Eyvah, göğüs numaram yok!
Genelde tişörtüme çengelli iğneyle iliştirdiğim göğüs numarası sorun çıkarır ve düzeltmem gerekir, bu sefer öyle bir sorun da yok. Tam aklımdan geçerken fark ettim ki… Evet! Böyle bir sorun yok çünkü üzerinde zamanlama çipi de bulunan göğüs numaram yok! Numaram otelde! Kaynar su dökülüyor başımdan aşağıya. Hemen durum analizi yapıyorum: Numarasız yarışılmaz. Sonuç listesinde adın bile olmaz.
Olsun, tasnif dışı koşarım. Yok, olmaz! Bitirmek gibi bir amacım olmaz bu sefer. En ufak bir olumsuzlukta, “Nasılsa numaram yok” diyerek bırakırım yarışı. Bunu istemiyorum! “Geri dön!” emri veriyorum kendime ve yarışçıların arasından kaldırıma doğru yönelip, geri koşuyorum. Hem yokuş aşağı gitmek hem de pompaladığım adrenalin çok hızlı koşturuyor beni. Otel kapısından girer girmez odanın anahtarını istiyorum. Telaşımı anlamaya çalışan otel görevlisi anahtarı
verirken, “Göğüs numaramı unuttum” diyorum. Odaya ulaşıp numaramı ve çengelli iğneleri alıyor, hemen merdivenlerden aşağı koşuyorum. Otelden start noktasına yaklaşık 1-2 km var ve bu mesafe epey dik bir yokuş. Otelden çıkar çıkmaz (sonradan otelin sahibi olduğunu öğrendiğim) arabası çalışır vaziyetteki Stefano “Haydi bin” diyor, hemen gazlıyoruz. “Don’t worry” diyor, yani “Dert etme.” Sırtım koltuğa yapışıyor hızdan. Yollar trafiğe kapalı olduğundan ara sokaklardan gidiyoruz. Start’a 10 metre mesafedeki bir noktaya kadar getiriyor beni Stefano, nasıl minnet duyuyorum anlatamam. Sağ ol Stefano! İnsansın!
Start takına yaklaşırken bir görevliyle göz göze geliyorum. “May I start?” diye soruyorum; 35 dakika geçti ama olsun, numaramı unutmuşum. “Okey” diyor acıma
ifadesiyle. İşte ilk burada hoşlanmıyorum bana acınmasından. Şehrin içinden geçen ilk asfalt bölümü tekrar koşmaya başlıyorum böylece. Herkes gitmiş, yol trafiğe açılmış, kaldırımdan tek başıma koşuyorum. Hiçbir yerde işaret yok. Gördüğüm herkese “Bu yöne mi gittiler?” diye elimle işaret ederek soruyorum. İki kez yanlış yola giriyorum. İkincisinde bir araba yanımda duruyor, sürücü asıl yoldan çok uzaklaştığımı işaret edip binmemi söylüyor. Beni yola kadar götürecekler. Tereddüt etmeden “Grazie” diyorum ve hemen geri dönüyorum. Minnettarım bu yardım teklifine ama yanlış yola da girmiş olsam, bu bir koşu yarışı ve bir araca binemem. Yaklaşık 2 kilometre sonra patika girişini görüyorum uzaktan.