilk sonuçlar, bu baharatın tümör önleyici bazı genleri aktive ettiği yönünde.
Bilim insanları, sporun ve toksik maddelerin DNA’ya nasıl yön verdiğini de anlamaya çalışıyor. Ayrıca stres de epigenetik bir rol oynuyor gibi gözüküyor. Iowa Üniversitesi Psikiyatri Bölüm Başkanı Doktor James Potash, “Hayat tarzına bağlı stresin, beyindeki epigenetik izleri değiştirmesi mümkün” diyor. Asıl şok edici gerçeğe hazır mısın? Potash, “Epigenetik değişimlerden bazıları uzun süre devam edebilir. Bu da çocukluk döneminde yaşadığın büyük bir stresin seni 20-30 sene sonra depresyona nasıl yatkın hâle getirdiğini açıklar” diyor. Epigenetiğin ruhsal hastalıklardaki rolünü çözmek, bilim insanlarının hastalar ve onların çocukları için daha iyi ilaç ve tedaviler geliştirmesi açısından faydalı olacak. Hatta tüm hastalıklardaki rolü çözüldüğünde, biyoloji anlamında bir devrimin yolu açabilir. Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi Direktörü Doktor Sharon Dent, “Epigenomları değiştirmenin yolunu bulabilirsek, hastalıklı hücre davranışlarını değiştirebilir ve onu normale döndürebiliriz. Böylece daha etkili ve daha az zararlı tedaviler bulmamız mümkün olabilir” diyor.
Burada büyük bir umut var aslında: Günün birinde, hastalıklara kapı aralayan genlerimizi etkisiz hâle getirebilir ve hastalıkları engelleyen genleri aktive edebiliriz.

GENLERİNİ BESLE
Çift sarmalını korumak, tabağına koyduklarınla başlıyor. 2010 yılında Clinical Epigenetics’te yayımlanmış bir çalışmaya göre, bazı yiyecekler epigenomunu etkileyip, kötü bir genetik davranışta bulunmasını engelleyebiliyor. Çalışmanın yazarı Doktor Trygve Tollefsbol, “Epigenetiği değiştirebilen bileşikler içeren besinler açısından zengin bir diyetin, hastalıkları önleyebildiği ve görülme riskini azalttığına dair çok sağlam kanıtlar mevcut” diyor. DNA’nı korumak için aşağıdaki besinlerden faydalanabilirsin.

01 (1)

YEŞİL ÇAY
Anahtar bileşik:
Polifenoller
Genetik etki:
Meme kanseri ve diğer potansiyel kanser türlerini tetikleyen genlerin bastırılmasına yardım eder.
En iyi doz:
Günde üç fincan Başka kaynaklar: Çilek, bitter çikolata, elma

02

İÇ BAKLA
Anahtar bileşik:
Genistein
Genetik etki:
Epigenomu destekler ve kanser hücrelerinin büyümesini engeller.
En iyi doz:
Günde yaklaşık 60 gram

03
BROKOLİ FİLİZİ
Anahtar bileşik:
Sülforafan
Genetik etki:
Epigenomu korur ve kanser riskini azaltır.
En iyi doz:
Günde yaklaşık bir küçük kâse Başka kaynaklar: Brüksel lahanası, karnabahar, lahana

04
EPİGENETİK MÜDAHALELER
Epigenetik sahasındaki gelişmeler ışık hızıyla ilerlerken, denenmiş ve test edilmiş terapiler konusunda bir hayli geriyiz. Ancak FDA tarafından onaylanmış iki metot mevcut: Bunlardan biri Vidaza. Bu enjekte edilebilir ilaç, belli kan ve kemik iliği hastalıklarını iyileştirmek için kullanılıyor. Hücreleri kötü huylu hâle getiren epigenetik değişiklikleri tersine çevirmeyi amaçlıyor. Diğer ise Zolinza. Tablet formundaki bu ilaç ise lenfomanın bazı türlerini yok etmek için kullanılıyor. Şu an için ilacın başka kanser türleri için kullanılıp kullanılamayacağı konusunda çalışmalar devam ediyor. Ancak her iki ilacın geleceği de oldukça parlak görünüyor.

05

KADERİNİ DEĞİŞTİRMEYE ŞİMDİ BAŞLA
DNA’nın gelecekteki sağlığın için bir prototip olarak hizmet verdiği doğru. Ancak bilimselliği kanıtlanmış bazı adımlar atmak, kadınların en çok karşılaştığı dört hastalığa yakalanma riskini önemli ölçüde düşürebilir.

DEPRESYON
Aileden geçen depresyonu kesin olarak gösteren testler olmasa da, yeni yapılan bir araştırma bazı genetik işaretleyicilerin bulunduğunu gösteriyor.
Riski Azalt
Kahve iç. 2011 yılında yapılan bir araştırmada, günde iki fincan kahve içen kadınların depresyon riskiyle yüzde 15 daha az karşılaştığı gözlemlenmiş. Sebebi, Strandart kadının riski Bir ebeveynde olması durumunda riski kafeinin ruh hâlini düzelten hormonların salgılanmasını arttırması olabilir.
Akdeniz diyetinde.
şaşma. Akdeniz usulü beslenme biçimi, yani diyet planında somon, sardalya, zeytinyağı ve avokado gibi besinlere sık sık yer vermek, depresyon riskini yüzde 30’dan fazla azaltabiliyor. Orlandolu Psikolog Alan D. Keck, bu gibi besinlerin Omega-3 yağ asitleriyle dolu ve ruh hâlini dengelemeye yardımcı olduğunu söylüyor.
Terle. Egzersiz de ruhsal sağlığını kuvvetlendirebilir. American Journal of Preventive Medicine dergisinde yayımlanan bir makaleye göre, düzenli spor yapmanın depresyonu yüzde 47 oranında azalttığı bulunmuş. Haftada beş gün 30 dakikalık hafif bir koşudan faydalanabilirsin.

KALP HASTALIKLARI
Bilim insanları hâlen kalp hastalığını belirleyen genetik işaretleyiciler üzerinde çalışıyor ve bunun için bazı DNA testleri piyasada bulunuyor ama bu testlerin güvenilir olduğunu gösteren yeterince bulgu yok.
Riski Azalt
İşten zamanında çık. 2011 yılında yapılan bir çalışmaya göre, günde 11 saat veya daha fazla çalışan insanlarda kalp hastalığı riski yüzde 67 daha fazla. Ofiste geçirilen uzun saatlerin stresi arttırması, seni egzersizden yoksun bırakması ve sağlıksız beslenmeye teşvik etmesi, kalbinin ömrünü kısaltabilir.
İçten gülümse!
Kolombiya Üniversitesi Tıp Merkezi’ne bağlı Davranışsal Kardiyovasküler Sağlık Merkezi’ni yöneten Doktor Karina Davidson, “2010’da yapılan bir araştırma, iyimser insanların kalp hastalıklarına yakalanma riskinin, bardağın yarısını boş görenlere kıyasla daha az olduğunu gösteriyor” diyor. Bilim insanları hâlâ bunun nedenini bulmaya çalışıyor ama kahkaha atmanın stres hormonlarını azalttığı bilinen bir gerçek.
Müziğin sesini aç.
Maryland Üniversitesi Tıp Merkezi’ne bağlı Koruyucu Kardiyoloji Bölümü’nün yöneticisi Doktor Michael Miller, müzik dinlemenin kan dolaşımını arttırdığı ve kardiyovasküler sistemini rahatlatarak kalp sağlığını koruduğunu söylüyor. Günde 30 dakika kesintisiz dinlediğin sürece, her tür müzik işe yarıyor.

MELANOM
Şu an genetik cilt kanserini tespit eden testler her yerde mevcut değil. Fakat düşük risk oranı seni şaşırtmasın. Korunmadan güneşe çıkmak, kalıtımsal olasılığı düşük olsa bile cilt kanseri riskini büyük ölçüde arttırıyor.
Riski Azalt
Kendini tatlıyla şımart. Evet, doğru okudun. Yale Üniversitesi’ne bağlı Koruyucu Sağlık Araştırmaları Merkezi’ni yöneten Doktor David Katz, “Günde 60 gram bitter çikolata yemek, cildi UV ışınlarının zararlarından koruyor ve cilt kanseri riskini azaltıyor” diyor.
Etiketi iyi oku. Güneş kreminin etiketinde “broad spectrum” yani “geniş yelpazeli” güneş koruması yazmıyorsa onu çöpe atabilirsin. FDA’nın yeni yasasına göre sadece bu etiketi bulunduran ürünler kansere sebep olan UVA ve UVB ışınlarından koruyabiliyor.<p>
Dikkatli araba kullan. Direksiyon başına geçmeden önce yüzünü, ellerini ve kollarını en az 30 korumalı bir güneş kremiyle korumaya al. 2010’da yapılan bir araştırmaya göre, araba camları UVA ışınlarını bloke etmediği için, genç kadınların sol tarafında cilt kanseri olma riski daha yüksek.

MEME KANSERİ
BRCA1 veya BRCA2 mutasyonunu taşıyan kadınlarda, meme kanseri riski yüzde 60 oranında artış gösteriyor. Aile geçmişinde varsa, doktorundan sana gen testi yapılmasını isteyebilirsin.
Riski Azalt
Temizlen. Dana-Farber Kanser Enstitüsü’nden Onkolog Wendy Chen, “Haftada dört alkollü içki bile meme kanseri riskini yüzde 15 oranında arttırır. Günde iki kadeh içki ise bu oranı yüzde 55’e kadar çıkartabiliyor” diyor. Riskini azaltmak için haftada üç kadehi kesinlikle aşmamalı ve az alkollü bir içki tercih etmelisin.
Doğru atıştır. Cipsleri bırak ve kuru yemiş yemeye başla. Günde 60 gram ceviz yemek, meme kanserine yakalanma olasılığını yüzde 40 oranında azaltıyor. Marshall Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Araştırmacı Doktor W. Elaine Hardman, “Bunun nedeni, cevizde kanserle mücadele eden besin değeri yüksek birçok antioksidanlar ve E Vitamini gibi maddeler olması” diyor.
D Vitamini al. Doktorundan vücudundaki D Vitamini seviyesini kontrol etmesini iste. Eğer 50 ng/ ml’den düşükse takviye almaya başlamalısın. 2009 yılında Annals of Epidemiology’de yayımlanan bir makaleye göre, yeterince D Vitamini alındığında meme kanseri riski yarıya iniyor.

BENZER YAZILAR